Başımı yastığa koyup dünyevi hayatın hiçliğine daldığım her muhasebede yaşam göz pınarlarımdan yatağıma damlamıştır usulca. Yine öyle bir

Başımı yastığa koyup dünyevi hayatın hiçliğine daldığım her muhasebede yaşam göz pınarlarımdan yatağıma damlamıştır usulca.
Yine öyle bir gece...
Dilimde "feey ne tezhebun".
Varlığın anlamını sorguluyorum yine. Sonra En'am Suresi'nde takılı kalıyor gözyaşlarım.
Yastığımı ıslatsalar öleceğim gibi hissedip parmaklarımla kurtarıyorum onları.
Sonra alametleri bir bir gerçekleşen o müthiş kıyamet sahnesini hayal etmeye dalıyorum.
Bir tarafta sobadan çıkan kıvılcım sesleri diğer yanda tavana yansıyan o muhteşem kızıl rengi.
Yani ortam müstesna!
Hemen kapağını açıyorum hayat kaynağımızın!
Hemen aralıyorum sayfalarını anayasamızın!
Elbette kıyameti direk anlatabilirdim. Ama yaşanmadan, olaya dalmadan olmuyor. Yazı evvela bana samimiyetsiz geliyor. Her neyse...
Ne de güzel söylüyor ayet-i kerime;
-Sura üfürülünce Allah'ın diledikleri müstesna olmak üzere göklerde ve yerde ne varsa hepsi ölecektir. Sonra ona bir daha üflenince bir de ne göresin onlar ayağa kalkmış bakıyorlar!
Kıyamet...
O dehşetli gün...
İçimize korku salan, çocuklu anneye yavrusunu unutturacak o elem verici sahne...
"De ki benim Rabbim onları darmadağın edip savuracak. Yerlerini bomboş, çırılçıplak bırakacak. Orada ne bir eğrilik göreceksin ne de bir tümsek".
Düşünsenizde...
O heybetine hayran kaldığımız dağların dahi un ufak olduğu bir yıkım!
Koca bir yok oluş!
Makam arabaları da savruluyor, şatolar da, krallıklar da...
Ve sonra Murselat Suresi siliyor yıldızların ışığını. En nihayetinde hayatımızın ferinden oluyoruz!
"Şüphesiz size vad edilen gerçekleşecektir. Yıldızlar örtülüp (ışıkları) silindiği zaman, gök yarıldığı zaman..."
İşte geliyor o şiddetli yok oluş!
Allah'ın gücü herşeye yeter. Kıyamet günü aklımızın almadığı tüm bu ve benzeri hadiseler gerçekleşecektir. Bugün son teknolojiyle dahi dağları delip yol vs yapmanın zorluğunu anlatmama lüzum yoktur sanırım! Şu ayetin yüceliğine bakın!
"Dağları yürüteceğimiz gün, yeri çırılçıplak (dümdüz olmuş) görürsün. Onları bir arada toplamışızdır da içlerinden hiçbirini dışarıda bırakmamışızdır".
Yani hiç kimseye torpil yapılmayacak diyor Allah-u Teala!
Yani paran, pulun, araban, şanın, şöhretin, herşeyin yerin dibine geçecek diyor!
"Yer o şiddetiyle sarsıldığı, ağırlıklarını dışarı atıp-çıkardığı ve insanların (buna ne oluyor) dediği zaman...O gün yer haberlerini anlatacaktır. Çünkü senin Rabbin ona vahyetti".
Denizler tutuşturulduğu zaman...
Denizler fışkırtılıp taşırıldığı zaman...
Bu ve benzeri nice ayeti kerime çıktı karşıma.
Rabbim bizden üzerimize düşeni yapıp yapmadığımızı sorduğu zaman ona sunacak bir mazeretimiz olacak mı acaba?
O gün kimindir o kutsal yönetim? O gün kimdedir krallık? Sahi nerede o dikdatörler? Nerede o zalim önderler? Hangimiz bu ve benzeri soruların cevabını o gün Allah’a verecek?