Sevgili okurlarım merhaba, Olimpos Hastanesine bisiklet kazası kalıntılarının iyileşmesi için EMAR sonuçlarını almaya gittim. Yolda yürüyorken ö


Sevgili okurlarım merhaba, Olimpos Hastanesine bisiklet kazası kalıntılarının iyileşmesi için EMAR sonuçlarını almaya gittim. Yolda yürüyorken öyle bir yağmur yağmaya başladı ki, yollarda adeta sel oluştu. Şemsiyemin altında ayakkabılarıma dizlerime kadar ıslandım. Hastaneden içeriye girince hemşire gülümseyerek baktı ve: "Günaydın, bu ne hal böyle?" Dedi.
Hollanda’da her gün yağmurda işe gitmeye alışıktım. Bir gün güneş doğsa bir hafta yağmur yağıyordu, ama aşırı yağmurda ilk kez dizlerime kadar ıslanmıştım. Elin adamları alt ve üst yapıları o kadar düzenli yağmış ki, yağan yağmurun şiddeti her ne olursa olsun ayakkabılarının altı dışında hiçbir yerin ıslanmıyor. Hemşiremize gülerek: “Belediye Başkanımıza bir şeyler demeliyiz bir şeylerin düzelmesini sağlamalıyız.” Dedim.
Hemşiremiz boynunu eğip geçti sanıyorum verecek bir cevabı yoktu. Sonucu almak için gerekli yere yöneldim. Resepsiyondaki kızımıza: “Günaydın, biraz erken geldim. Sonuçlar çıktımı?” Diye sordum.
Kızımız beklememi istedi. Bense o an sonuçları değil dizlerime kadar ıslanmış halimle Konyaaltı sokaklarının içler acısı durumunu düşünüyordum. Öfkeyle:
“Mister Böcek” diye mırıldanıp oradaki sandalyenin birine oturdum.
Yanımda oturan bir vatandaş okuduğu gazeteyi yüzünden indirdi. Bu şahıssa Belediyenin evimde uygunsuzluk arattırdığı on gün mühletle balkon demirlerimi söktürdüğü şahıslardan biriydi. Duyduğu sözler karşında sessizce gülümsedi: “Oh ne ala duyması gerekenin yanında söylemişim.” Dedim.
İlçe Belediye görevlisi olan genç beyefendi söylediğim iki kelimeye karşılık iki kelimeyle: “Büyükşehir Belediyesi.” Dedi.
İlçenin sorumluluğunu il başkanına yüklemek ne kadar doğruydu çözemedim, ama beyefendiye: “Ben Konyaaltı Belediyesinden bahsediyorum. Ben sana o zaman yanlış yaptığını söylemiştim. Hatta gel birlikte Konyaaltı’nı yıkalım ve yeniden inşa edelim demiştim.” Diye gülümsedim.
Gülerek cevap vermeden okuduğu Sözcü gazetesinin ön sayfasını kısacası ülke yönetiminin resimlerinin altında yazılanları okumam için yönünü bana doğru çevirerek bıraktı, tokalaşmayı da ihmal etmedi. İhmal ettikleri vatandaşlar ve vatandaşların ilçeye ödedikleri vergileriydi!..
Hani: “Görünen köy kılavuz istemez.” Diyorlar ya…
Vatanların oy verme zamanı yaklaşmıştı. Oy uğruna söyleyecek sözleri Sözcü gazetesiyle söylemeye çalıştı. Bu yapılanı yiyecek miydim?
Hayır, Türkiye'nin kılcal damarı kalbinin tamda ortası Konyaaltı ilçesinin üst ve alt yapısı ortadaydı. Plansız yapılaşma, düzensiz sokaklar çevre yolları, yaşlılara çocuklara oturma yürüyüş alanlarının kısıtlı olması bunlara benzer onlarca yanlış vardı. Ne doğadan yararlanacak bir şeyler bırakmışlardı nede yağan yağmurdan yararlanıyorlardı. Ne doğan güneşten ne esen rüzgardan yararlanıyorlardı. Akdeniz’in berrak sularını sahilini temiz havasını kirletmekte üstümüze yoktu. Fakat şeffaf olan özel bir hayata yandaşlarıyla haksız müdahale etmekle mükelleflerdi. Şikayet üzerine Genel İskanını verdikleri binanın balkon demirlerini yedi gün mühletle söktürebiliyorlardı. Hakkımı aramaya kalkıncaysa apar topar söktürdükleri balkon demirlerini: “Yeni bir kanun çıktı, tekrar geri taktırabilirsin.” deyip yaptıkları bu yanlışı masrafıyla birlikte bana bırakmışlardı. Oh ne ala, balık hafızalı sanıp gazete manşetiyle oy kullanma hakkımı yönlendireceklerini sanmalarıydı. Bu gerçekse ağlanacak halimize gülmemizin açıkça ispatıydı. Hastanede sonuç olumlu çıktı olumsuz bazı kişilerde unutmak istediğim durumu hatırlattı. Lütfen haksızların karşısında durarak hak edenlerin hakkını birlikte verelim, hakkımızı adaletli yollardan aramayı öğrenelim genç neslimize öğretelim. Yaşadıklarınız ve yaşayacaklarınız karşısında iyi niyetinizi koruyun sonunda hep birlikte kazanacağız!..
Sevgi ve saygılarımla Zekiye Doğan