Nedir edebiyat, ne yapar ya da ne yapmalı, diye bir soru var ise ortada işte en kallavi cevaplardan birini Franz Kafka bu kısa romanıyla -zira novella dem

Nedir edebiyat, ne yapar ya da ne yapmalı, diye bir soru var ise ortada işte en kallavi cevaplardan birini Franz Kafka bu kısa romanıyla -zira novella demeye dilim varmıyor- veriyor. Neyse, bahse dönersek, aslında edebiyat iyidir lakin öyle birdenbire iyi bir şey yapmaz; ya ne yapar? Olanı yani eskiyi yıkar, onun yerine yenisini kurar, tıpkı hayatlarımız gibi her günü daha doğrusu yeni bir günü yıkılmış bir dünün üstüne kurar. Zaten hepimizin yaptığı da bu değil midir? Fakat birey hatta toplum olarak bu hususta pek başarılı olamadığımız için tarihi tekerrürden ibaret görüyoruz. Ama işte tam da burada sadık okur, bir şansın var. Kendini yeniden inşa sürecinde inşaatta kullanacağın malzemenin hatırı sayılır bir yekununu edebiyat verebilir sana. Dürüst olalım, bu sürede hiçbir yüce sanat insanı edebiyat kadar yıkıp yeniden yapamaz. Bu gerçek iyi okur ve yazarların şansıdır ancak. (Buna benzer konularda daha önce de konuşmuştuk!) Şimdi madem ortada pek para etmeyecek, metrekaresi yok pahasına gidecek hatta elinde patlama ihtimali olan bir inşaat -kendin, varlığın- var o vakit bir şeyler yapman illa ki elzem.
Farkındaysan akıllı okur, konu dağıldı ve ben onu toparlamakta güçlük çekiyorum. Burdan da anlaşılacağı üzere yazmak öyle kolay bir zanaat değil, hem de hiç değil. Esasen bu hafta sizlere Kafka’nın Dönüşüm romanını tanıtacaktım ama kalem başka mecraya döndü. Neyse, affına sığınıyorum ey yüce gönüllü okur. Bir edebiyat âdemi yahut edebiyat(çı) olarak -‘’-cı’’ eki ile aram pek iyi değil- bu sanatı övmeye kelimeler kafi gelmez. Ne demek istiyorum? Yani tuhaf bir şey şu harfler. Şimdi hayatı düz görenler, katı bir gerçeklik içinde yaşamakta inat edenlerin fikri sabit kalacak kalmasına ama benim sözüm, dönüşüme olmasa da değişime açık olanlara. Edebiyatın cevheri, kaynağı olan harfler zinhar kutsaldır. Mesele bu kadar basit yani. Bu dünyada büyülü yegane bir şey var ise o da kelimelere, insana, hayata, düşlere, ölüme, aşka, yalnızlığa, işte evrene dönen, her an dönüşen harflerdir harfler. Gene değinmeden geçemeyeceğim, ünlü rüya yorumcusu Mustafa Sırrı Sevada’nın harflere aşkını anlayan, ne demek istediğimi de anlayacaktır elbet. Buradan hareketle pek iddia edilebilir ki, gerçek şair ve yazarlar birer Harfçidir aslında.
Meseleye noktayı koymadan evvel bu müthiş kelimeye de bakalım bir. Efendim, edebiyat, Arapça edeb kökünden zuhur etmiştir ve iyi davranma, terbiye, zarafet anlamlarına gelir. Ne derin mealleri var değil mi?
Haftanın kitabından önce epey vakit evvel edebiyatın daha düzeyli olması için Gerçek Edebiyat (manifesto: tebliğ, bildiri) Manifesto’su adı altında bazı kaideler belirlemiştik.
Birinci madde: İyi bir okur olmadan iyi bir yazar olunamaz. İkinci madde ise: Yazar, okura; okur da yazara karşı birinci dereceden sorumludur, demiştik. Üçüncü maddeyse şöyle: Edebi bir değer taşımayan bir yapıtı yazar adayı parayla bastıramaz.
Haftanın kitabı: Hasan Cahit DOĞANAY’dan Hindi romanının yanında Ersan ÜLDES’in gene Hindi’den hareketle yazdığı iyi bir roman Hindi’nin Ruhu. İdrakli okumalar…