Ölmem diye düşünüyorsun ya, Hani senin vücudun taştan ve demirden ya, O musallanın hep arkasında er ya dahatun kişi diye niyetleneceksin ya, Önün

Ölmem diye düşünüyorsun ya,
Hani senin vücudun taştan ve demirden ya,
O musallanın hep arkasında er ya dahatun kişi diye niyetleneceksin ya,
Önüne geçmezsin, hani sen daha çok gençsin ya,
Senin dünyaya dair bir çok hedefin varya,
Kariyerin, evladların, pahalı araban ve evlerin varya,
FARZET Kİ ÖLDÜN;
Bedenin yavaş yavaş erimeye ve soğumaya başladı,
Sevdiklerin bile senden korkar oldular,
Gözünü bile kapatmaya fırsat bulamadın.
Gözün açık öldün
Cenaze aracı bedenini, sevdiklerinin arasından almaya geldi,
Etrafı tahata olan ama içi Erciyesin buzu gibi soğuk olan o paslı demirden sac tabuta,
Daha soğumamış bedenin kondu,
FARZET Kİ ÖLDÜN;
Her gün hiçbir şey olmamışçasına geçtiğin o sokaktan son kez geçiyorsun,
Gözünü alamadığın o lüks ev ve arabaya bakıyorsun istemsizce,
Korkarak neden bu kadar tırmladım bu hayat için diye
Nedamet ediyorsun çaresizce ve ürkekçe,
FARZET Kİ ÖLDÜN;
Yaptıklarından ve yapamadıklarından dolayı
Derin çatlaklar ve pişmanlık duyuyorsun,
Derken gasilhaneye varıyor cenaze aracı,
Seni sedyeden daracık bir dehlize
Zifiri bir karanlığa itiyorlar,
FARZET Kİ ÖLDÜN;
Aman Allahım benim burada ne işim var diye düşünmeye çalışırken, Kafanı üst tarafdaki buz tutan alana çarpıyorsun,
Anlıyorsun çaresizce öylece bakıyorsun ama nafile dönüş yok
Birden arada sırada Cuma ve Bayram Namazı için gittiğin camiden avaz avaz selan veriliyor,
Yıkılıyorsun o an,
Ben mi diyorsun ?
Tekrar kalkmak için hamle yapıyorsun artık çok geç,
FARZET Kİ ÖLDÜN;
İşte gerçekten sen öldün
Hoca vaveylalarla selanı tamamlıyor.
Göz yaşın akmak istiyor ama akıtamıyorsun.
Artık vücudun,
Hani o taşdan ve demirden olan vücudun
Sana ve emirlerine cevap vermiyor, veremiyor.
Ama daha yaşım çok gençti diye içinden geçiyorsun.
Sonra Hocanın ve arkadaşının “gençliğine güvenme” sözleri kulaklarının bir yerlerinde yankılar yapmaya başlıyor.
FARET Kİ ÖLDÜN;
O sırada gıcırdayarak cesedinin konduğu çekmecen açılıyor,
Vücudun kaskatı kesilmiş,
Bedenin mosmor olmuş,
Kendin bile korkuyorsun bedeninin aldığı şekilden.
İmam kapkaynar suyu donmuş vücuduna bir çırpıda acımadan döküyor.
Yanmana, haşlanmana bile aldırış etmiyor,
Vücudun yeniden, sıcak suyun karşısında genleşiyor
FARET Kİ ÖLDÜN;
Yakınlarından birini İmam çağırıyor.
Senin kendini çok sevdiğini zannettiğin kişiler korkudan yanına gelemiyor,
Komşu Ramazan Amca seni son defa yıkamaya giriyor,
Halbuki her defasında arkasından konuşuyordun ya
O Ramazan Amca,
İmam soruyor namazlarını kılarmıydı diye ?
Ramazan Amca cevap veremiyor.
Sadece acı bir sükut getiriryor.
Oruç tutarmıydı ?
Arada diyebiliyor titrek sesi ile,
FARZET Kİ ÖLDÜN;
İmam bu sefer suyun en kaynar kısmından üzerine bir maşrafa daha su daha döküyor.
İçinden burada bu kadar yanıyorsak orada ne yapacağım diye geçiriyorsun.
Aman allahım yardım et necat buyur diyorsun.
Dediklerine kendinden inanmayarak…
Yıkama işlemi son hız devam ederken,
Evde ne oluyor acaba diye içinden geçiyor.
Evdekiler çoktan veraset, ölüm raporu derdine girmişler.
Lokumu gülsuyunu nereden alırız?
Kıymalı pideyi kimden yaptıralım ? Çadırı nereden alalım ? derdindeler.
Aman Allah’ım bu dünya bukadar mı boş diyorsun…
Beyaz örtün üstüne gerilirken,
Sonra o çekmecenin içine itiyorlar iğrelti getirdiğin o gıcırdama sesi ile,
Birden ıslak bedenin tekrar kaskatı oluyor.
FARZET Kİ ÖLDÜN;
Yapmadıklarına,
Az yaptıklarına,
Hiç yapmadıklarına,
Yapamadıklarına,
Nedamet ediyorsun,
Keşke diyorsun,
Pişmanlık duyuyorsun,
AMA ARTIK ÇOK GEÇ, DÖNÜŞÜ YOK …