DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: Türk Silahlı Kuvvetleri; Türk Silahlı Kuvvetleri hala dünya silahlı kuvvetleri arasında sila

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM:

Türk Silahlı Kuvvetleri;

Türk Silahlı Kuvvetleri hala dünya silahlı kuvvetleri arasında silah, disiplin ve moral gücü ile temayüz etmiş, dünyanın en güçlü orduları arasındadır.

Çünkü Ordularımız bu gücü; Yüce Türk Milletinin öz varlığından, Mete Han’ın tahta çıkış tarihi olan M.Ö 209 yılından bugüne ardında bıraktığı o muhteşem tarihçesinden alır.

Ama ne acıdır ki, böylesine güçlü bir ordu; alçak FETÖ hainlerinin her bir kuvvetin içine sızmasıyla yıllar öncesinden başlayan bu sancılı süreçte:

‘’Ergenekon, Balyoz’’ adıyla anılan, sahte belgelerle kurgulanmış bu kumpas davalarında; Türk ordusunun vatanına sadakatle bağlı pek çok yiğit komutanı haksız ve hukuksuz bir şekilde yıllarca ceza evinde tutulmuş, yargılanmış çoğu da ömür boyu hapis cezası almıştı.

Bu konuyla ilgili unutulmaması gereken en önemli husus; 12 Haziran 2007’de başlayan bu akıl tutulmalı süreçte, böylesine kurgulanmış bir senaryonun uygulanmasına neden müsaade edildiği, bu süreçte kimlerin, hangi makam sahiplerinin rol aldığıdır…

Bunun yanıtı henüz net bir şekilde verilmiş değildir! Ancak yıllar sonra da olsa tarihin unutmaz hafızası bu gerçeği tekrar hatırlatacak; işte o zaman kimin hangi rolü oynadığı, bu dönemde siyaseten bulunanların kimler olduğu, oynadığı rol anlaşılmış olacaktır.

Çünkü bu sürecin siyaset tarafında içte ve dışta nelerin nasıl yaşandığı henüz net değildir. Zaten yargılama süreci de devam etmektedir.

Bu kumpas davalarına muhatap olan tüm komutanların suçsuzlukları ispatlanmış, çoğuna maddi, manevi tazminatlar da ödenmiştir.

Yıllar öncesinden planlandığı anlaşılan ‘Ergenekon ve Balyoz Kumpaslarını’ yöneten, yargılayanların tamamına yakını, alçak FETÖ örgütüne mensup oldukları, yardım ve yataklık ettikleri için şimdi de onlar yargıya hesap vermekte, az da olsa bir kısmı yurt dışında kaçak yaşamaktadır.

Sonuç olarak demem odur ki, ardımızda kalan bu kumpas döneminde; Türk Silahlı Kuvvetleri büyük bir sınav vermiş, içine sızmış hainlerin büyük bir kısmı temizlenmiş, bu akıl tutulmalı süreçten daha da güçlenerek çıkmıştır.

Şu gerçeği de sade vatandaşından ülkemizi yöneten en yüksek makam sahibine kadar herkes bilmelidir:

Türk Silahlı Kuvvetleri; milletimizin bağrından çıkan, savaş meydanlarının yiğit askeri ‘’Mehmetçiği’’ yetiştiren, hiçbir zaman değişmeyecek peygamber ocağı vasfıyla; hala Türk Milletinin göz bebeği olup, vatanımızın korunup kollanması yönünde görevinin başında, dimdik ayaktadır.

Özellikle sınırlarımızın dibinde savaş çığlıklarının atıldığı bu kritik süreçte ordularımızın moralini güçlendirmek, onlara her konuda destek olmak, her makam sahibi ve her Türk vatandaşı için milli görevdir.

Mazisi zaferlerle dolu Şanlı Türk Silahlı Kuvvetlerimiz;

Tarihin her döneminde vatan topraklarımızın, devletimizin koruma ve kollama görevini layıkıyla yerine getirmiştir. Bugün de aynı kararlılık ve güçle görevinin başında, verilen her görevi canları pahasına yerine getirmeye devam etmektedir.

Hiç kimse şöyle bir kanıya kapılmamalıdır;

15 Temmuz 2016 da yaşanan o alçak kalkışma sonucunda ordularımız güç kaybına uğradı!

Böyle bir durum asla mevcut değildir, olamazda. Ordularımızın morali de, silah gücü de tamdır, eksiksizdir.

Ortadoğu’nun yeniden şekillendirilemeye başladığı bu önemli dönemde ülkemizin üstlendiği rolü; kim ne derse desin çok önemlidir.

Kaldı ki, Suriye iç savaşının genişlemesiyle birlikte sınır boylarımızın dibine kadar genişleyen, giderek büyüyen bu kritik dönemde Türk Silahlı Kuvvetlerimiz ezici gücünü bölgesel olarak hissettirmeye devam etmektedir.

Evet, günümüzün savaşları artık sanayi, ekonomi ve kültür zemininde verilmekte bu tür savaşın etkisini yaşanan coğrafyanın tüm insanları hissetmektedir.

Ama tüm modern silahları kullanan da insandır, onun zekâsı ve eğitim gücüdür. Türk Silahlı Kuvvetleri tüm personeliyle bu gücün en iyi temsilcisidir.

Savaşı yaşayan, bilen bir Muharip Gazi olarak; bu önemli konuyla ilgili söyleyebileceğim tek bir şey vardır; yüce Yaratan vatan topraklarımız da bir daha bize savaş denen o canavarın verdiği, vereceği felaketi yaşatmasın.

Ancak şunu da belirtmem gerekirse; bir gün olur da bu gazi topraklar savaş denen felaket ile karşı karşıya kalırsa; hiç şüphem yoktur ki; gücünü Yüce Türk ulusundan alan ordularımız, bu felaketi defedecek vatan topraklarımızı koruyacak güç ve kudrettedir. Bunun içinde her türlü modern donanımıyla ordularımız görevi başındadır, tetiktedir.