Atatürk’e bugün saldırmak, demokratlığın göstergesi ya! Birileri, Kemalist Faşizmin kalelerini yıkmakla uğraşıyor; demokratlıklarını gösterer

Atatürk’e bugün saldırmak, demokratlığın göstergesi ya!
Birileri, Kemalist Faşizmin kalelerini yıkmakla uğraşıyor; demokratlıklarını göstererek!
Tarih, böylelerini nasıl yazacak; hiç de tahmin etmesi zor değil…
Ancak, kendi içimizden çıkanlar Atatürk’e büyük bir kinle saldırıp, bir şeylerin öcünü alma peşindeler ya!
Geçelim, ciddiye bile almaya gelmez.
Türk, en büyük Türk’e bunu yaparken, biliyor musunuz, bir Alman mimar, Atatürk’ü ölümünde bile yalnız bırakmadı!
Ve adeta, ölümünde ona eşlik ederek, öteki alemde korkusuzca yanında yer aldı!
Adı Bruno Taut
Kim ?
Kısaca anımsatalım:
Bir Alman ..
Mesleği mimarlık ve üniversite öğretim üyeliği
Binalar yapıyor ve ders veriyor.
Köningsberg’te asıl adını duyurup, ünlü bir mimar olarak tanınıyor…
Sanatçı bir ruhu var.
Zaten mimarlık gücünü, bu ruhundan alıyor.
Son derece duygusal, içli, duyarlı bir insan…
1930’lu yıllar…
Almanya’da Hitler iktidara gelmiş ve faşist politikaları “Nazizim” ideolojisi altında Almanya’da terör estiriyor…
Çağdaşı olanlar da pek farklı değil ya:
Mussolini, Franko, değişik boyutta Stalin; say da say!
Dünya bir büyük kan denizine doğru adım adım ilerliyor…
Bruno Taut’un ruhu bu diktatörlüğe daha fazla dayanamıyor.
Pek çok bilim insanı ve sanatçı gibi, o da soluğu özgürlükler ülkesi Türkiye’de alıyor.
Çünkü Türkiye’de bugün birilerinin adını bile söyleyemediği Atatürk baskıdan kaçan bu insanlara Türk üniversitelerinin kapılarını açıyor.
Onlara iş veriyor.
Ve onlar, hem mesleklerini özgürce Türkiye’de yapıyorlar hem de geçimlerini sağlıyorlar…
Bruno Taut mimar olduğu kadar kentçilik uzmanı da…
Türkiye’nin ilk fakültesi olan Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi, onun Türkiye’ye geldikten sonraki ilk eseri oluyor. Onu başkaları izliyor ve Türkiye modern Alman mimarisiyle O ve onun gibilerinin etkisiyle tanışmış oluyor.
Derken bomba gibi bir haber, Anadolu Ajansı tarafından dünyaya duyuruluyor:
“Türk Milleti Başın Sağ Olsun!”
Büyük önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 10 Kasım 1938 günü, saat 9.05’te ebediyete intikal etmiştir…
Büyük bir üzüntü, heyecan; kadere isyan ve canhıraş ağlayışlar… Dünya gerçekten de artık eski çekiciliğini yitirmiş; dünyanın yetiştirdiği büyük dahi, 57 yaşında yaşama veda etmiştir…
Bugün yaşı yetmişine yaklaşmış, bir ipin iki ucunu bir araya getirememiş kimileri bile nasıl acımasızca saldırıyorlar Atatürk’e!
Oysa bir yetim olarak, yoksulluk içinde büyüyen Atatürk, o kısa yaşamı içinde ne büyük başarılar göstermiş, ne büyük özverilerde bulunmuş ve bir ulusun yazgısına kendini nasıl adamıştır…
Bruno Taut, onun ölümüne en çok üzülenlerden biridir.
Kendisi astım hastasıdır. Ölümü üzerine Almanya’daki dostlarına yazdığı mektuplarda, uzun uzadıya onun Türkiye için neler yaptıklarını anlatır…
Ancak Türkiye Hükümeti önemli bir karar almıştır:
Ata için büyük bir anıt kabir yapılacaktır.
Bunun için, onun geçici na’şı, Ankara’da Etnografya müzesinde bir katafalka konacaktır.
İşte gözler derhal bu ünlü Alman mimara çevrilir.
Hasta olmasına karşın, kendisine bu katafalkı yapma ricasında bulunanları geri çevirmez.
Kolları sıvar. Hastayım demez; gece gündüz, büyük bir yoğunlukla çalışarak; Atatürk’ün ölümünden on bir gün sonra, 21 Kasım günü Ankara’ya ulaşacak olan na’şın konulabilmesi için katafalkın yapımına başlar.
Proje çizilir, gerekli malzemeler edinilir ve inşaat başlar…
Gece gündüz, hummalı bir çalışma…
Bruno Taut’un bu yoğun çalışma temposu içinde gücü kesilir; birkaç kez bayılma nöbetleri geçirir; ancak yılmaz…
O, bu büyük insana karşı son görevini yapmanın heyecanı içindedir… Ve on gün içinde katafalk hazırlanmış; doğulu ve Türk mimari esintileriyle oluşturulan göz kamaştırıcı yapı, büyük dahinin naşının konulması için hazırlanmıştır.
Ve bu görev, 21 Kasım günü yerine getirilir…
Ya Bruno Taut?
Hastalığı artmış, kesif biçimde astımı kabarmıştır.
Atatürk’ün ölümünden yaklaşık bir ay sonra, o yoğun çalışma temposunun bedenine verdiği ağır hasar nedeniyle yaşamını yitirmiştir…
Bugün, İstanbul’da Edirnekapı Şehitliği’nde, tek gayrimüslim olarak Bruno Taut’un mezarının olduğunu biliyor musunuz?
O, ölümünde Atatürk’ü yalnız bırakmamış; bir Alman olmasına karşın, ona olan sevgisiyle seve seve ölümün üzerine yürümüştür.
Bugün Atatürk’ün üzerine kürek kürek toprak atarak, onun yaptıklarını ve adını kazımak isteyenlere şimdi sormak gerekiyor:
-Bruno Taut’un aziz hatırasına bakarak da yüzünüz kızarmaz mı acaba?