Son günlerde kendimi boş bir çuval gibi hissediyorum. Bu hissi bir çoğunuz bilir aslında. Hani, taşıyamayız ağırlığımızı, minik bir kelebek k

Son günlerde kendimi boş bir çuval gibi hissediyorum.
Bu hissi bir çoğunuz bilir aslında. Hani, taşıyamayız ağırlığımızı, minik bir kelebek konsa omzumuza, altında ezilecek durumda hissetiğimiz. Bırakmak isteriz kendimizi boş bir çuvalmışcasına.
Hani her şey de üst üste gelir sanki, haberleşmişcesine.
Off . Sıkar da sıkar bir eller yüreğimizi. Ne ağlamak kafidir o anlarda, ne yorganın altına saklanmak. 
Ne yediğimiz yemeğin bir tadı vardır, ne de aldığımız nefeste bir huzur. 
Bir taraftan hadi toparlan deriz kendimize, bir tarafımız hiç istifini bozmaz.
Elin kolun iplerle bağlı gibidir. Ve ipleri çekiştiren onlarca hatta yüzlerce kişiler.
Yeter. gelmeyin üstüme.
Rahat bırakın beni! 
Diye söyleniriz, ya içten içe, ya da çığlık çığlığa haykırmak isteriz tüm dünyaya! 
Çünkü ziyadesiyle doluyuzdur. 
Evet sevgili dostlarım! 
İşte bu şekilde tıka basa doluyum. Doluyuz. 
Ülkemizde yaşanan olaylar hepimizin psikolojisini alt üst etti.
Ülkem de sıkkın zannımca, o da taşımakta zorlanıyor kendini. Bunaldı ee haklı. 
Yerle bir ettik hem kendimizi, hem güzelim vatanımızı.
İç kanırtmak istemiyor insan acıyı tazeleyip, umutsuzluğu vurgulamak.
Lakin diyecek başka söz, yazacak başka kelime yok.
Susmanın değil belki ama haykırmanın tam zamanı. 
Tüm bu yaşananların  bir  kabustan ibaret olmasını öyle çok isterdim ki. Ama kahretsinki hepsi gerçek!
Bir acının izleri silinmeden, yeni bir acıya yelken açıyoruz.  
Bir hafta içinde ülkemizin beş ayrı noktasına  Diyarbakır, Mardin, Van, Elazığ ve Gaziantep"e hainler tarafından bombalı saldırılar düzenlendi. Sadece on gün içinde bir çoğu çocuk olmak üzere onlarca Şehit verdik. Ve tabi onlarca yaralımız var. 
Canımız yanıyor, içimiz sıkılıyor. Türkiye son yılların en moral bozucu günlerini yaşıyor. 
Son bir yıl içinde nerdeyse her ay bir patlama oldu. Biri diğerinden daha önemli ya da önemsiz değil. Ya da biri daha çok acıttı canımızı, diğeri daha az acıtmadı. Hepside yüreğimizi derinden acıttı. 
Bombalar art arda patlarken, ortalama ömrümüzden her geçen gün biraz daha eksiye düşüyoruz. Sıra bana ne zaman gelecek endişesiyle yaşarken, ölüm bir nefes kadar yakınımızda artık.
Ne yapacağımızı nereye gideceğimizi, canımızı, çoluk, çocuğumuzu nasıl koruyacağımızı bilemez haldeyiz. 
Huzurlu günümüz kalmadı desem yeridir. Terör belasından çektiğimiz yetmedi, Yitirdiğimiz canlar az geliyor sanki. 
Şehitlere rahmet, yaralılara şifa dileyip gözyaşı ikonunada dokununca, acılar bitti, devamı gelmeyecek mi sanıyorsunuz.
Bizi yavaş yavaş öldürüyorlar, farkında değil misiniz? 
Bizi terörden, savaştan çıkar sağlayanlar, topraklarımızı işgal etmek isteyenler, onlarla "işbirlikçi" olanlar ve onların tetikçisi haline gelen terör örgütleri öldürüyor.  
Korkarak, evde oturarak elinizde ki akıllı telefonlarla çok bilmişlik taslayarak, sosyal medya da attığınız twtlerle "ölümden" kurtulamazsınız.
Dün tanımadıklarınız öldü; ama hiç olmazsa sizin çocuğunuz, eşiniz, dostunuz ölmesin.
Ölmemesi için korkmayın; dimdik ayakta durun. Daha sıkı sarılın sizinle aynı görüşü paylaşmayan kardeşinize.
Sizi bilmem ama ben umutlu yarınlar görmek için. Sevdiklerimin yaşaması için, bu gidişata baş kaldırıyorum.
Barış için savaş ise başkaldırıyorum. Sevgiye karşı nefret saçanlara başkaldırıyorum. 
Maskelerle dolaşan vatan hainlerine başkaldırıyorum. 
Başkaldırıyorum. Bombaların, silahların gölgesinde yaşamaya mahkum edilmiş çocuklar için. 
Ülkem için, Vatanım için, Bayrağım için, Milletim için başkaldırıyorum.