TBMM-Plan-Bütçe Komisyonu’nda görevliydim. Devletin yıllık bütçesi görüşülürken, yatırımlara, projelere son şekli verilir. Ödenek tahsisleri y

TBMM-Plan-Bütçe Komisyonu’nda görevliydim. Devletin yıllık bütçesi görüşülürken, yatırımlara, projelere son şekli verilir. Ödenek tahsisleri yapılırdı. Milli Eğitim Bakanlığı, YÖK, üniversitelerin  bütçelerinin görüşmeleri, üç gün alırdı. Ben, Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen’i, İlk Anadolu Üniversitesi Rektörü olarak orada tanıdım. Yatırımlarını, projelerini heyecanla anlatır, parasal destek isterdi. Ben de kendisine yardımcı olurdum. Daha sonra, Eskişehir Belediye Başkanı oldu. İlişkimiz ve desteğim hep sürdü. Kardeşim Sancar Maruflu’nun da yakın dostudur. Eşimin Amerikan Kız Koleji’nden arkadaşlarıyla, Eskişehir’e  üç günlük gezi yaptık. Artık, o, Anadolunun geri kalmış Eskişehir’i yok. Şehir, Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen tarafından adeta yeniden yaratılmış, güzel, modern, yaşanılacak bir kent doğmuş. Heryerde karşınıza, yenilik, güzellik çıkıyor... Hızlı trenden inince, (hızlı trenle ilgili görüşlerimi, ayrı olarak yazacağım) yörenin Balaban adını taşıyan kebabının yapıldığı Abdülselam Lokantasına gittik, kebabı tattık. Daha sonra, Odun Pazarı denilen tarihi bölgeye gittik. Harika biçimde restore edilen, işlevsellik kazandırılan evleri gezdik. En önemlisi, Yılmaz Büyükerşen Mumya Müzesi’ni hayranlıkla gezdik. Tam 168 mumya eser sergileniyor. Başta,  Atatürk olmak üzere, milli ve uluslararası önemli şahsiyetlerin mumyaları yapılmış. Yılmaz Hoca’nın diğer yetenekleri dışında, heykeltraşlık niteliğini de gözlemliyorsunuz. Daha sonra, Milli Mücadele Müzesi’ni, duygu dolu hislerle inceledik. Bu Vatan nasıl zorluklarla, yokluklarla, kanla, canla, yedi düvele karşı savaşılarak, Atatürk ve Silah arkadaşları tarafından kurtarıldı, Cumhuriyet nasil kuruldu, bunu bir kez daha anlıyor, minnet ve şükran duyuyorsunuz. Asıl, buraya, Atatürk’e saldıranları, hakaret edenleri, ibret için getireceksiniz... Bugün, hür olarak nefes alıyorlar, serbestçe dini inançlarını yapabiliyorlarsa, bunu Atatürk’e borçludurlar. Daha sonra, Kurşunlu Cami, Lületaşı, Ney Müzeleri’ni, Subyan Mektebi’ni, Mevlevihane’yi gezdik. Büyükerşen, her eski eseri değerlendirmiş, metruk, bakımsız durumdan hayranlıkla izlenen duruma getirmiş. Örneğin, Eski Hal binası, Gençlik Merkezine, eski TMO Silosu, modern otele dönüştürülmüş. Eskişehir’de Tepebaşı Tiyatrosu, opera, bale, klasik batı müziği senfoni orkestrası yaşıyor, ilgi ile izleniyor. Ertesi gün, herkesin mutlaka görmesi gereken, Sazova Parkın’a, yeni Atatürk Stadını görerek, vasıl olduk. Bakın şimdi, bunlar, stadyumlardan Atatürk adını kaldırmak için, yeni stadlar yapıp, yok Arena, yok Belediye Stadı gibi isimler koyuyorlar. Bütün stadlar, ATATÜRK Stadyumu olarak anılacaktır. Şehrin ortasında kalan Eski Atatürk Stadı’nın, yemyeşil park olarak, Yılmaz Hoca tarafında halkın hizmetine açılacağını öğrendim, son derece de mutlu  oldum. Herhalde, burayı, peşkeş çekip iğrenç beton yığını yapmak için ağzının suyu akan inşaatçıların halini görmek gerekir. İstanbul’un her yerini imara açan, iğrenç betona dönüştüren, utanmadan, Topkapı Sarayı’na bile inşaat yapmayı amaçlayan İnsanlar örnek alırlar. Hep rant, hep cep doldurma, çıkar olmamalıdır. İstanbul’a yeni havaalanı yapılıyor, ya… Eski havaalanını, inşaatlara boğmak için hazırlıkların yapıldığını işitiyoruz. Gidin, Atakoy’ün, Bakırköy Sahilinin durumunu görün. Çok üzülüyorum… İstanbul’a ihanet edildiğini, kendisi itiraf ediyor. İstanbul’da depremde sığınılacak, nefes alınacak park, yeşil alan, orman bırakmadılar. Sazova Parkı, öyle bir günde gezilecek gibi değil. Türk Dünyası, bilim, kültür ve sanat merkezi, İlginç Şato, Korsan  Teknesi, Suni Havuz, Minyatür Tren, Esminyatürk, Botanik Bahçesi, hepsi, gezenleri hayran bırakıyor. Kırk Türk Büyüğü, ayrı odalarda, adeta canlı gibi sergileniyor. Öğle yemeğimizi, 2000 kişilik köfteci Yusuf’ta, lezzetle yedikten sonra, Eskişehir’i tepeden gören Şelale Parkı’na, daha sonra da, Sanayi Bölgesi ve Şeker Fabrikasını görerek, Kent Parkına vasıl olduk. Kent Parkı, siyah kuğuları, ördekleri, balıkları ile bir şaheser… Asıl ilginci, denizi olmayan Eskişehir’de plaj var. Eskişehir halkı, kadını, erkeği rahatça, burada yüzüyor, serinliyor. Birgün Atatürk Eskişehir’e gelir, su içmek ister, kendisine ikram edilen suyu beğenmez, “Bu su, bu güzel şehre yakışmıyor” der. İşte, bugün lezzetle içilen, ’’Kalaba Suyu’’ böyle yaratılır. Ben DPT yıllarında, vazife ile Eskişehir’e gelirdim. İnanın kalacak otel yoktu, o porsuk, pis, kötü kokan, etrafı mezbelelik bir yerdi. Şimdi gidin, görün... Porsuk’ta, gondollar, vaporettalar, harika köprüler var. Biz, bunlara bindik, nehir turu yaptık, Venedik gibi... Nehrin etrafında, birbirinden güzel, modern cafeler, restoranlar var. Her geçen gün oteller yapılıyor. Sazova Parkı’nı gezerken, Vali, Mülkiyeli Sınıf Arkadaşımız, Sami Sönmez’in adını yaşatan Spor Kompeksini görmekten memmnun oldum. 
Bütün bunlar, Büyükerşen’in eseri. Başka partiden olduğu için, Hükümetten gereken desteği alamayan, imkanları kısıtlı, bir Başkanın, neler yaptığını görmeleri için, Türkiye’deki tüm Belediye Başkanlarını, Eskişehir’e getirip, bunları göstermek lazım. Demek ki, paraları, ödenekleri, dürüstçe yerinde kullanırsan, oluyor. Bize ifade edildi, Eskişehir, suç oranının çok düşük olduğu bir kent. Bir eğitim, üniversite Şehri... Kızlar, hanımlar, herkes, gündüz, gece sokaklarda, korkusuz, istediği gibi dolaşıyor. Şort giydi diye saldırıya uğramıyor. Trafik, oldukça düzenli. Polisler, kuralları ihlal edenlere, anında ceza uyguluyor. Gördüğüm bir iki eksikliği ifade edeyim. Park yasağı var, yeterli otopark yok. Daha fazla trafik ışığı lazım, kent içi ulaşım, tramvay sistemi ile gayet iyi işliyor. Hatlar çoğaltılmalı. Turizm gelişiyor, 5 yıldızlı oteller çoğalmalı, yolların asfalt  niteliği iyi değil, bozukluklar var. Ehh bu kadar kusur, kadıda bile olur. Halk arasında şu söyleniyor “Eskişehir’e hizmet eden, adeta yeniden yaratan, Atatürk ilke ve İnkılaplarına sımsıkı bağlı, enerjik, dinamik Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen, artık, tüm Türkiye’ye hizmet etsin, 2019’da Türkiye’nin Cumhurbaşkanı olsun” Benim cevabım “Bal gibi olur, hem de iyi olur...