Beşiktaş, Antalyaspor karşısında aldığı yenilgiyle 6 deplasman maçının 4’ünde de 1’den fazla kalesinde gol görerek 11. haftayı bitirdi.

Maç öncesi kadroda 7 eksik var, en çok sıkıntı yaşanılan bölge savunma hattı. Tüm bu olumsuzluklara rağmen ilk yarı skoru buluyorsun ve maçın ilk yarısında takımın en etkili ismi Eric Bailly. İkinci devre başlıyor Bailly yok ve Beşiktaş’ı yenmek için Antalyaspor’a sadece 12 dakika yetiyor.

Sahaya bir 11 ile çıkıyorsunuz, ki zaten kısıtlı bir kadronuz var, hamle şansınız az. Fakat devre arasında Bailly, Tayfur’la tartıştı gerekçesiyle takımın tek stoperini oyundan alıp, yerine Bakhtiyor’u çekmek beni yenebilirsin demektir. Bakhtiyor transferi her bölgede oynayan bir oyuncu diye pazarlanmış olsa da bugüne kadar oynadığı maçlarda gördük ki ofansif yönü daha etkili bir oyuncu. Tandemde oynayacak en son isim Bakhtiyor.

Ekip yönetmek, kriz yönetmektir. Bu tartışma yaşanmadan önce önlemini alacaksın, nerede alacaksın? Tesislerde, antrenmanda alacaksın! Oyuncu mental, fiziksel, idari ve oyun aklı olarak her yönüyle sana teslim olacak. O güveni vereceksin ki bu tip tartışmalar kamuoyu önünde yaşanmayacak. Bir teknik direktör kameralar önünde oyuncusunun kadro dışı kalmasına yönelik arzusunun olduğunun sinyalini vermez. Gerekirse icazet almadan kadro dışı bırakır. Bana göre Bailly’nin kadro dışı kalması büyük hata olur.

Maç kazanılır, kaybedilir futbolda her zaman üç ihtimal var. Mücadele etmek ve takım olabilmek önemli. Bireysel hırslarla, otokontrol sağlamadan yapılan her hareket Beşiktaş’a zarar veriyor.

Bir değer inşa etmek zordur lakin o değeri korumak çok daha zordur. Beşiktaş artık tam olarak böyle bir kırılma noktasında. Beşiktaş böyle yönetilmez!

Ne demişti sevgili onursal başkan Süleyman Seba, “Beşiktaş şampiyon olsun, maç kazansın, kupa kaldırsın diye tutulmaz. Beşiktaşlılık bir değerler manzumesidir.”

Kendinize gelin!