Nerdeyse sabah olacak, yatağa gireli saatler geçmesine rağmen hala uyuyamıyordum. Yatağa girdiğim an karıma sırtımı dönmüş uyuyor numarası yapı

Nerdeyse sabah olacak, yatağa gireli saatler geçmesine rağmen hala uyuyamıyordum. Yatağa girdiğim an karıma sırtımı dönmüş uyuyor numarası yapıyordum ama otuz yıllık karım artık bu numarayı yutmuyordu fakat beni de rahatsız etmiyordu. Onun da uyumadığını ve benimle aynı şeyleri düşündüğünden emindim. Düşüncelerimiz bizi uykumuzdan etmişti. Dolunayın vermiş olduğu aydınlıkla bahçedeki ağaçların gölgeleri rüzgârın esintisiyle yatak odasının duvarında sanki dans eden insanları anımsatıyordu bana. Karımın bana doğru dönüp sarılması kafamda kurduğum hayalleri yok etmişti. "Biliyorum uyuyamadığını koca bebek.Ben de uyuyamıyorum. Konuşmak ister misin?" demesi, sırtımı döndüğüm karıma kısık bir sesle “ Birazdan kalkmalıyız. İstersen bir kahve içelim, mutfakta konuşuruz." derken yataktan kalkmak için doğruluyordum. Önce ayaklarımı yere indirip, ellerimi iki yanıma koyduktan sonra,başucumda bıraktığım terliklerimi ayaklarımla bulmaya çalışırken dışarıdaki ağaçların rüzgârdan oynamalarını izlemeyi de ihmal etmiyordum. Karım benden önce mutfağa gidip kahve hazırlamaya başlamıştı bile. Çocuklar uyanmasın diye sabahın bu saatinde çok sessiz olmalıydık. Benim gözümde hala çocuk oldukları için ikisi de bu düşünceme devamlı karşı çıkıyorlardı. Bir ay önce işe başlayan büyük kızım bir saat sonra uyanacak ve işe gitmek için en az bir saatini hazırlanmaya ayıracaktı. Küçük kızımız okuldan geçen sene mezun olmasına rağmen hala iş arayışına girmemiş ve uzun süren okul macerasını üzerinden atmak için dinlenmeye ihtiyacı olduğunu söylüyordu. Bizde onun bu isteğine hiç karışmaz ve ne zaman isterse o zaman işe başlayacağını söylerdik. Bu tavrımızdan hiç memnun olmayan ablası devamlı bize kızar ve onu ne kadar çok şımartıyorsunuz diyip bize söylenirdi.

Karımla ben emekli olmuş ve emekli ikramiyelerimizle doğru bir karar verip yaşadığımız bu evi satın almıştık. Dört kişilik bir aileye yetecek kadar büyük olan bu evde hep dördümüz yaşayacağız gibi geliyordu. Yataktan bir an önce kalkıp karımın yanına gitmem gerektiğini düşünürken karımın sessizce beni mutfağa çağıran kısık sesi yataktan kalkmama sebep olmuştu. Yavaş ve sessiz adımlarla mutfağa giderken, kızların yatak odalarının kapılarının kapalı olup olmadığını kontrol etmeyi de ihmal etmiyordum. Mutfağa geldiğimde karım kahvemi hazırlamış ve yemek yediğimiz masada yerini almış, konuşmak için elinde kahvesi beni bekliyordu."Günaydın bir tanem," derken elimle karımın omzunu ovalayıp karşısına oturmuştum. "Kahvenin yanına bir şey istermisin ? " derken yine fısıldıyor ve kendi yaptığı kurabiyeleri gösteriyordu. "Alırım ben, canım istemiyor şimdi." derken sigaramı yaktım.

Emekli maaşımızın çalıştığımız zamanki maaşımızdan daha az olması bizi biraz sıkıntıya sokmuştu. Yaşadığımız bu evi ikramiyelerimizin toplamı yetmediği için banka kredisi ile almıştık ve karımın emekli maaşının çoğu kredi borcu için bankadan kesintiye uğruyordu. Benim maaşımla geçiniyor ve bu durumu kızlarımıza uygun bir şekilde anlatıyorduk. Büyük kızımız daha duyarlı ve harcamalarına her zaman için dikkat etmesi gerektiğini bilen ve kız kardeşine hep örnek davranışlar sergileyen bir ablaydı. Küçük kızımız da ablasının bu bilince artık ulaşmış ve son zamanlarda harcamalarına dikkat ediyordu.

Büyük kızımız bir ay önce işe girmiş ve ilk işi olduğu içinhevesi, heyecanı yüzünden okunurdu. "Bugün ne yapmalıyız ?diye soran karıma cevap vermeden önce kahvemden bir yudum içip sigaramın dumanını açık olan pencereye üfledikten sonra " Hele bir akşam olsun, ne olacak, ne konuşacağız, ondan sonra ne yapmamız gerektiğine bakarız. " derken karım elindeki kahve fincanına boş boş bakıyordu. Oda bu gece hiç uyumamış benim gibi hem şaşkın hem düşünceli hem heyecanlı hem de endişeli tavırlar sergiliyordu.

Dün akşam her zaman yemek yediğimiz saatte hepimiz masaya oturmuş ve hepimiz büyük kızımın iş yerinde yaşadıklarını dinliyor ve tecrübelerimiz doğrultusunda ona iş yerinde çalışırken nelere dikkat etmesi gerektiğini de anlatıyorduk. Biz konuşurken küçük kızımız heyecanla bizi dinliyor ve onay verir gibi kafasını sallıyordu. Birden küçük kızımızın " Abla, ne zaman söyleyeceksin? " sorusu karımın ve benim tüm dikkatimizi ablasına çekmiş ve " Ne söyleyeceksin" diye sorduğumuzda büyük kızımın yüzünün kıpkırmızı oluşu gözlerimden kaçmamıştı. Abla kardeşin ikidost gibi yakın olmalarından çok mutlu olur ve ikisiyle de hep gurur duyardık. Yüzü kızaran büyük kızım, konuşmaya başlamadan önce kız kardeşine çok kızgın bir bakış attıktan sonra konuşmaya başladı. "Ben evlenmek istiyorum." dedi.Sanki saatler süren bir sessizlik oldu evimizde. Şaşırdım, ne konuşacağımı bilemiyor, şaşkın şaşkın karıma bakıyordum. Oda benimle aynı durumdaydı. İçimden "Kızımız bu kadar büyüdü mü? " diyordum. İnanamıyordum. Kızlarımı hala çocuk gibi görüyor ve onlara yetişkin gibi davranamıyordum. Fakat önünde sonunda artık kabul etmeliydik ki onlarda zamanı geldiğinde evlenip bir yuva kurmak isteyeceklerdi. Ama daha erken değil miydi ? Nasıl evlenecekti benim prensesim ? Kafamda bu sorular o kadar hızlı oluşuyordu ki hiçbir şey diyemiyordum kızıma. Aradan bir dakika bile geçmeden, sessizliği tekrar " Yarın akşam sizlerle tanışmaya, buraya gelmek istiyorlar " demesi bozmuştu. Bir erkek arkadaşının olduğunu yıllardır biliyorduk. Israrımız üzerineerkek arkadaşını da bizimle tanıştırmış bu durum kızımıza olan güvenimizi arttırmıştı. Bu çocukla sonsuza kadar sadece arkadaş olarak kalacaklarını düşünmek ne saçmaydı. Evlenme kararı almışlar ve evlenmek istediklerini bizlerle paylaşıyorlardı.

Mutfakta karımla konuşurken içeriden gelen sesler kızımın uyandığını ve işe gitmek için hazırlanmaya başladığını anlamamızı sağlıyordu. Biz karımla bu akşam için neler hazırlayacağımızı ve ne yapmamız gerektiğini konuşurken " Günaydın benim kralım ve kraliçem" diyen kızımın sesi konuyu değiştirip başka bir şeyler konuşuyormuşuz gibi rol yapmamızı gerektirse de kızım " Bugün işten erken çıkacağım, evde beni bekleyin, sakın hiçbir şey yapmayın." derken yanaklarımızdan öpmeyi de ihmal etmiyordu.

Öğle saatlerine yakın kızımız bizi arayıp, geleceği saati söylemişti ve "Hazır olun, eve gelir gelmez çıkacağız" demesi ile onu beklemiştik. Erkek arkadaşının bizi beklediğini dışarı çıktığımızda fark etmiştik ve arabaya doğru yürümeye başlamıştık. Arabaya yerleştikten sonra nereye gittiğimizi bilmeden hareket etmiştik. Arabada hiç kimse konuşmuyor sadece önde oturan kızımın arabada çalan müziğe eşlik etmesi ortamı biraz yumuşatıyordu. Yarım saat süren bir araba yolculuğundan sonra gelmiş olmalıyız ki kızımın  "Geldik" demesi ile araba durmuş ve bizde arabadan inmeye başlamıştık. Geldiğimiz yerin şehrin en iyi restoranlarından biri olması beni, karımı ve küçük kızımı şaşırtmış, içeri doğru yürümeye cesaret edemez duruma düşürmüştü.

Yetiştirdiğim kızlarımla gurur duyuyor ve bunu hep onlara söylüyordum.

O ürkerek girdiğimiz çok pahalı olan restoranda kızımın erkek arkadaşının ailesi ile tanışmış ve o günden sonra hep görüşmeye devam etmişizdir. O gün gelen tüm hesapları da kızım ilk aldığı maaşı ile ödemiş ve bizi çok gurulandırmıştı.

Kızım evlendikten iki yıl sonra eşi ile o çok pahalı diye düşündüğümüz restoranı satın alıp, bebekleri doğana kadar birlikte işletmişlerdi. Küçük kızımız hala çalışmıyor ve ablası ile bu konuda didişip duruyorlardı. Karım, kızlarım, damadım ve torunumla anı yaşıyor ve artık gelecek kaygısı taşımadan torunumla vakit geçiriyorum.