Kadın kocasının pişmanlığını görüyor, "Dövdü ama pişman" diyerek affediyor. Hep söylüyorum: Bir kere dayak yediyseniz, bir kere aldatıld

Kadın kocasının pişmanlığını görüyor, "Dövdü ama pişman" diyerek affediyor. Hep söylüyorum: Bir kere dayak yediyseniz, bir kere aldatıldıysanız gerisi gelecektir. Asla bir kerede kalmaz. "Bu son" dediğiniz hiçbir son, son değildir.

Ayşe Paşalı, Selma Civek, Fatma Bağcı, Rahime Yıldız, Birgül Akgül... Hepsi de kocaları tarafından öldürülen kadınlarımız. Hepimiz, kamuoyunda "koca dehşeti" olarak adlandırılan bu vahşetin son perdesine, cinayetlere şahit olduk yalnızca. Her bir cinayetin arkasından, "Bu son olsun" dedikçe yenisi geldi.

Ve bugünlerde hep aynı soruları soruyoruz birbirimize. Şiddet, ilişkinin içine yavaş yavaş mı sızıyor, yoksa cinayet eşin ilk ve son şiddet gösterisi mi oluyor?

Evli kadın eş tarafından mal gibi görülüyor. Bunun dışında bir de namus kavramımız var ya bizim. Kadın boşanmayı istediği anda "başka birinin olma ihtimali" giriyor devreye. Hele ki genç bir kadınsa boşanmak isteyen, koca "benden başka biri olabilir" düşüncesini varsayımsal olarak kafasında oluşturmaya başlıyor. Karısını sevmiyor, ama bu yüzden de boşanmak da istemiyor.

Karısını döven adama sorduğunuzda her zaman haklıdır. Tamam dövmüştür, kadının ağzı burnu ve en önemlisi kalbi kırılmıştır ama adamı dinlediğinizde çok haklıdır. Adamcağız eve yorgun argın gelir, kadın bir güler yüzünü eksik eder, yemeği kötüdür... Saçma sapan da olsa hep bir bahane vardır. O kadar haklıdırlar ki, sonuçta öldürünce bile haklıdırlar!

Peki kadına yönelik şiddeti nasıl durdurabiliriz?

Eğitimin rolü çok büyük burada. En başta da anneleri eğitmek gerekiyor. Çünkü o çocukları yetiştirenlerin hepsi anne. Anneleri eğiterek bu sorunları çözebiliriz. Ama öte yandan da bunu duyan kadın "Hep kadınlar mı eğitilecek? Erkekler neden eğitilmiyor" diyor. Ben en baştan başlamak gerektiğini düşündüğüm için anneler diyorum. Ama tabii ki ülkenin bu koşullarında psikopatik olmak da mucizevi bir olay değil. Tam tersi normal olmak mucize şu koşullarda.

Mesela psikolojik şiddet; "Şunu giyme, falanca ile konuşma" cümleleri ile başlayan şiddete o anda dur demek lazım... Ama seviyor bunu kadınlarımız. "Kocam beni çok kıskanıyor" diyorlar. Kıskançlık onun için sevgi gösterisi çünkü. Maalesef eğitimsiz kadınlarımız kocaları tarafından kıskanılmayı marifet sanıyor ve bununla mutlu oluyorlar. Sonrasında dayak bile problem olmuyor ve affediyor kocasını tabii. Bu kadın annesinden de bunu görmüş. Kadın olmak; yemek yapmak, dayak yemek, adam istediği zaman birlikte olmak, çocuk doğurmak, çocuklara bakmak, evi temizlemek... Kadın olmanın birey olmak anlamına geldiğini bilmiyor ki. Oysa eğitimli bir kadın, ilk gördüğü anda şiddete dur diyebilir ve kendisini aldatan adamı da terk edebilir.

Yıllardır dayak yiyen, kendini çıkmazda gören kadınlar nasıl bir çıkış yolu bulacak?

Örneğin kadın ekonomik bağımsızlığı olduğu halde de şiddeti çekiyor. Bağımlı kişilikler var, ilişki bağımlılığı dediğimiz, ilişkiye bağımlılık olarak bakan kişiler var her şeye rağmen kocasını sevdiği için bırakamayanlar var. Bir de ekonomik bağımsızlığı olmadığı için mecburan çekenler, katlanmak zorunda olanlar var. O yüzden herkes için farklı cevabı var bu sorunun.

Tekrar söylüyorum, şiddette ve aldatmada "son" yoktur. Güçlü kadınlar olun ve boyun eğmeyin.