Çocuk yaşta çalışmak zorunda kalanlara... Gümüş Usta kaportacı alemininin en güzel abilerinden, Abimin; Çırağı da var, İmkansız a

Çocuk yaşta çalışmak zorunda kalanlara...

Gümüş Usta kaportacı alemininin en güzel abilerinden,
Abimin;
Çırağı da var, İmkansız aşkı da, abuk sabuk müşterileri de aklı şeyinde esnaf arkadaşları da...
Gümüş Abimim afilli sevgilisi, dünyalar güzeli, hepimizin yengesi ile aşkı ise tam bir imkansız aşk.
Çünkü Gümüş abim 25 yıllık evli ve Allah bağışlasın 2 tane de aslan gibi kuzusu var.
Ama abim harbi fena seviyor.
'Devlerin Aşkı' gibi.
Hatta belki  'Selvi boylum al yazmalım' gibi.
Kaç kez kavga ettiler, ayrıldılar güzel yengemle,
Ama sonra tekrar barıştılar.
Gümüş Abim genelde biradan bir kaç fırt çektikten sonra;
'Ulan O'na karı diyemezsin oğlum...Haşa Allah'ın yansıması.
Bu kadar güzellik mi olur ...Hastayım lan ona.
Öl dese, düşünmem bir dakika, keserim şu gırtlağı...' diyerek anlatır çoğu zaman yengemi.
'Al abi o zaman bu kadar seviyorsan' dediğimiz de;
'Kader be oğlum. Nereye alıyorsun, yaş olmuş 55...
Evde 2 çocuk...
Kimi nereye koyacaksın' diyerek derin bir of çeker.
Evdeki yengem de bildiğimiz kadarıyla iyi birisi.
Yıllarca bakmış abime.
İki tane de aslan gibi çocuk vermiş, vara yoka sızlanmamış.
Dediklerine göre o da gençken çok güzelmiş.
Ama ne yaparsın;
Gümüş Abim afilli yengeme fena vurgun.
Gözü başkasını görmüyor.
Ama evdekine de haksızlık etmiyormuş,
Bir tane terbiyesizliği yokmuş.
Abimin bir de çırağı var.
Geçen dükkanın önünde oturmuş dondurma yiyordu.
'Ulan çocuk meğer dondurma yiyecek yaştasın ne işin var kaporta çıraklığında,
Hangi ibne yolluyor seni bu yaşta çıraklık yapmaya?
Yoksa gerçekten ananın babanın durumu o kadar zorda mı?
Söylesene be oğlum aramızda üç - beş toplayıp okuturduk seni.' dedi Tekin Usta...
Bayağı utandı garibim.
- Bozma Tekin abi çocuğu, meslek öğreniyor işte filan deyip geçiştirdik konuyu.
Bir de;
'Hadi koçum git kap çayları da, bir sigara daha içelim' diye uzaklaştırdık çocukcağızı.
Sonra Çaycı Selim anlattı, ağlamış çocuk çayları alırken,
'Selim abi demiş. 2 liralık dondurma almıştım abi, kapının önünde yiyordum, Başka suçum yoktu abi. İçerde tamir edilecek araba da yoktu.
Hepsi üstüme geldiler. Ben mi istedim sanayide çalışmayı...' demiş.
Çaycı Selim de anlattığına göre;
- Boşver, Kendileri çok mu okumuş?
Okumuşlar da kime ne faydaları var?
Sen işine bak oğlum, sıkma canını, sabret, işi öğren.
Yarın öbür gün bir dükkan açar, arabasını tamire getirdiklerinde alayını  yolar  yollarsın' diyerek moralini anca düzeltmiş çırağın.
Üstüne bir de;
'Bir daha dükkanın kapısının önünde dondurma yeme, ya git gizlice bir yerde ye yada burda ye...Ya da git adam gibi okulunu oku. Üzme bizi bu kadar be oğlum.' demiş üstüne.
Olayı daha sonra duyan Gümüş Usta bayağı kahırlanmış mevzuya.
Cumartesi akşamı çırağa fazladan para verip;
'Al bu parayla eve bir kilo dondurma al, yesin sizinkiler' demiş.
Çırak gittikten sonra 3 bira daha içip,
Hatta gizlice ağlamış bile...
Gece geç saatlerde afilli yengemi arayıp yıllar sonra ilk kez;
'Seni seviyorum' bile demiş.
Ki  ölse ağzından böyle bir laf duyamazsın Gümüş abimin.
Deli gibi sevip belli etmeyenlerdendir.
Bir dondurmanın Gümüş abiyi bu kadar ezeceğine kim inanırdı ki,
Akıl almaz bir olay valla.