Evin kapısına geldiğimde, tüm düşüncelerimi, işyerinde yaşadıklarımı, düşünceli yüz ifademi bir kenara bırakıp kapının diğer tarafı

Evin kapısına geldiğimde, tüm düşüncelerimi, işyerinde yaşadıklarımı, düşünceli yüz ifademi bir kenara bırakıp kapının diğer tarafında olan aileme mutlu bir aile babası görüntüsü vermek için rolüme bürünüp kapının açılması için zile bastım. Her gün aynı saatte eve girdiğim için eşim kapıyı bir kaç saniye sonra açtı. Altı yıllık evliliğimde her zamanki güleç, sevecen, anlayışlı, mutlu bir yüz ifadesiyle eşim boynuma sarılarak karşılar bugün yine aynı içtenlikle “Hoşgeldin canım” demeyi ihmal etmedi. Onu çok seviyorum o dabana olan sevgisini her zaman belli ediyor. Eşimden sonra boynuma atlayan iki kız çocuğumuzda eve geldiğime sevinerek yanaklarımdan öpüyorlardı. Dört kişilik mutlu bir aile olduğumuz için Allah’a binlerce kez şükrediyordum. Yemek masası her zaman bu saatte hazır olduğundan eve gelir gelmez masaya oturup eşim ve kızlarımla geçirdiğimiz günün konularını konuşurduk. Selamlaşma faslı bittiğinde direktüzerime rahat bir şeyler giymek ve işin stresini atmak için banyoya gittim. Sadece sıcak suyun altına geçip saatlerce orda kalmak ve bugün işyerinde yaşadıklarımı bir an olsun beynimden çıkarıp ailemle ilgilenmem gerekiyordu. Sıcak suyun banyo aynasında yapmış olduğu buharı elimle temizleyerek kendime bakıyordum. Düşünüyor ve endişeleniyordum. Kızlarım daha çok küçük, anlatacaklarımdan bir şey anlamayacakları için yemekten sonra eşimle bu konuyu konuşmam gerekiyordu. Nereden başlamalıydım, nasıl izah etmeliydim, soruları zihnimde birbirine karışmıştı. Konuyu çocuklarımız için çalışmaktan vazgeçen fedakâr eşime açmalıydım. Sanırım banyoda gereğinden fazla vakit geçirmişim ki eşimin “Seni bekliyoruz, yemekler soğudu.” seslenişiyle kendime geldim ve yemek masasına doğru ilerledim. Yine mutlu aile babası rolünde eşimi dinliyor, kızlarımın anlattıklarıyla gülüşmelerine eşlik ediyordum. 
Yemek yedikten bir kaç saat sonra çocukların yatma vakti gelene kadar mutlu aile babası olup rolümü en iyi şekilde oynamalıydım. Eşim benimle sürekli konuşup gününün nasıl geçtiğini anlatıyordu. Her zaman çocukların yanında ve çocuklarla çok ilgilenen, sorumluluk sahibi bir kadındı, çocuklarımıza yeteri kadar özen gösterdiği için ona olan sevgim her zaman daha bir başkaydı. Aile babası olarak bende üzerime düşen görevleri eksiksiz bir şekilde yapardım ve hiç bir zaman onların mağdur olmasını istemezdim.
Eşim ile üniversite yıllarında tanışmış birbirimizi deli gibi sevmiştik. Okul biter bitmez evlenmeye ve çocuk sahibi olmaya karar vermiştik. Benim ailemin maddi durumu büyük şehirde yaşamak için uygun değildi. Anadolu’nun bir köyünde yaşıyorlar ve benim okumam için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlardı. Okul bitene kadar her zaman yanımda olamasalar da maddi manevi desteklerini esirgemezlerdi. Eşimin ailesin maddi durumu bir hayli iyi olup, kızlarının üniversiteyi bitirdikten sonra yurtdışına ikinci bir eğitim alması için gönderme çabalarındaydılar. Okulumuzun bitmesine üç dört ay kala ailelerimize evlenmek istediğimizi açıklama kararı almıştık ve açıkladık da. Ailem çok şaşırmış aynı zamanda çok mutlu olmuşlardı. Fakat evlenmem için ailem maddi açıdan pek hazırlıklı değildi. Bizim oralarda düğün dernek çok önemliydi ve geleneklere çok düşkün bir aile yapım vardı. Bu yüzden ailem görkemli bir düğün yapmak istiyor fakat maddi durumları iyi olmadığından ancak bir sene sonra evlenmemin daha iyi olacağını söylüyorlardı. Eşimin ailesi bu isteğimize karşı çıkıp eşimi derhal yurt dışına gönderme girişimlerinde bulundular. İkimizde ailelerimizin bu durumlarından dolayı ne yapacağımızı şaşırmıştık. İkimizde birlikte bir yuva kurmayı ve birlikte bir ömür geçirmeyi istiyorduk. Okullarımız bitti. Eşim eczacı diploması almış bende İngiliz Dili ve Edebiyatı mezunu olmuştum. Artık ikimizde bir işe girip evleneceğimiz parayı biriktirebilirdik. Ailem çok mutlu bir şekilde diploma törenimize gelmişti. Eşim ve ben çok heyecanlıydık. Hem diplomalarımızı almanın heyecanı hem de ailelerimizi tanıştırma heyecanını yaşıyorduk. Eşimle birlikte törenden sonra bir restoranda rezervasyon yaptırıp ailelerimizi orda tanıştırma planı yapmıştık. Restorana annem ve babamla birlikte gitmiştik, eşim ve ailesinin gelmesini bekliyorduk. O kadar çok konuşacak konu vardı ki biz konuşmalara dalıp bu kadar geç olduğunu hiç fark etmemiştik. Restorana geleli iki saati geçmiş fakat eşim ve ailesi henüz gelmemişlerdi. Telefon etmeme rağmen eşim telefonu açmıyor ve geri dönüş de yapmıyordu. Bir hayli tedirgin olmuş ve beklemenin bir anlamı olmadığını anlamıştım. Hiç bir şekilde bu durumdan aileme bahsetmeyip onların bu mutlu günde morallerini bozmak istemiyordum. Bir bahane uydurup gelemeyeceklerini söyledikten bir saat sonra biz de restoranı terk etmiştik. Bekar ve öğrenci evime ailemle gelmiş annemin köyümüzde elleri ile hazırladığı yiyecekleri dolaplara yerleştiriyorduk. Babam eve gelir gelmez uymuştu. Ana yüreği dayanır mı hiç olan biteni anlamış ve benim üzülmemem için devamlı nasihat veriyordu. Ne yapacağımı bilmiyordum. Birbirimizi çok seviyorduk. Ayrılmamalıydık.
Sabah herkes uyurken kapının yumruklanması ile hepimiz uyandık. Kapıyı açtığımda gözleri ağlamaktan balon gibi olmuş eşim karşımda duruyordu. Ağlayarak boynuma sarıldı ve bir süre böylece kalmıştık. Bizim köyde böyle olaylara alışkın olmadığımızdan anne ve babamın yanında da bir hayli utanıyordum. Biraz teselli ettikten sonra içeri giren eşim anne ve babamın ellerini öperek kendisini tanıttı. Bir süre sonra hepbirlikte kahvaltı masasına oturmuştuk. Eşim başladı anlatmaya. Ailesi evlenmesini hiç istemiyor, yurtdışına göndermek istiyor, benim aile yapım ve maddi durumumuzu hiç kabul etmiyorlardı. Bunları anlatırken hem ağlıyor hem de köyden gelen ev yapımı peynirleri yiyordu. Ailem üzgün, ben üzgün hepimiz üzgündük. Eşim bu sabah tekrar evlenmek istediğini söylediğinde ailesi:” Eğer evlenirsen yüzümüzü birdaha göremezsin ve seni evlatlıktan reddederiz.” demişler. Eşim de tamam diyerek doğruca buraya gelmişti.
İkimizde kısa bir süre sonra çalışmaya başlamış ve iyi para kazanıp evliliğimiz için biriktiriyorduk. Aileme fazla yük olmak istemediğim için onları yapmak istedikleri düğünden vazgeçirip sadece küçük bir nikah töreni ile evlenmiştik. Bekar evimden çıkıp daha iyi bir eve geçmiştik. Çok mutlu bir evliliğimiz ve arkadaş çevremiz vardı. Eşimin hamile olduğunu öğrenince ikimizde mutluluktan havalara uçmuştuk. Kısa bir süre sonra ikiz kız çocuklarımız olacağını öğrendik. Doğumun yaklaşmasıyla eşim işinden izin almış annem de köyden bir süreliğine yanımıza gelmişti. Bu kadar zaman geçmesine rağmen eşimin ailesi hiçbir zaman bizimle görüşmemişti.
Aradan yıllar geçti. Çocuklar şimdi beş yaşında neredeyse okula gidecekler. Kanepeye oturdum öylece boş ve düşünceli bir ifade ile eşimin yanıma gelmesini bekliyordum. Çocuklar uyumuştu, eşimin bana doğru gelen ayak seslerini duyuyordum. Salona geldi elinde iki kadeh ve o çok sevdiğim kırmızı şarap vardı. Sehpaya kadehleri ve şarabı koyduktan sonra salonda yanan tüm gereksiz lambaları kapattı. Fakat ben eşimle bugün yaşadıklarımı ona anlatmak ve rahatlamak isterken böyle romantik bir ortama hazır değildim. Cazz müzik eşliğinde kadehlerimizi doldururken eşimin yüzündeki gülümseme beni rahatlatmıyordu. Kadehimi bana uzatırken “Bize içelim” dedi. Kadehimden bir yudum aldıktan sonra eşim “Seni dinliyorum. Bugün ne oldu, ne konuşmak istiyorsun?” diye sorduğunda şaşırmıştım. Aslında şaşırmamam gerekiyordu. Çünkü birbirimizi o kadar iyi tanıyorduk ki tüm olan biteni yüzümüzden anlayabiliyorduk. Eşime: “Bugün işyerinden çıkarıldığımı ve artık işsiz olduğumu” anlattım. Saatlerce konuşmuştuk. Çok üzüldü, çok üzüldüm. Eşim benden daha güçlü bir yapıya sahip olduğundan devamlı beni teselli ediyordu. Konuştukça konuşup çözüm üretmeye çalışıyorduk. Çünkü evimizi geçindirmek ve çocuklarımıza bakmak zorundaydık.
Gözlerimi açtığımda hava aydınlıktı fakat saatin kaç olduğunu bilemiyordum. Yatakta yalnız yatıyordum, eşim yanımda yoktu. Evden çocukların sesi de gelmiyordu. Çok sessizdi. Geç uyumanın ve alkolün etkisiyle başım ağrıyor ve olup bitene anlam veremiyordum. Yataktan hızlı bir şekilde kalkıp evi dolaşmaya başladım. Fakat evde ne eşim ne de çocuklarım vardı. Öğlen olmuş ve ben hala uyuyordum. Kahve içmek için mutfağa gittim, oturdum kahvemi yudumlarken yalnız kalmanın hissine kapılıp ağlamaya başlamıştım. “Eşim işsiz kaldığımı öğrenince, çocukları da yanına alıp beni terk etti “ diye ağlıyor ve halime acıyordum. Kendime gelmek için duşa girdim soğuk bir duş aldıktan sonra tam duştan çıkarken içeriden gelen bir takım sesler beni kendime iyice getirmişti. Karşımda sevgili karım ikiz kızlarım ve annem vardı. Şaşırmış ve çok sevinmiştim. Hemen üzerimi giyinip salona yanlarına gittim.
Eşim: “Dünkü konuşmalarımızın hepsini annen biliyor ve rahat ol” diye beni rahatlatmak istiyordu. Eşim hiç uyumamış, sabah erkenden annemi arayıp her şeyi anlatmıştı. Annem de dayanamayıp gelmek isteyince eşim ve çocuklarım annemi karşılamaya gitmişlerdi. Ben de neler düşündüğüm için çok pişman olmuş bunu onlara belli etmemiştim.
Eşimin baskın karakterini, girişimci ruhunu, idealistliğini her zaman taktir etmiş ve her zaman örnek almışımdır. Bir kaç gün sonra eşim bana nasıl para kazanıp geçineceğimizi söylediğinde ona çok gülmüş ve bunun imkansız olacağını söylemiştim. Eşim annemin köyde yaptığı tüm peynir çeşitlerinden istemiş ve yavaş yavaş tüm arkadaş çevremize ufak paralar karşılığında satmaya başlamıştı. Bir yandan iş bakıyor ve her iş görüşmesinden sonra sinirle eve geliyordum. Evin içi köyden gelen peynir kokusuyla doluydu. Eşimin elinden telefon hiç düşmüyor devamlı peynir siparişi alıyordu. Şu anda eşimin peynir satışlarından kazandığı para ile geçiniyor ve bu durumdan onun mutlu olmasına çok seviniyordum. Üç aydır işsizdim. Çok sinirli olduğumu ve sıkıldığımı anlayan eşim: “Bana yardım et, birlikte peynir satalım.” dediğinde ona gülmüş fakat şu an için o işten başka bir iş olmadığını anlamıştım.
Yıllar, yıllar, yıllar geçti. Annemin köy peynirlerini şu anda bu şehrin en iyi yerlerinde açmış olduğumuz mağazalarda satıyor ve bir çok çalışanımıza maaş veriyorduk. 
Eşim ve ben yıllarca bu peynir satışından iyi paralar kazanıp kendimizin ve çocuklarımızın geleceklerini garantiye almıştık.
Her zaman Allaha şükrediyorum, eşimi benimle tanıştırdığı için....