Sevgili okurlarım, “Sen şeriatı savunuyorsun.” Makalemde sizlerle yaşadığım bir durumu paylaşmıştım. Konyaaltı Alevi Kültür Derneğine kadar g

Sevgili okurlarım, “Sen şeriatı savunuyorsun.” Makalemde sizlerle yaşadığım bir durumu paylaşmıştım. Konyaaltı Alevi Kültür Derneğine kadar gitmiştim yönetimin şehir dışında olduğu için resepsiyondaki kızımız kanalıyla bu durumu kendilerine telefonda aktarmıştım. Aynı kızımız iki gün sonra telefon etti. Bana yaşatılmış olan bu ön yargıyı kırmak için ikinci kez derneğe gittim. Yönetimde olan arkadaşı bir gazeteci arkadaş kanalıyla başka bir adreste tanımıştım!..
Derneğin yalnızca adresi değişmişti yönetici bayan arkadaşla bu ikinci görüşmemizdi. Yapılan densizliği yüz yüze olduğu gibi anlattım. Müslüman karşıtı arkadaşını korumak için şaşırtıcı bir cevapla geldi: “Sen ülkede olup bitene kırgınsın. Belediyeye kırgınsın. Komşularına kırgınsın. Çevrene kırgınsın. Alevi Kültür Derneğini karalamak adına kalemini kullanıyorsun.” Dedi.
Vatanımda olumsuz olan her şey yüreğimi benliğimi derinden sarsıyordu. Tek bu konuda haklıydı. Lakin bayan arkadaş bunu anlatmak istemiyordu. Maksadı başkaydı: “Ülkemi çok sevdiğim için ikinci kez ayağınıza kadar geldim. Karalamak isteseydim şuan karşınızda olmazdım ve sizi muhatap dahi almazdım. Ayrıca sizler kimsiniz de Hz. Ali’yi, Hz. Muhammed’den ayrı tutuyorsunuz? Benimle kaç kere konuştunuz da hakkımda bu olumsuz kanıya vardınız?” Dedim.
Dernek başkan yardımcısı arkadaşın benzi attı. Yanında yaşça benden büyük olan Gül abla konuya girdi ve: “Biz Müslümanlara karşı değiliz. Hz. Ali çok acı çekti. Hz. Muhammed acı çekmedi. Ondan dolayı Hz. Ali’yi, Hz. Muhammed’den ileri tutuyoruz. Bizlerde senin kadar Allah'a Kurana inanıyoruz. Lütfen bizi yanlış anlama.” Dedi.
Gayet modern kırmızı koltuklarla donatılmış Derneğin yeni binasına ziyarete gelen diğer konuklarda konuya katıldı. Ses tonunu dövercesine yükselten vatandaş, Osmanlı devletinin Alevileri kılıçtan geçirmiş olduğunu. Atatürk’ün Alevileri koruduğunu ve mevcut devletinde onları ayrı tuttuğunu anlattı. Fazla dayanamadım: “Osmanlı Atatürk benim dedelerim. İddialarınızla ülkemin insanlarını ayrı gayrı tutan sizlersiniz. Geçmişin bazı olumsuzluklarını geleceğe taşıyarak kargaşa yaratamazsınız. Ülkede yanlışlar hepimizin yanlışları, doğrular hepimizin doğruları olmalı ki düzelsin.” Dedim.
Görünüşü giyimi makyajı saç kesimi saç rengi gayet modern aydın görünümlü başka bir ziyaretçi gözlerimin içine bakarak söz aldı: “Maraş katliamını Müslümanlar yaptı. Sana buna benzer yüzlerce olay sayabilirim. Ana-doluya biz Osmanlıdan önce geldik. Oğlunu dahi öldürten Osmanlıyı sen kabul edebilirsin, ama biz kabul etmiyoruz. Avrupa görmüş orada yıllarca yaşamış bir kadınsın bu gerçekleri göremiyorsan bizden değilsin.” Dedi.
Orada o an bay bayan sekiz vatandaş daha vardı ve toplu halde beni topa tutmuşlardı. Ülkemin mozaik taşlarının altına dinamit koyan modern görünümlü dinamite yüreğimden nefret etmek dahi gelmedi. Güzel anamın bir öğüdü geldi aklıma: “Taşla gelene, aşla git.” Ben o derneğe aşla gitmiştim. Diğerleri hariç Gül ablaya sarılarak oradan ayrıldım. Bu makalemi mutlu sonlandırmak isterdim, ama maalesef hayal kırıklığına uğradım. Ülkem kan gölü, dünya kan gölü. Müslümanlara karşı Türklere karşı beslenen bu nasıl bir düşmanlıktır ki, Demokrasi adı altında insan hakları adı altında kargaşa yaratarak ülkemi ve dünyayı insanlara zehir ediyorlar? 
Sevgi ve saygılarımla