*Kibirlisiniz. Sürekli sizden bahsedilsin malından mülkünden makamından söz edilsin istiyorsunuz. Sağlıksız ego, narsistik kişilik bozukluğu akla gelir.

*Şikayet ediyorsunuz. Vara yoğa ne varsa hep şikayetçisiniz

*Patronluk taslıyorsunuz. Herkesi yönetmek istiyor sizin dediğiniz olsun istiyorsunuz. Kendinizle kavgalı olduğunuz, kendinizden memnun olmadığınız akla gelir.

*Rekabet halindesiniz. Birisini ya da herkesi rakip görüyor sürekli yarış halindesiniz en güzel siz konuşur siz yazarsınız, en yükseğe hoplarsınız koşarsınız yaparsınız üstünüze yok yani. Siz hep övülmek istiyorsunuz. Elinize su bile dökemeyiz. “Sen neymişsin be abi” şarkısı sanki senin için yazılmış!

*Kabasınız. Diğerlerini rencide etmekten hoşlanıyorsunuz. Dalga geçiyorsunuz karşınızdakini aşağılıyor ezmek istiyorsunuz, kendinizi bir halt zannediyorsunuz. Farz edelim ki yani bir ihtimal de olsa akıllı ve zeki olmanız, çok şey bilmeniz diğerleriyle dalga geçme hakkını vermez. Bilgili olmak bilge olmayı sağlamaz.

Psikopat, empati özürlü, sağlıksız ego, narsistik kişilik bozukluğu akla gelir.

*Dürüst değilsiniz. Zeki kurnaz ama akıllıca olmayan davranışlarınızla yalanlarınızla ve manipülatif hareketlerinizle kendinizi çöpe attığınızın farkında bile değilsiniz.

*Ruhsal yönden sağlıklı değilsiniz. Empati yoksunu, ben merkezli paronayak olabilirsiniz; genetik yön olan psikopat da olabilirsiniz. Maruz kaldığınız olumsuz yaşam koşulları nedeniyle egon sorunlu olabilirsiniz.

Çözüm Nedir?

İlk olarak En doğru ve en etkili çözüm profesyonel yardım almanızdır.

Veya

 Kendinize yakın gördüğünüz bilge bir kişi ya da bir danışman "insanlar neden beni sevmiyorlar, neden benden uzaklaşıyorlar hangi davranışım sorunlu dur?"  sorunuzun konu edildiği sohbetiniz olabilir.

Yukarıda ifade ettiklerimizin hangileri ne oranda siz de var?

Ve bilmeliyiz ki hiçbirimiz mükemmel değiliz.

Hepimizin değişik oranlarda genetik nedenlerden ve yaşam öykümüzden vb dolayı duygusal, ruhsal, zihinsel ve davranışsal sorunlu durumlarımız olabilir.

Bir diğer çözüm, kendimizle tanışmamızdır!

Bizi bizimle tanıştıracak olan duygularımızdır.

Gün sonunda cep telefonu vb tüm uyaranlardan uzak, 15-25 dakika süresince olaylar ve oluşan duygularımızı hatırlayalım.

 Ve sanki bir filme alınmış gibi son 10-16 saatimizi bir sinemada seyirci koltuğundan kendimizi izleyelim. 

Yani kendi bedenimizin dışına çıkarak, kendimizi izleyelim o anda neler hissettik onu hatırlayalım.

Ne tür olaylar, öfke, kaygı, korku, üzüntü, sevinç ve hoşlanma gibi duyguları ne oranda ve ne kadar süreli yaşamamıza neden olabilmektedir?

Örneğin çoğu insanın kayıtsız kaldığı bir durumda siz aşırı tepki verdiğiniz oluyor mu? 

Ya da herkesin aşırı etkilendiği ve tepki verdiği durumlar karşısında siz oldukça sakin kalabiliyor musunuz?

Ve gün sonlarında kendimizi izlemeyi alışkanlık haline getirebilirsek bu duygularımızın geçmiş yaşam öyküleriyle bağlantısını kurma yeteneğimiz gelişebiliyor. 

Bizi bizimle tanıştıran duygularımızın rehberliğinde farkındalığımız arttıkça diğer insanları çok daha iyi tanıyabileceğiz.

Bu durum duygusal zekamızın artmasını sağlayabilecektir.

Ve diğer insanlara daha derin bakmaya başlayabileceğiz.

Kendimizle aramızı düzelttikçe çevremizle olan ilişkilerimiz daha sağlıklı olurken sevilen önemsenen değer verilen kişi olmaya başlıyoruz.

Yapılan araştırmalar, dünyanın en mutlu insanları kendisi ve çevresi ile sağlıklı iletişim içinde olabilen insanlar olduğu gerçeğini göstermektedir. Hakkı Güleç