Hangi rejim, hangi renkte olursa olsun, insanlar gönüllü köleler haline getirilmişler ve de gıkları çıkmamaktadır!... Şurası bir gerçektir ki, ABD

Hangi rejim, hangi renkte olursa olsun, insanlar gönüllü köleler haline getirilmişler ve de gıkları çıkmamaktadır!... Şurası bir gerçektir ki, ABD’nin ayak bastığı hemen her ülke (Kızlı Çin)de dahil, maddiyatın kölesi olup çıkmıştır...
Yaklaşık: “Karşılığı Dolar olmayan, hiçbir fikrin değeri yoktur.” deyimi ile, bütün Cihanı sistemli şekilde kendi denetimi altına alan ABD bilhassa sinema kanalı ile “Sığır Çobanı’ndan, Banka ve Tren soyguncularını” adeta birer kahraman misali bizlere sadece sevdirmemiş, aynı zamanda hayranlık hisleriyle bağlamıştır. Meselâ; 1950 veya 1960’lı yıllarda, Basınımızı hayli meşgul eden, bizdeki “Gangster Fahrettin” böyle bir akımın tezahürüdür ki, Basınımızın şişirmesiyle o şekli almıştı.
ABD’nin arka sokak kültürü, bizim sosyete kültürümüzle eş değer taşımaya başlamış; Güzel yerine, “Çirkin Amerikalı” bizlere daha cazip gelmiş ve böylece bugünlere kadar gelmişiz!...
Şu an bizleri kendi öz benliğimizden tamamen uzaklaştıran, pek karmaşık bir moda anlayışı, bizleri, hayasız ve pek çirkin bir yaşantıya doğru sürüklemektedir: “Bazıları sadece diz hanesinde yırtık, bazılarında ise baldırlarından diz altlarına kadar yırtık ve pürüzlü, kod pantolonlar, mininin minisi sözde etekler vs.” gençlerimizin çoğunluğu tarafından hemen, hemen benimsenmek üzeredir. Bu nasıl bir anlayışın tezahürüdür?!...
Keza, erkeklerin kulaklarında küpe, bazı kızların burunlarında halka, kollarda veya göğüs hanelerinde muhtelif dövmeler vs. Bütün bunların bir teki dahi bizleri, yani Türk insanını temsil etmez. Edemez! Hele umumi yerlerde ulu orta oturuşlarla, öpüşüp, koklaşmalar... Hele o üstü yazı kalabalığı dolu tişört ve atletler...
Bütün bunlar, tek bir oluşumun açık ikazıdır:
Toplum yapımız: “EROZYON” geçirmektedir!...
Böyle bir ortamda: “Evlendirme programları” gibi, pek yavan fantezilerle gün geçirmeye çalışan kimselerin, böylesi basit(!) şeylerle uğraşacak halleri tabii ki yoktur ve zaten bizim ikazımız da böylelerine değil, Türk’ün son kalesi, Türkiye üzerine titreyenleredir.
Hazır sırası gelmişken; Evlendirme programlarında ekranlara yansıyan muhtelif garipliklerin, gayet tabii karşılanması gibi insanı düşündürücü ve hatta ürkütücü karelerin boy göstermesi, elde olmadan: (Yarabbi, bizlere ne oldu?!...) dedirtmektedir!...
Hemen her gün üst, üste verilen ŞEHİTLERİMİZ göz önüne alınınca; bu insanlar arasında yer alan yaşlı hanım ve beylerin nasıl oluyor da rahat, rahat böylesi yarı uçuk iştirak edebiliyorlar?!... Yarı uçuk diyorum. Zira bu programlarda; yırtık pırtık bir kod, kucağında da küçük bir köpekle, sözüm ona görücüye çıktı. Bir başka programda ise, kimi tiz sesiyle şarkı söylemeye çalıştı. Kimi ise; bir başka marifet göstermeye kalkışarak, sözde şiir söylemek gibi hallerle, kendince marifet sergiledi...
Birkaç senedir devam eden ve ilk başlarda gayet muntazam ve gerçekten insanları birer yuvaya kavuşturan olumlu yayınlardı. Ancak, günümüzde olanları; Evlilik müessesesini yozlaştıran bir takım değerlendirmeler ve görüntüler; bu programların ciddiyetten ve asıl manasından hayli uzaklaşmış olduğu açıklıkla görülmektedir. Dahası; açık göbek, yarı yarıya açık göğüsler; hemen her erkeği baştan da değil, çileden çıkarmaya yetebilecek düzeyde, görüntüler sergilenmektedir...
Benim kast ettiğim, İstanbul Erkekleri değil. Bugünkü karmaşık halkın Ademoğullarıdır. O insanlar ki, değil bir yabancı dilber, kendi öz helalliğinin dahi vücudunu tam olarak görebilmiş değildir.
Ve meselenin en enteresan tarafı da; bu sözde giyimler, gayet pahalı, özel markalar olarak satılmakta ve bir de onların taklitleri boy göstermektedir...
TV programlarında mezkûr ürünlerin ve muhtelif yiyecek, içecek ve de diğer mutfak ihtiyaçları için lazım ürünlerin reklamları, bütün programlarda ziyadesiyle sunulmakta, dizilerin en enteresan sahnelerinde yayın kesilerek yerine reklam kuşağı geçmekte ve bu durum o kadar uzun sürdürülmektedir ki, kesime uğranan Dizi’nin konusu dahi unutulmaktadır...
Kesintisiz izlenebilen bir tek “Haberler Kanalı” vardı ki, nihayet o program da maddiyata teslim olup; Kapitalizmin esiri durumuna geldi.
Cümlemizin malumudur; günümüz Türkiye’si, gayr-ı resmi örgütlerle savaş halindedir: (PKK ve IŞİD). Dolaysıyla, Haber programları daha ziyade ilgi görmektedir.
Görmeye görmektedir de, seyircinin izleyebilmesi, Kapitalizmin insafına kalmış diyebiliriz!... Bu niçin böyle olmuştur!... Böyle olmuştur çünkü, İnsanoğlu yaşantının girdabına öylesine kaptırmıştır ki; zaman içinde, “Maddiyatın kölesi olup çıkmıştır.”
Hele popüler TV. Kanalları’nın Habercileri ki, hemen her haberi yorumlarıyla birlikte sunarlar. İktidardakilerin hemen her icraat veya beyanatlarını sadece tenkitle geçiştirirken, açık olmamasına bilhassa dikkat ederek, kendilerince seçtikleri muhalefet partisini başarılı göstermeye çalışırken, tarafsızlık ilkesini de(!) bilhassa dikkate alarak, kendince yetersiz bulduğu iktidara salvolarını gönderir durur... Türkiye Milleti’nin tüm haklarına bilhassa sahip çıkmaya çalışan bu idealist Haberciler, TV. seyircilerini bilhassa rahatsız eden o malûm reklamları, hiç olmazsa haberler programından dışlamaya bir türlü teşebbüs edemez. Edemez diyorum, zira böyle düşündüğüne eminim. Çünkü, aynı merhalelerden ayrı konularda biz de geçmiş ve şunu öğrenmiştik;
(Hemen herkese ve hatta Başbakan’a dahi çatabilirsin. Ancak, Çalıştığın Gazetenin Patronuna asla! Çünkü, maddiyat onun için son derece önemlidir!...) Bendeniz, “Millî ideale” uygun, doğrudan halktan yana bir kalem olarak çalışabilecek imkânı elde ettim. Ettim lakin bulana kadar 50 yıl didinip durmuştum...
Şimdi çok şükür, (Millî İdealizmde) beni yaya bırakacak: “Gazete ve Kitap Yayıncılarım var. Ancak onları bulabilmem benim 50 yılımı aldı. Ve öyle sanıyorum ki, günümüzdeki Haberciler de eninde, sonunda, asıl gerçeği göreceklerdir!...
Baştan beri Türkiye’mizin, küçük bir panoramasını çizmeye çalıştım. Sizleri bilmem ama, bendeniz yarınlarımızdan hayli endişeliyim!..