İnsan neler neler söylemek istiyor bazen… ama tabi ki içimizde kalıyor. Bazen yanlış bir şey söylememek için susuyoruz bazen de aman birileri kırılır, üzülür diye.

Susmak en büyük alışkanlığımız olsa da içimizdekileri de söylemek bir yerden sonra ihtiyaç listesine giriyor.

Ne söylersek söyleyelim enine boyuna tartmak gerekiyor en başında. İçimizden geçenleri olduğu gibi söylediğimizde neler olur acaba, demeyin. Aman diyeyim…

Biraz törpülemek lazım tabi ki düşünceleri ve duygularımızı. Olduğu gibi söylemenin kimseye bir yararı olmayacaktır. Hele ki normalde de yanlış anlaşılan biriyseniz.

“Panik yok!” diye heyecan oranımızı da azaltırsak tamamdır. Bazen kızgınlıktan mı yoksa içimizdekilerden mi bilinmez, rehavetle yanlış sözler sarf edilebiliyor.

Birini kırmaktansa söylememek iyi desek de bu sefer de başka şekilde geri dönüyor içimizdekiler. Bir orta yol bulmalı o zaman.

Hem anlatmak istediklerimizi anlatacak hem de karşımızdakinin anlayabileceği şekle çevirmek gerek.

Belki de biraz yumuşatmak gerekli sinir harplerinde düşündüklerimizi.

Atacağımız adımlar da düşüncelerimize göre şekilleniyorsa eğer biraz sakinleşip durulmalı belki de.

Her ne yaparsak yapalım pişman olmamak gerekli, yapılanda da söylenende de.

Belki bir gün kalbimizin içindekilerle karşılaşırsak diye de içimizden geçenleri de bir zapt etmemiz gerekli nihayetinde.

İçimizden geçenleri olduğu gibi değil de biraz da olması gerektiği gibi çıkarmalı ağızdan.

O yüzden her içimizden geçeni söylememek de erdem, söyleyeceğimizi törpülemek de…