Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde, Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç, YÖK Genel Kurul üyeleri ve üniversite rektörlerini kabul etti.

Erdoğan, kabulde yaptığı konuşmada, Hakkari'nin Dağlıca bölgesindeki terör saldırısında 16 askerin, bugün de Iğdır'daki bombalı saldırıda 13 polisin şehit olduğunu anımsatarak, şehit düşen asker ve polislere Allah'tan rahmet, yakınlarına, Türk Silahlı Kuvvetlerine ve Emniyet teşkilatına başsağlığı diledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, milletin 1071'de Alparslan'ın ordusunda, 1299'da Osman Gazi'nin arkasında, 1453'te Fatih'in emrinde, 1920'de Gazi Mustafa Kemal'in önderliğinde verdiği mücadelenin aynı ruh ve kararlılıkla bugün de devam ettiğine dikkati çekerek, "Milletimizi bin yıldır vatanımız olarak sahip çıktığımız, adeta dört elle sarıldığımız Anadolu coğrafyasından söküp atmak isteyenler, bugüne kadar hep hezimete uğradılar. İnşallah bundan sonra da ülkemizin ve milletimizin birliğine, beraberliğine ve dirliğine göz dikenler yine aynı akıbete uğrayacak, aynı hüsranı yaşayacaktır" dedi.

"Türkiye 78 milyon vatandaşımızın tamamının ortak devletidir"

Hangi kökene, hangi meşrebe sahip olursa olsun tüm millete, siyasetçilere, medya mensuplarına, aydınlara, akademisyenlere, sivil toplum örgütlerinin temsilcilerine seslenmek istediğini belirten Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:

"Her karışıyla Anadolu ve Trakya toprakları hepimizin ortak vatanıdır. Türkiye, 78 milyon vatandaşımızın tamamının ortak devletidir. Bu ülkenin ve bu devletin, 78 milyon vatandaşımızın her birine ihtiyacı var. Aynı şekilde bu ülkeye, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne de hepimizin ihtiyacı var. Ülkesini ve devletini kaybedenlerin yürek yakan görüntülerini her gün televizyonlarda seyrediyoruz. Türkiye, bizim ortak hayat alanımız, ortak sevdamız, ortak geçmişimiz, ortak geleceğimizdir"

"Ülkemin geleceği söz konusu olduğunda benim için diğer her şey teferruattır"

Erdoğan, siyasette rekabet ile ülkenin ve milletin bekası söz konusu olduğunda bir araya gelmenin ayrı şeyler olduğuna vurgu yaptı.

Erdoğan, "Ben hayatımın hiçbir döneminde siyasi rekabetten kaçmadım, kaçmam. Ama ülkemin geleceği, Türkiye söz konusu olduğunda benim için diğer her şey teferruattır. Herkesin de bu anlayışta olmasını ben de temenni ederim" diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ülkenin bütünlüğüne, milletin birliğine yönelik çok yönlü saldırılarla karşı karşıya olunan dönemde hep birlikte bu tavrın ortaya koyulması gerektiğine işaret ederek, şunları söyledi:

"Bölücü terör örgütünün ve diğer terör örgütlerinin saldırılarını 'ama, fakat' gibi kaçma yolları kullanmadan açıkça, mertçe, samimiyetle kınamayan herkesin bu ülkeyle ve bu milletle olan bağında sorun vardır. Milletimiz dimdik ayaktayken, güvenlik güçlerimiz fedakarlıkla mücadelelerini yürütürken moral bozmaya, kafaları bulandırmaya, gönülleri karartmaya yönelik her söz, her tavır sadece terörün amacına hizmet eder.

Devleti ve hükümeti eksik, yanlış yapılan işleri eleştirmek, murakabe etmek elbette herkesin hakkıdır. Fakat ülkesine ve milletine karşı sorumluluklarını yerine getirmeyen muhalefetin, medyanın, aydınların da aynı şekilde murakabeye tabi tutulması gerekmiyor mu? Bugün Türkiye, siyasi bir belirsizlik ortamından geçiyorsa bunun sorumlusu iktidar partisi veya bir kişi midir? Sırtını terör örgütüne dayamakta beis görmeyen, siyaset yerine şiddeti tercih eden siyasi partinin yaşananlarda hiç mi sorumluluğu yoktur? Koalisyon hükümeti kurulması için makul şartlarda uzlaşmaya çalışmak yerine hesaplaşmacı ve dayatmacı bir tavra giren muhalefet partilerinin içinde bulunduğumuz acı durumda hiç mi sorumluluğu yoktur?

Soruyorum, ulusal veya uluslararası, tüm dünyada Tayyip Erdoğan düşmanlığını devletin ve milletin varlığına yönelik tehditler karşısında dahi terör örgütüyle paralel örgütle uluslararası lobilerle aynı çizgide hizalanmaya vardıranların sorumluluklarını görmezden gelebilir miyiz? Halbuki, Tayyip Erdoğan fanidir ama bu ülke ve bu devlet bizden sonraki nesillere de lazımdır. Yarın bizler toprak olup gittiğimizde, çocuklarımıza, torunlarımıza, daha sonraki kuşaklara güçlü, müreffeh bir ülke bırakmak hepimizin en başta gelen görevi değil midir? Unutulmamalıdır ki, söylenen her söz, ortaya konan her tutum tarihe atılan bir imzadır. Geçmişteki yanlışları, hataları, gafletleri, ihanetleriyle ülkemizin ve milletimizin bugününe etki yapmış olan herkes bu kıstaslarla değerlendirilmektedir."

"Yurt içinde ve yurt dışında çok ciddi zararlar verildi"

Erdoğan, "Kendi milletine, onun değerlerine tercihlerine ve gelecek hedeflerine düşmanlık eden partilerle medyayla aydınlarla kat edebileceğimiz bir yol, yönelebileceğimiz bir menzil yoktur. İlkesiz bir şekilde işine geldiğinde terör örgütüne destek veren, işine geldiğinde hükümeti, polisi, askeri suçlayan, işine geldiğinde kendi ülkesini yabancılara şikayet eden bir siyaset anlayışını kabul edemeyiz. Dünyanın hiçbir yerinde ne siyasetçilerin, ne medyanın ne de aydınların kendi ülkesinin, kendi devletinin aleyhinde yalanla iftirayla çarpıtmayla gerçek dışı algılar oluşturarak çalışma hakkı yoktur. Bu demokrasi ve özgürlük meselesi değildir. Tam tersine bu, kendi ülkesine ve milletine yabancılaşma, ihanet sorunudur" ifadelerini kullandı.

Devletin, askeriyle, polisiyle, istihbaratıyla bölücü terör örgütünün ve onun uzantılarının üzerine gittiğini belirten Erdoğan, "Şu ana kadar örgüte yurt içinde ve yurt dışında çok ciddi zararlar verildi. Son gelişmeler zaten biraz da onun paniğidir..Bölücü terör örgütünün ve diğer terör örgütlerinin saldırılarını 'ama, fakat' gibi kaçma yolları kullanmadan açıkça, mertçe, samimiyetle kınamayan herkesin bu ülkeyle ve bu milletle bağında sorun vardır" diye konuştu.

"Arzu ettiğimiz çözüm yolunu kapattılar"

"Bu acıların yaşanmasını, annelerin, babaların, eşlerin, çocukların, kardeşlerin, sevenlerin gözyaşlarını engellemek için gerçekten çok uğraştık, çok mücadele verdik ve vermeye devam edeceğiz" diyen Erdoğan, "Fakat terör örgütü yeniden silaha, şiddete, baskıya, kan dökme yoluna başvurarak bizim arzu ettiğimiz çözüm yolunu kapattı. Geldiğimiz noktada artık elinde silahı, molotofu, yüzünde maskesi olan herkes hukukun ve güvenlik güçlerimizin mukabelesini, milletimizin buğzunu ziyadesiyle hak ediyor demektir" ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Elinde molotof varsa bu bir silahtır, dolayısıyla güvenlik güçlerimize silah kullanma yetkisini verir, bu yasanın gereğidir. Bu saatten sonra devletin ve milletin razı olabileceği tek çözüm, terör örgütünün tüm faaliyetlerine son verip, silahlarını bırakmasıdır. Terör örgütünün silahları ya devlete teslim edilecek ya da üzerine beton dökülüp bir daha kullanılmaz hale getirilecektir. Artık bunun dışında konuşulacak, görüşülecek, tartışılacak hiçbir şey yoktur. Silahların gömülmesi, terörün durması, ülkenin yeniden huzur iklimine kavuşması konusunda somut adım atacak olan terör örgütüdür."

"Milletin geleceğini üç beş teröriste terk etmedik, etmeyeceğiz"

"Ülkemizi, milletimizi bu zor durumdan, gereken her yolu ve yöntemi kullanarak çıkaracağız" diyen Erdoğan, "Yetkiyi aldığımız milletimize karşı hesap verme sorumluluğumuz bunu gerektiriyor. Bu mücadelede de en büyük güç kaynağımız bizatihi milletimizin kendisidir, milletimizin desteğidir, milletimizin hayır duasıdır. Milletimizin bağrından çıkan Türk Silahlı Kuvvetlerimizle, polisimizle, jandarmamızla, istihbaratımızla, köy korucularımızla çok daha sıkı bir koordinasyon, çok daha sıkı bir işbirliği içerisinde yürütülen mücadelenin başarıya ulaşacağından kimsenin şüphesi olmasın. Biz bu ülkeyi, bu devleti sokakta bulmadık. Milletin geleceğini üç beş teröriste, üç beş ihanet çetesi mensubuna, üç beş işbirlikçiye terk etmedik, etmeyeceğiz." şeklinde konuştu.