İstanbul’u okumaktan ve anlamaktan keyif alan sevgili dostlar,bugün ki durağımız Fatih ilçesinin Eminönü semtinde bulunan Büyük Valide Han. Belki i

İstanbul’u okumaktan ve anlamaktan keyif alan sevgili dostlar,bugün ki durağımız Fatih ilçesinin Eminönü semtinde bulunan Büyük Valide Han.
Belki ismini duyunca neresi olduğunu çıkaramadınız. Fakat aslında sosyal medyada da dolanan herkesin gözüne bir kere de olsa çarpmıştır. Hani şu insanların tepesinde zıpladığı, üstünde bağdaş kurarak arkasına İstanbul manzarasını aldığı kubbeli yapı.

Ben de herkes gibi İstanbul’un tarihi ile değilde fotoğraf çektirmek için manzarası ile meşhur olan mekana gitmek için 3-5 arkadaş sözleştik.
Öncelikle şunu söylemeliyim ki gitmeden önce kafamda yolda yönlendirme levhaların olduğu, girişinde tabelaların asıldı dışarıdan ayan beyan belli olan bir yer gibi düşündüm.Ama değildi!
Adeta aksiyon polisiye filmlerinde olduğu gibi sanki terk edilmiş bir mekana gizlice sızıyor gibiydik.

Dolambaçlı yollar,merdivenlerden geçtikten Sonra Valide Hanın içine girdik.Etraf çok bakımsız ve viran bir haldeydi. Ama biz ana gelme sebebimizi unutmadan o meşhur çatıya doğru yol aldık. Yol boyunca derme çatma dükkanlar bize eşlik ediyordu. Çatıya çıkan kata geldik.

Çatıya çıkan kapının başında bir görevlinin olduğunu ve insanlardan bir lira alarak yukarıya çıkardığını gördük. Biz de grubumuzla beraber Çatıya çıkmak İçin sıraya girdik. Hazır sıra beklerken burası hakkında biraz tarihi bilgi vereyim sizlere.

Büyük Valide Han Sultan I. Ahmet’in eşi Kösem Sultan tarafından inşa edilmiştir.O dönemde ticaret için uzun yollardan gelen tüccarlar ve zanaatkarlar İçin kusursuz bir han görevi görüyordu.
Valide han o yollardan bugünlere sık sık el değiştirdi.Ve her el değiştirdiğinde eskisinden daha kötü bir hal aldı.Hanın içinde bulunan atölye sahipleri yani dükkan sahipleri kendi dükkanlarının ihtiyacından fazla geldiğini düşündüğü İçin atölyelerini bölerek başkalarına sattılar.
Bu yöntemle günümüze 400 dükkan gelmiştir.

Aslında bazı hocalar "tarihe ayak basılmaz" düşüncesiyle buraya çıkılmasına karşı çıkıyorlardı.Ve şimdilerde o duyuma geldi.Ve bir çok haberlere de konu oldu. "Selfie sevdaları yüzünden tarihe zarar veriyorlar" diye.
Ama bizim insanlarda James Bond’un filmi için İstanbul’da çekilen sahnelerde tarihi yapıların çatısında motor sürmüştü.
"O motorla geziyorsa biz de zıplarız" mantığıyla hareket ediyorlar.

Ben bu yapıların ziyaret edilmesine, manzaraya doya doya bakılmasına hiç karşı değilim. Ama "zıplamak" bana da garip geliyor. Siz de zıplayan birilerini görürseniz uyarabiliyorsanız ! uyarırsınız.
Evet sıra bize geldi. Biz de 1’er liralarımızı teslim ettikten sonra merdivenlerden Çatıya doğru çıkmaya başladık.
Zaten çıkınca göreceksiniz bir çok kubbe var. Ama bir tanesi manzarayı tam arkasına alıyor. O yüzden o kubbeye çok rağbet var. Onlarca insan fotoğraf çektirmek için sırada bekliyor.
Gerçekten de çok hoş bir manzara karşılıyor bizleri. Tarihi bir yapının içinde tarihi İstanbul’u izlemek gerçekten keyif vericiydi.Ama ben kalabalık kubbede sıra beklemeye hiç sabredemedim.Gidip kıyıda bir köşede usulca fotoğrafımı çektirdim. Benim için güzel anısı oldu.Burda çok anlatmaya konuşmaya gerek kalmıyor.Sessizce usul usul manzarayı izleyeceksiniz. Galatayı, Eminönü balıkçıları, Karaköy’ü izleyebiliyorsunuz.

Biz de manzaradan fotoğraf ve video görüntülerimizi alıp yavaş yavaş inişe geçtik. Çok keyifliydi. Temennimiz çok daha bakımlı hale gelir ve hakettiği değerle misafirlerini karşılar.