Anayasa değişiklik teklifinin bu hafta içinde Cumhurbaşkanlığınca onaylanacağı, bir değişiklik olmazsa 9 Nisan’da da halk oyuna sunulacağa kesinle

Anayasa değişiklik teklifinin bu hafta içinde Cumhurbaşkanlığınca onaylanacağı, bir değişiklik olmazsa 9 Nisan’da da halk oyuna sunulacağa kesinleşmiş gibi. Bir tarafta AKP ve MHP diğer tarafta da CHP ve HDP, anayasa değişikliği konusunu zaten aylardır tartışıyorlardı. Şimdi meydanlara da inerek halkı bakalım ikna edebilecekler mi?
1960’tan sonra Çankaya’ya çıkan partili Cumhurbaşkanlarından Turgut Özal’ı da, Süleyman Demirel’i de; devletin tepesinde olmalarının tatmin etmediği apaçık ortada idi. İstisna olan Abdullah Gül de parti başkanlığı ve başbakanlıktan gelmemişti. Daha önce 1960’a kadar devletin tepesinde, partili cumhurbaşkanları görev yapmışlardı.
O cumhurbaşkanları Kurtuluş Savaşı’nın kahramanları olarak halkın büyük desteğini alabilmeleri yanında konjektürel şartların da bugünlere göre farklılığı O’nlara adeta ayrıcalık sağlar gibiydi. Aslında tarih sistemden çok, sistemin işletilmesinin ne kadar önemli olduğunun örnekleri ile doludur. Sistemlerin sihrinden çok sistemi işleten ve yürüten kadronun liyakatı ve yeterliliği gibi özellikler hep ön plandadır.
Ancak bütün sistemlerde pek çok nedenlerle koşul-kural dengelerinin bozulduğu ve kanalların tıkandığı zamanlar olabileceği ve bu gibi durumlarda koşul-kural dengesinin sağlanabilmesi için yapılan düzenlemelere ihtiyaç olabileceği; bazen bu düzenlemelerin sistem değişikliklerini gerektirebileceği de unutulmamalıdır. Doğru unutulmamalıdır ama ben şahsen halen gündemde olan değişiklikler için ortaya konan gerekçelerin pek de yerinde olmadığı kanaatindeyim. Bakalım halk neye karar verecek?

ABD BAŞKANI TRUMP’UN KARARLARI

Yeni ABD Başkanı Donald Trump da kampanya döneminde ortaya attığı hususları birer birer hayata geçirmeye başladı. Dünya devi ABD’de alınan her karar, bütün ülkeleri az çok ilgilendirmekte, Batı İttifakı ve NATO’da stratejik ortağımız olan ve bölgemizde de her taşın altından çıkan ABD’nin kararları bizi daha da çok ilgilendirmekte ve etkilemektedir. Nitekim Obama döneminde ABD’nin Suriye olaylarına bakışı ve tutumu ve PKK’nın Suriye uzantıları ile ilişkileri Türkiye’yi oldukça rahatsız etmiş ve endişelendirmişti.
Ayrıca Fetöcülerin iadesine kayıtsız kalınması ve halen hiçbir adım atılmamış olması da rahatsızlığın artmasına neden olmuştu. Hatta ABD’nin bu tutumunun mesela Yunanistan’a da cesaret verdiği bile değerlendirilmeye başlanmıştı. Nitekim bu durumların ardından Türk kamuoyunda Amerikan aleyhtarlığını körüklendiği Başbakan Yıldırım tarafından da açıklanmıştı.
Başkan Trump’un bu konular yanında özellikle NATO ve Ortadoğu’nun geleceği ve ABD’nin AB ve Rusya ile ilişkileri hakkında seçim kampanyalarında ortaya attığı hususlarda ABD’nin izleyeceği politikalar, bir müddet sonra açıklandığında hep birlikte görülecek. Bilahare beklenen akılcı ve soğukkanlı yaklaşımlarla yürütülecek yeni bir sürecin, dünya barışına hizmet edebileceği değerlendirilmektedir.
Bu arada Başkan Trump’un ilk aldığı kararlar arasında Müslüman mültecilerin kabulünü yasaklayan kararı Amerika’da ve İslam aleminde tepki ile karşılandı. ABD’de bazı federal mahkemeler, kararı askıya aldı. 16 eyaletin başsavcısı da söz konusu kararnamenin anayasaya aykırı olduğunu açıkladı. Ayrıca karara tepki gösteren Amerikalılar özellikle havaalanlarında geniş katılımlı protesto gösterileri düzenliyor. Ve Başkan Trump’un geri adım atmadığı kararı dünyada da eleştirilmektedir.
Bu kapsamda İran ve Irak misilleme kararları almış, İngiltere’de de ABD Başkanının ziyaretinin iptali için İşçi Partisi’nin önayak olduğu imza kampanyasına bir milyon kişi katılmış. Bütün bu gelişmelere rağmen Trump “Ülkenin güçlü sınırlara ihtiyacı olduğunu” açıklayarak kararının arkasında olduğunu belirtti.
Güçlü sınırlara bizim de daha çok ihtiyacımız yok mu?
Ne dersiniz?