Bu toprakların en büyük sorunlarından birisi ‘kaderi yanlış anlama meselesi’ galiba. Şu an üzerinde çalıştığım romanda, alt konulardan bir

Bu toprakların en büyük sorunlarından birisi ‘kaderi yanlış anlama meselesi’ galiba.

Şu an üzerinde çalıştığım romanda, alt konulardan bir tema olarak, kaderi irdelemeye çalışıyorum aslında… Fakat klasik metinlerden farklı, çok az yapıt, kitap ve kelâm var elimizde... Bu yüzden biraz zorlanıyorsam da şimdi mevzu bu değil...

Kayıplarımızı, trafik kazalarını, lakaytça savsaklamaları hep kadere bağlıyoruz biz... İhmalleri, görevini layıkıyla yapmamayı ve sorumluluklarını bilmemeyi bir kenara atıyor, en nihayetinde ‘yazgısı böyleymiş’ diyerek işin içinden sıyrılıp çıkıyoruz. Belki de çıktığımızı sanıyoruz.

Bir gün, ölümlerini, başlarına gelenleri kaderlerine bağladığımız insanların, aslında kendi aldıkları ya da almadıkları önlemler yüzünden veya başkalarının yaptığı ya da yapmadığı şeylerden dolayı, pisi pisine gittiğini öğrensek, nasıl davranırız acaba… Gerçek tavrımız ne olur örneğin…
***
Kaç senedir, işim gereği on yedi kilometrelik mesafede gidip geliyorum. Yollarda, gözüme (şu ara daha çok) bir şey çarpıyor ve şehir içlerinde de görüyorum. Ve biraz bunun şaşkınlığı içerisindeyim…

İnsanlar, araba kullanırken bir yerleri aramayı, çalan telefona rahat rahat cevap vermeyi aştılar... Yeni nesil iletişim araçlarından kaydıra kaydıra numara buluyorlar, bununla yetinmeyip sosyal medya hesaplarına bakma gereği bile duyanlar var içlerinde.

Geçenlerde, önümüzde bir araba seyir halindeydi ve iki de bir sağa çekiyordu. Geçerken baktığımda sanki bir yerde oturmuş ve çayını yudumlarken telefonunu kontrol ediyor gibiydi şoför…

Bunun eminliği vardı üzerinde ve resmen dalmıştı... Bizim dolmuşun özenli ve tepkinli kaptanı, korna çalıp uyardı onu, adam durumu anladı, hemen (biraz da utançla) yanına koydu elindeki cihazı... Kendi içimde konuşmaya başladım o an… Usta bir Vantrolog gibiydim. Epeyce sinirlenmiştim…

“Arkadaş kaza olur… Hani Akıllı TV.’de izlediğin, Rusya’da veya dünyanın başka memleketlerinde çekilmiş, gerçeklikten uzak duygusu veren videolarda gördüğün küçük felâketler var ya, onlar gibi olur; arabanın parçaları, insanlar havalarda uçuşur ve araç içi kamera kaçınılmaz sonu, an be an kaydeder…

Bak, o zaman ölümün kader mi olur yoksa kendi kendine gerçekleştirdiğin bir cinayet mi, onu ben bilemem… Beni ilgilendiren senin yaptığın veya yapmadığın şeylerden dolayı, başkalarının, mesela yol kenarında sakince yürüyen insanların, bundan olumsuz hatta korkunç bir şekilde etkilenmesi…

Bunun daha kötüsü ne biliyor musun? Bıyığı terlememiş gençlerin yitip gitmesine sebebiyet verirsin. Mesut ocakları söndürürsün, küçücük bir çocuğu hayattan koparırsın, duyuyor musun?

‘Hata bir kıymık kadar yerdedir’, Aydın taraflarında öyle derler, ne olduğunu bile anlamazsın. Mutlulukla oyun oynayan bir köpek, tâli yoldan kontrolsüz çıkan bir traktör, zeytinlik arasından bir at dalar önüne... Başka bir yere odaklandığın için toparlayamazsın...

Yoldayken o ekrana bakma... Ne olur, kötü ben olayım… Her ne olursa olsun, yapma... Sonra seni arayana dönersin ‘araba kullanıyordum,’ dersin. O da direksiyon başında telefon ile ilgilenilmeyeceğini anlamış olur, ne kadar anlarsa tabii... Yani sosyal farkındalık yaratırsın belki, biraz...”
***
Kimi zaman büyük kentlerde, toplu taşımalarda da şahit oluyorum. Adam midibüs/otobüs kullanırken de, biraz vakit geçince (arada) eli telefonuna gitmeye başlıyor. Onsuz yapamıyor çünkü… Ama onca can taşıdığını hiç hesaba katmıyor. Hangi birisini uyaralım, hangisine ne diyelim.

Ama kazaların büyük çoğunluğunun cep telefonlarından kaynaklandığını biliyor muydunuz? Yanlış duymadınız, Almanya, Avusturya ve İsviçre’de hayata geçen yol güvenliği araştırmaları, son üç yılda yaşanan trafik kazalarının yüzde altmışının trafikte cep telefonu kullanmaktan ileri geldiğini göstermiş bize...

Allianz Teknoloji Merkezi (AZT) tarafından bir araştırma yapıldı. Sayısı artan trafik kazaları ile araçlarda kullanılan bilgi, iletişim ve eğlence teknolojileri arasındaki ilişkiyi ayrıntılı bir şekilde incelendi.

Institute for Applied Psychology ve Makam Market Research iş birliğiyle, 1600 şoförle görüşüldü. Sürücülerin trafikteyken teknik cihazlara odaklanmaları nedeniyle kaza riskinin önemli ölçüde arttığı kanıtlanmış oldu. Demek oluyor ki bu durum alkollü araba sürmekten kaynaklanan kazaları da geçti.

İşte, her şey ortada… Araç kullanmak, şoförlük savsaklanacak, hafife alınacak ve şakaya gelecek bir eylem değil… Hayatta en dikkatli olunacak yerlerden hatta…

Hadi sen kendini düşünmüyorsan bile yanındakilerin, yolun kenarında dalgın dalgın (belki de elindeki telefonun ekranına bakarak) yürüyenlerin ve duraklarda bekleyenlerin geleceği için bu birincil ve hayatiyet arz eden bir şart...

Tekrar edeyim istersen, küçücük bir hatayla, yaşam dolu, gencecik bir kızı hayattan koparırsın ya da zımba gibi bir adamı tekerlekli sandalyeye mahkûm edersin… Ondan sonra ömrün boyunca yana yakıla nedamet duysan da kıymeti yok...

Gerçi cibilliyetin, merhametin ve vicdanın kadar pişman olursun, onu çok iyi biliyorum… Çünkü bu topraklarda sorumluluk, suçluluk ve yaşananlardan pişmanlık duygusu çok az…

Bol bol bahaneler üretip sıvışırız, pürü pak olur arzı endam ederiz biz... Yalnız lütfen, birde olaya başkalarının gözünden bak... Ateş düşürürsün hanelere… Yapma… Kara haberlerle kül edersin evleri… Etme… Trafikte cep telefonundan uzak dur… Arabayı ve beynini o cihaz kullanmasın…