Yeni yerleşmiş olduğum odam gayet düzenli ve şık görünüyor. Cam masamın üzeri bir parmak izi dahi bulunamayacak kadar temiz ve bir o kadar da sade.

Yeni yerleşmiş olduğum odam gayet düzenli ve şık görünüyor. Cam masamın üzeri bir parmak izi dahi bulunamayacak kadar temiz ve bir o kadar da sade. Odamın duvarları camdan olduğu için içeride çalışan tüm personeli rahatlıkla görebiliyordum. Onlarda eminim beni görüyor ve bazen de göz ucuyla bana bakıyorlardı. Personelin yaş ortalaması 30 ile 45 yaş arasındaydı. Çalıştığım kurum büyük bir reklam ajansı olduğu için ben dâhil herkes kılık kıyafetine özen gösteriyor. Yan tarafımda müdür ve müdür yardımcılarının odaları var. Sabahtan akşama kadar odalarında toplantılar yapılır ve bu toplantıların bir kısmına ben de dâhil olurum. Toplantı konuşmalarının çoğu daha ne kadar yükselebiliriz, hangi pazarlara girebiliriz, hedeflerimizi ne kadar gerçekleştirebiliyoruz, en önemlisi de daha ne kadar büyüyebiliyoruz, büyümeliyiz, büyüyeceğiz… Çalıştığım bufirmada henüz 2 haftamı doldurmuştum. Çok yeniydim ve kendimi onlara ispatlamak, azmimi göstermek için akşam mesailerine dahi kalırdım. Bu reklam ajansında çalışmak çocukluğumdan beri hayalini kurduğum, inandığım bir işti ve şimdi buradaydım. Bu işten kovulmak istemediğim için potansiyelimin üzerinde çalışmak zorunda olduğumu hissediyordum ve gerçekten üstün bir çaba gösteriyordum. . Yaşım 32 olmasına rağmen ikinci müdür olarak işi kapmıştım.
Bazen gösterdiğim bu ihtirasa ben bile inanamıyordum. Masa başındaki bilgisayarımda raporları hazırlarken birden ne kadar yorulduğumu hissettim, koltuğumun o ergonomik bölümüne yaslandım. Gözlüklerim yüzümde o kadar kalmışki… Eminim burnumun üzerinde iz bile yapmıştır. Yaslandım ayaklarımı uzattım. Cam masada çalıştığım için ayaklarımı görebiliyordum. Lacivert bir takım elbise giymiştim. Oda sıcak olduğu için genelde ceketimi çıkararak çalışırım. Beyaz bir gömlek ve lacivert kravatım vardı üzerimde. Her zamanki gibi temiz, özenli ve şık görünüyorum. Ayağa kalktım, pencereye doğru yöneldim. Binanın yirmi dokuzuncu katında olduğumuz için pencere yoktu boydan komple camdı. Aşağıdaki insanlar ve tüm taşıtlar çok küçük görünüyordu. Gömleğimin kollarını sıyırdım, yakamdaki ilk iki düğmeyi açıp kravatımı gevşettim. Ayakta kolumu, başımı yaslayacak bir şekilde yerleştirdim. Aşağıyı izlemeye başladım. Aslında yapmam gereken o kadar çok iş vardı ki fakat bir iki dakika aşağıyı izlemek iyi gelecek diye düşündüm. İnsanlar karınca gibiydi, herkes bir yerlere koşturuyordu. Birden bire çocukluğumda karınca yuvalarını bulup, yuvaları bozduğum geldi aklıma. Yaramaz bir çocuk değildim ama fazla arkadaşım da yoktu. Her zaman en iyi kendimin olduğunu düşünür ve bunu onlara belli ettiğim için kimse benimle oyun oynamazdı. Kimseyle oyun oynayıp vaktimi onlarla harcamak istemezdim. Sadece yaşadığımız köyden bir an önce gitmek ve şehirli insanları tanımak istiyordum. Köyümü sevmiyordum fakat 15 yaşına kadar köyde yaşamak zorunda kaldım. Bu köye ait olmadığımı ve burada yaşayan insanları aşağıladığımı biliyordum. 
Üniversiteyi istediğim bölüm ve istediğim şehirde bitirmiştim. Sıra gelmişti artık çalışmaya ve para kazanmaya. Ailemi hiç aramıyordum. Onlarda bunu bildikleri için beni hiç aramazlardı. Onları kendi yanıma ve kendi çevreme yakıştırmıyordum. Sadece işimde çok ihtiraslıydım. Yükselmek ve daha çok para kazanma arzusundaydım. Anne ve babamı nişanlımla bile tanıştırmadım. Zengin bir aile kızıydı. Ailemle tanışmayı çok istemesine rağmen bu isteğini her zaman reddettim. İki ay sonra evleneceğim ve nişanlımın ailesi hâla ailemle tanışmadı. Bazen nişanlım: "Senin bu kariyer, para, aile kavramın ve ihtirasların bizim bu ilişkimizi zedeliyor" derdi. Açıkçası onunla evlenmek üzere olduğum şu zamanlarda onu yeterince sevmediğimi de düşünüyorum. Bu düşüncelerle boğuşurken birden odamdaki telefonun sesiyle irkildim ve tüm düşündüklerimi yirmi dokuzuncu kattan aşağı attım. Çok işim olduğunu biliyor ve bu ajansta sahip olduklarımı kaybetmek istemiyordum.
Telefonu kaldırdım, telefonun diğer ucundaki ses müdür beyin asistanıydı, müdür beyin beni acilen odasına çağırdığını söylüyordu. Ceketimi giydim, kendime çeki düzen verdim ve bastırdığım tüm korkularımla cam duvarlı, cam kapılı odamdan yan tarafta bulunan, benim odama benzeyen müdür beyin odasına girmek için bekledim. Elimde de toplantı evrakları bir dosya içerisindeydi. Fakat bir tuhaflık vardı. Müdür beyin odasının içi görünmüyordu. Cam duvarlarını gri jaluzilerle kapatmıştı. Cam kapıya iki kez vurduktan sonra içeri girdim. Yalnızdı. Heybetli bir şekilde masasınayaslanmış, koltuğunda oturuyor ve sadece önündeki dosyaları inceliyordu. İçeride olduğumu ona belirtmek için "Efendim beni çağırmışsınız " dedim. Hâla dosyalarına bakıyordu fakat evet der gibi kafasını salladı. Eliyle karşısındaki koltuğu işaret etti. Benim oturmamı istediğini ve konuşacağı konunun uzun süreceğini anladım. Ceketimin ön düğmesini açtım ve koltuğa oturdum. Göz bebeklerimin büyüdüğünü hissettim ve heyecanlandığımı biliyordum. Sadece ağzından ne çıkacak diye merakla bekliyordum.
Önündeki dosyaları kapattı ve bana bir kaç saniye baktıktan sonra konuşmaya başladı.
"Bak evlat, biraz önce bir haber geldi. Haber senin köyünden, annen aradı. Üzülerek söylüyorum ki az önce babanı kaybetmişsiniz. Başınız sağ olsun..."
Ne diyeceğimi şaşırmıştım. Biraz önce onları düşünüyordum. Babamı sanırım on beş yıldır görmüyordum. Müdürümün karşısında donup kaldım. Sadece kekeleyerek bugünkü toplantı diye sordum. Müdürüm de: “Babanın son yolculuğunda yanında olamazsan bugünkü toplantıda ve bundan sonra bu şirkette senin için yer olamayacak.” diye söylendi. Derhal köye gittim. Ailemi gördüm uzun yıllar sonra. Babamı son yolculuğuna uğurladık. Sanırım bir haftakadar köyde kaldım. Nişanlım da geldi ve ailemle tanıştı. 
İnsanlık değerlerini hiç kaybetmemişlerdi köydekiler. Bir haftada bu köy bana çok etkileyici gelmişti. Herkes doğal yaşıyordu. Nişanlımda çok mutluydu.
Aklıma bu köyde bir iş sahası oluşturmak geldi ve bunu ailemle paylaştım. Herkes çok mutlu oldu Onların bu mutluluklarını gözlerinden okuyordum. Evet, karar vermiştim köyümde yeni bir iş sahası açacaktım. Tarım ile ilgili girişimlerde bulundum ve entegremi doğduğum köyde açtım.
Bu arada nişanlımla da köy düğünü ile evlendik ve köyümde yaşamaya karar verdik....