Suudi Arabistan’ın 81 yaşındaki kralı Selman bin Abdülaziz’in 32 yaşındaki oğlu Veliaht Prens Muhammed bin Selman, 24 Ekim 2017’de Riyad’da düz

Suudi Arabistan’ın 81 yaşındaki kralı Selman bin Abdülaziz’in 32 yaşındaki oğlu Veliaht Prens Muhammed bin Selman, 24 Ekim 2017’de Riyad’da düzenlenen bir toplantıda yaptığı konuşmada sarf ettiği “Önceden olduğumuz hâle dönüyoruz. Bütün dinlere açık, ılımlı İslam’a…” sözleri büyük yankı uyandırdı. Değişik meşreplere mensup kalem erbabı Prens’in bu sözlerini yorumladılar. Başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere çeşitli siyasiler konuyla ilgili görüşlerini açıkladılar.
Prens Muhammed bin Selman, Suudi Arabistan Başbakan Yardımcısı. Yani ülkenin ikinci adamı. Suudi Arabistan’ın başbakanı yani Bakanlar Kurulunun reisi kim derseniz, o da Kral’ın bizatihi kendisi oluyor. Prens’in daha pek çok görevi var. Bunlardan birisi Ekonomik İşler ve Kalkınma Konseyi Başkanlığı. Yukarıdaki sözleri de dünyanın belli başlı yatırımcılarının davet edildiği, Geleceğin Yatırımı Girişimi (Future Investment Initiative) isimli bir toplantının açılışında söyledi.
Prens başka neler söyledi bir bakalım:
“Son 30 yılda yaşananlar Suudi Arabistan değil. Son 30 yılda bölgede yaşananlar Ortadoğu değil. 1979'daki İran Devrimi sonrasında insanlar bu modeli farklı ülkelerde kopyalamak istediler. Bunlardan biri de Suudi Arabistan'dı. Bununla baş etmeyi bilmiyorduk. Ve sorun tüm dünyaya yayıldı. Artık onu ortadan kaldırmanın zamanı geldi.
Suudi nüfusunun yüzde yetmişi 30 yaşın altında. Açık konuşmak gerekirse, hayatımızın bir 30 yılını daha aşırı ideolojiler ile harcamayacağız. Onları bugün ve hemen yok edeceğiz.
Biz bir G20 ülkesiyiz. Dünyanın en büyük ekonomilerinden birisiyiz, üç kıtanın ortasındayız. Suudi Arabistan'ı daha iyi bir hâle getirmek için değiştirmek, aslında bölgeye yardım etmek ve dünyayı değiştirmek anlamına geliyor. Bu yüzden burada yapmaya çalıştığımız şey bu. Ve umarım herkesin desteğini alabiliriz."
ESKİ HÂLİMİZE DÖNÜYORUZ
Prens’in bütün bu sözlerinden çok, belki de toplantıdaki yatırımcılara hoş görünmek ve onları ikna etmek için sarf ettiği “Bütün yaptığımız şey, daha önce olduğumuz gibi bütün dinlere, dünyaya, geleneklere ve insanlara açık olan ılımlı İslam’a geri dönmek …” sözleri tabii olarak manşetlere taşındı.
Prens’in kullandığı “el-İslam el-vasatî el-mutedil” kelimeleri Arapça’danTürkçeye “ılımlı İslam”, İngilizceye de “moderate Islam” olarak tercüme edildi. Burada vasat, ortada olan, aşırı uçlarda olmayan ve mutedil, itidal üzere bulunan, ölçülü olan demektir.
Tersten gidersek Prens bu sözleriyle, bugüne kadar yaşadıkları İslam’ın mutedil yani ılımlı olmadığını kabul ediyor ve ılımlı olan İslam’a dönecekleri sözünü veriyordu. Bu sözler hangi niyetle söylenmiş olursa olsun, yerli ve yabancı İslam düşmanlarının istismarına son derece müsaitti. Nitekim öyle de oldu. Fırsattan istifade, Müslümanlar aşırılıkla, radikal olmakla, hoşgörüden uzak bulunmakla itham edildi. Dinimize bir defa daha ima yoluyla da olsa haksız isnatlarda bulunuldu.
ERDOĞAN’IN CEVABI
Mensubu olduğunu söyleyen kişilerin yanlış uygulamaları sebebiyle İslam’ı suçlayarak onu töhmet altında bırakma girişimlerine karşı son derece duyarlı olan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Prens’in sözlerinin yurt içi ve yurt dışındaki yansımalarından tabiatıyla rahatsız oldu. Erdoğan şu ifadeleri kullandı:
“İşte şimdi son zamanda yeniden bir şeyi tekrar köpürttüler. Ne o? Ilımlı İslam. Ilımlı İslam ifadesinin patenti nereye ait? Batı'ya ait. Şimdi belki de o ifadeyi kullanan şahıs, yani bu bana aittir gibi de düşünüyor olabilir. Hayır sana ait değil. 15 yıl önce AB ülkelerini dolaşmaya başladığımda, Avrupa Parlamentosu'nda benden bir konuşma istemişlerdi. Konuşmamı yaptım, sorular başladı. İlk sordukları 'Ilımlı İslam hakkında ne düşünüyorsunuz?' oldu. Sordukları buydu. Ben de kendilerine şunu söyledim: ‘İslam’ın ılımlısı, ılımsızı olmaz. İslam tektir. Kimse İslam'ı çeşitlemeye veya İslam'a yakıştırma yapmaya gitmek suretiyle İslam'ı bir zaafın içerisine sokma gayretine girmesin.’ Bir müddet bununla muhatap oldum. Ama ondan sonra kesildi. Daha kimse bana bu soruyu sormadı. Şimdi ne oldu da yeniden bu üflendi? Mesele şu, mesele İslam'ı zaafa düşürmek. Dinimizi zaafa düşürmek. Bizim dinimizin ılımlı, ılımsız, böyle bir yanı yok. İslam bütün kurumları ile bütün müesseseleri ile Kitabullah’ta ifade edilen dinin ta kendisidir. Onun dışında kimse dinimize tanım yapmasın.”
İSLAMİYET NEDİR?
Son devrin büyük İslam âlimlerinden Seyyid Abdülhakim Arvâsî hazretleri Râbıta-i Şerîfe kitabında İslamiyet’i şöyle anlatıyor:
“İslam dini, Allahü Teâlâ’nın, Cebrail ismindeki melek vasıtası ile sevgili Peygamberi Muhammed aleyhisselâma gönderdiği, insanların dünyada ve ahirette rahat ve mesut olmalarını sağlayan usûl ve kaidelerdir. Bütün üstünlükler, faydalı şeyler İslamiyet’in içindedir. Eski dinlerin görünür, görünmez bütün iyiliklerini, İslamiyet kendinde toplamıştır. Bütün mutluluklar, başarılar ondadır. Yanılmayan, şaşırmayan akılların kabul edeceği esaslardan ve ahlaktan ibarettir. İslamiyet’in içinde hiçbir zarar yoktur. İslamiyet’in dışında hiçbir menfaat yoktur ve olamaz.
İslamiyet, insanların sevişmelerini, yardımlaşmalarını, kardeşçe yaşamalarını, memleketleri imar etmeyi, insanları refaha kavuşturmayı emretmekte, Allahü Teâlâ’nın emirlerine saygı göstermeyi ve mahlûklara merhameti, toprağını, bayrağını sevmeyi, kanunlara itaat etmeyi, vergilerini vaktinde ve dürüst olarak ödemeyi istemektedir.
Nefsin temizlenmesini temin etmekte, kötü huyları, iyi huylardan ayırmaktadır. İyi huylu olmayı emredip, kötü huyları şiddetle yasak eder. Gayrimüslim vatandaşlar ve başka mezhepten olanlarla iyi geçinmeyi, her cihetten iffeti ve hayâyı emreder. Tam sıhhatli olmaya sevk eder. Tembelliği, boşa vakit geçirmeyi yasaklar. Ziraatı, ticareti ve sanatı, kesin olarak emreder. İlme, fenne, tekniğe, endüstriye, lâyık olduğu üzere ehemmiyet verir. İnsanların yardımlaşmasını, birbirlerine hizmet etmesini ehemmiyet ile istemektedir. Dini, vatanı, mezhebi ve inanışı başka olanların, canlarını, mallarını ve namuslarını korumaya cebredip, bunlara saldırmayı kesinlikle men eder. Herkese karşı bir hak ve sorumluluk gözetir. Dünya ve ahiret saadetini kendinde toplamıştır.”
Bu yazıdan da kolayca anlaşılır ki İslamiyet zaten bütün iyilikleri ve güzellikleri bünyesinde barındırmaktadır. Hıristiyan Batı’nın geliştirdiği, kendileri ile her bakımdan uyumlu, istedikleri tarafa yönlendirebilecekleri, sınırlarını kendilerinin çizdiği yeni bir “İslam” ve yeni bir “Müslüman” modeline ihtiyaç yoktur.