Türk Milleti ve onun devletleri dönem dönem vatandaşlarının ihanetine uğradı. 1800’lü yılların sonundan başlayarak “Millet-i Sadıka” yani sa

Türk Milleti ve onun devletleri dönem dönem vatandaşlarının ihanetine uğradı.
1800’lü yılların sonundan başlayarak “Millet-i Sadıka” yani sadık millet adını verdiğimiz Ermeni vatandaşlarımız “Büyük Ermenistan” kurmak hayali ile ihanet ettiler.
Ruslarla beraber olup, komşularının ve bir ülkeyi beraber paylaştıkları insanların kanına girdiler. Sadece Ruslarla beraber olsalar iyi! İngiliz, Fransız ve Amerikalılarla beraber Türk’e karşı saldırdılar. Yaktılar yıktılar...
Sonunda “tehcir” gündeme geldi ve ihanet fitnesinin böylece beli kırılmış oldu. Halbuki biz Ermenilere; devleti, ticareti, sanatı ve sermayeyi emanet etmiştik...
1900’lü yılların başında ise aynı ihaneti Rumlardan gördük. Anadolu’nun işgaline Yunanlılarında katılması ile Rum vatandaşlarımız bin yıllık hukuku bozarak Yunan ordusunun yanında yer aldı. Yunan Ordusuna asker, mühimmat ve lojistik destek verdi. Yetmedi, kendi devletine karşı askerliğe soyundu. Utanmadan sıkılmadan komşusuna saldırdı, malına el koydu, namusuna el uzattı.
Bunun çözümü de “mübadele” ile oldu. Bir buçuk milyon civarında Rum Yunanistan’a gitti, beşyüz bin civarında Türk’te Anadolu’ya geldi.
Günümüzde pkk ve yandaşları, eğer başka bir çözüm bulunamıyorsa geçmişte olduğu gibi bu muamelelere tabi tutulmalıdır.
Türk Milleti artık kendisine yönelmiş bu saldırıya, tez elden doğru cevabı vermelidir. Biz artık taze gelinleri kocasız ve küçük çocukları babasız bırakmak istemiyoruz. Okullarımızın, hastanelerimizin, kamu binalarımızın yakılmasına katlanamıyoruz. Ülkemizin zenginliklerinin bu insanların ihanetine harcanmasına göz yumamayız!
Şerefsizin biride bunlar yetmemiş gibi kalkıp Rusya’ya gidiyor ve Rus Dışişleri Bakanı Lavrov ile görüşmeye çalışıyor. Artık yeter demenin ve bunu durdurmanın zamanı...
PKK ve yandaşları, Türkiye’den sürülmelidir. İsterlerse Barzani’nin yada Ebu Müslim’in yanına gidebilirler. Bizde Türkiye’ye Irak ve Suriye Türkmenlerini alırız, bu iş olur biter...
Birde tam canımız burnumuzda iken, ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü John Kirby, Türkiye ve pkk bu işe siyasal bir çözüm bulsun mahiyetinde açıklama yapıyor.
ABD’nin bunu diyecek cüreti göstermesinin nedenini ise eski MİT’çi Mehmet Eymür “Belgeli Yazılar” kitabında “... Amerika ile askeri, ekonomik, teknik, eğitim vs. gibi çok yönlü ve 65 yılı aşan ilişkiler; Amerika’nın, başka hiç bir devletin giremediği kadar bütün müesseselerimize, bütün hücrelerimize girmesine neden olmuştur. Türkiye’de politika, ordu, güvenlik, basın, hemen hemen tüm müesseselerimizde yükselmek isteyen herkes Amerika’nın yolunu tutmuş, destek istemiştir, istemeye de devam etmektedir.” diye açıklıyor.
Ey Amerika! Çözüm siyasal değil ama tehcir veya mübadele yolu ile olabilir. Bil ki, senden destek istemeyen, aman dilemeyen Türk çocukları da var bu memlekette!
Yeniçağ Gazetesi’nin 22.Aralık.2015 tarihli nüshasında gazeteci Arslan Bulut’ta köşe yazısında bu konuya ilişkin çok önemli tespitlerde bulunmuş. Arslan Bulut; “Bu tabloları görüp umutsuzluğa kapılmamak gerekir... Milletin enerji direniş seviyesi, bu belanın hakkından gelir” ve çözümü yine Büyük Türk Milletinin iradesinin halledeceğini de “Namık Kemal gibi söylemek gerekirse: Fıtrat değişir sanma/Bu kan, yine o kandır.” diyerek izah ediyor.
ABD güdümlü, korkak, ürkek ve şahsiyetsiz siyaset bir şey söylemiyor veya dilini kiraya vermiş olduğu için susuyor olabilir ama Türk Milletinin bir ferdi olarak tekrarlıyorum ki; pkk ve yandaşlarını tehcire veya mübadeleye tabi tutmak uygulanabilir bir çözüm olarak önümüzde duruyor.