BİTMEK BİLMEYEN BİR VAHŞET KADIN SÜNNETİ … Kadın sünneti yaşlı gezegenimizin ilkel ve gelişmemiş toplumlarında özellikle Kuzey Afrika ve Orta

BİTMEK BİLMEYEN BİR VAHŞET
KADIN SÜNNETİ …
Kadın sünneti yaşlı gezegenimizin ilkel ve gelişmemiş toplumlarında özellikle Kuzey Afrika ve Orta Afrika’da sürdürülen din ve gelenek adına küçücük çocukların ellerinden kadınlığını en ilkel, en akla gelmeyecek olan leş yöntemlerle alma biçimi…
Kız çocuklarının yazgılarındaki insanlık utancı. Kimilerince İslam dinine mal edilmek istense de eski Mısırdan kalma ilkel bir gelenek. Günümüzde yaklaşık 30 farklı ülkede Tıbbi gerekçe ve zorunluluk olmamasına rağmen Acı, Şiddetli Kanama, Enfeksiyon, Gebe kalamama, bulaşıcı hastalıklar (Ebola, HIV, Hepatit B ve C)ve akıl hastalıkları ve psikolojik bozukluklar, şiddetli ağrılarla dolu adet dönemleri, kan kaybından dolayı olan ölümler ve hissiz cinsel yaşam gibi pek çok sonucu olmasına karşın pek çok toplumda sürdürülen sözde kadim bir gelenek bu…
Yalnızca Kara derili Afrika kadınlarının yaşadığı bir vahşet değil kadın sünneti. Bilinen diğer adı IŞİD olan DAEŞ terör örgütü tarafından yaşları 11 ile 46 arasında olan kadınlara ve kızlara yapılacağı açıkça duyurulan İslam ile hiçbir ilgisi olmayan bir insanlık suçu. Kadın Sünnetinin İslami bir gelenek olmadığı Peygamberimizce yasaklanmış olduğu ve Eski Mısır’da bir gelenek olduğu 4000 yıl öncesinde uygulandığını kanıtlayan kadın mumyaları bulunmuştur.
Geçtiğimiz yıllarda Avrupa basınında ve özellikle bu geleneği sürdüren ülkelerden gelen göçmen ailelerce gizli olarak yasa dışı yollar ve yöntemlerle gerçekleştirdikleri düşünülen İngiltere’de, listeye Türkiye’de katılmaya çalışılmıştır…
Kadın ve erkek eşitliğinin var olduğu İslamiyet öncesi Orta Asya din kültüründe, Ne Osmanlı’da İmparatorluk döneminde, ne Cumhuriyet döneminde, Anadolu Müslümanlığı ve yaşayış biçimiyle örtüşemeyecek olan bu cahilce karalamaya yanıt vermek amacıyla açıklama yapmak zorunda kalmamız bile tam anlamıyla bir skandaldı. Toplumumuzun Kadın ve Erkek eşitliğinde, Aile içi şiddette gerçekçi olmamız gereken sorunları var. Fakat böylesi bir gelenek asla olmamıştır. Cahilce ve kötü niyetli bir karalama bir skandal olarak hatırlanacaktır…
Gerçek; daha çok Afrika ve Afrika kültüründen etkilenmiş olan ülkelerde görülen kadın sünnetinin İslam öncesinde uygulandığıdır. İslam Afrika’ya geldiğinde bu gelenek vardır. Yeni din değiştirmiş olan toplum bu yanlış geleneği devam ettirmiş ve zaman içinde bu ülkelerin Müslüman halkı bunu bir İslam geleneği şeklinde yaymış ve böyle bir inanç oluşturmuşlardır.
Bilinen gerçek şudur ki; Avrupa’da kanunen yasak olan bu ilkel gelenek maalesef pek çok göçmence hala sürdürülmektedir. Gizli olarak Ailenin Hala yada Teyze, Büyük Anne gibi yaşlı kadınlarına uygulatılmaktadır. Bunun dışında ise bu insanlar ülkelerine sözde tatil amacıyla çocuklarıyla birlikte gittikleri zamanlarda sünnet gerçekleştirilmektedir. Anestezi kullanılmadan, Hijyen ve uygun Cerrahi koşulların asla mümkün olmadığı şartlarda yapılan bu geleneğin bir tek amacı var.
“Kadınların sadece cinsel üreme amacıyla cinsel ilişkiye girmelerini sağlamak.’’ Bekareti korumak ve toplumda kabul görme isteği bu vahşetin nedenleri arasında gösteriliyor.
Avrupa’da dikkatli öğretmenlerce; Ülkelerinden dönen bu kız çocuklarında meydana gelen içe kapanma, davranış bozuklukları ve yaşadıkları travma sonucunda değişen psikolojileri ile yaşadıkları trajedi fark edilebilmektedir. Afrika’da dört bin yıllık bir geleneğin devamı olarak kadın sünneti sürdürülüyor. Afrika dışında aralarında; Güney Mısır, Kırsal bölgelerin tamamı ve Kuzey Mısır, Yemen, Etiyopya, Sudan, Nijerya Kenya, Burkina, Irak gibi 29 Afrika ve Ortadoğu ülkesi bulunmakta. Bu ülkelerde kız çocuğu sünneti çok yaygın oranlarda görülmekte. Mısır’da 1995-2008 yılları arasında uzman sağlık personeli tarafından yapılan sünnet oranı %77’ye yükselmiş. Yemen’de ise sünnetlerin % 97’si evlerde gerçekleştiriliyor. İlkel Afrika kabilelerinde ise durum daha da vahim. Kara bir çadırın içinde yaşlı bir kadın bir keskin jilet ile çığlıklar arasında köyün kız çocuklarının Genital organlarına onarılmaz yaralar açılıyor…
Bu akıllara zarar, sözde kadim bir gelenek olarak sürdürülen eylemde yalnız klitoris kesilmekle kalmıyor, bunun yanında cinsel ilişkinin engellenmesi için vajinanın dış dudakları dikilerek yalnızca kan ve idrarın akacağı kadar küçük bir delik bırakılarak dikiliyor.
Unıcef’in Kadın Sünneti Raporuna göre dünyada 120 milyondan fazla kız çocuğu sünnet edilmiş. 30 milyon kız çocuğu, milyonlarca çöl çiçeği ise gelecekte on yıllık süreçte bu tehlikeyle karşı karşıya kalacak.Ne İslam ile nede din ile hiçbir ilgisi olmayan bu korkunç ritüel milattan önce Mısır mumyalarında görülmüş olmasına rağmen her yıl 6 bin kız çocuk bu coğrafyalarda kadın olarak doğmanın bedelini ödüyor…
“Kadın olmak ve Kadın olmanın getirdiği sorunlar tüm dünyada hızla yaygınlaşıyor…” Onların böylesi bir durumda neler hissedebileceğini yaşadıklarını ancak bir kadın anlayabilir…
“Kadının var olma savaşı, kadınlık davası aslında insanlığın en önemli tek savaşıdır”.
Kadın ve erkek eşitsizliği konusunda giderek şakülü kaymış olan her toplum ne acıdır ki kendi toplumu ve ülkeleri ile birlikte tüm insanlığı da bir orta çağ karanlığına doğru hızla sürüklemektedir…
Mağaraların derinliklerinde mutlak karanlık denen insanın yeryüzündeki hiçbir yerde karşılaşamayacağı kadar karanlık olan derinliğinde bir noktası vardır.
Mağaralara inen sporcular şöyle derler;
“İnsan aklının ve hayal gücünün alamayacağı ve kelimelerle tanımlanamayacak bir noktadır orası”.
“Biz ona “mutlak karanlık deriz”…
Fenerinde ki ışığı açtığında karşına daha önce hiçbir yerde göremeyeceğin canlılar çıkar.. Sular süzülür, mağaranın derinliklerinde ki o taşların üzerinde değişik şekiller görürsün… Mutlu olursun. O an gördüğün güzellikler bir mucizedir. Çölde açan bir çiçeği izlemek gibi bir duyguya kapılırsın… Mutlak karanlığa inmeyi başarabilirsen bir daha asla karanlıktan korkmazsın…
Bilirsin ki ışığı açmayı başarabilirsen bir mucizeye tanık olacaksın…
Mutlak karanlık bir mağaranın derinliklerinde değil. İnsanlık tarihimizin medeniyetin, uygarlığın orta yerinde. Bu karanlık kız çocuklarının kara gözlerine baktığımızda görülüyor…
O kadar derin ve cehalet ile dolu bir karanlık ki ışığı açmak bile mucizelere tanık olacağımız anlamını taşımıyor…
Haftaya görüşmek üzere…