İşte yine geldi Eylül.  Pek güzel bir aydır. Pek de severim. Sıcağın ve serinliğin kol kola gezdiği, şöyle bir dinlenmiş, dinginlenmiş insan duy

İşte yine geldi Eylül. 
Pek güzel bir aydır. Pek de severim. Sıcağın ve serinliğin kol kola gezdiği, şöyle bir dinlenmiş, dinginlenmiş insan duygusuna en yakışır bir aydır. 
Hele İstanbul a Eylül ayı pek yaraşır! 
Onca sıcaktan nefes alamazken, bir kendine geliş, hatta kendini buluştur! 
Sıcaktan nefes alamadığın anlara inat pencereden gelen esintidir.
Öyle güzeldir.
Öyle iyi gelir.
Yaşama yeniden başlamak gibidir.  

Tam da tatlı bir esinti uğrarken pencereme, pek romantik şeyler yazasım geliyor; bir el dokunuyor omzuma, "Pişt" diyor, "Hop" diyor. 
Vicdanımın sesi Eylül keyfine izin vermiyor! Haksızda sayılmaz hani. 
"Keyifli şeyler yazmak" için yaşadığınız ülkenin pek ciddi problemleri olmaması gerekir. 
Toplumsal anlamda her şeyin yolunda gitmesi gerekir. 
Sanırım en çok da bu nedenden dolayı, umut dolu cümleler, Aşk şiirleri, sevgi sözcükleri uzun süreliğine rafa kaldırıldı.

Neyse!
Ülke Gündemi terörle o kadar dolu ki son bir hafta içinde yaşanan bazı dikkat çekici haberler kamuoyunun dikkatinden kaçtı. 
İzninizle bu haberlerin iki tanesini sizlerle  paylaşmak istiyorum.
İlk haberimiz Gaziantep"ten. 
Gaziantep"te, 8 ay önce kayıp başvurusu yapılan 6 yaşındaki Kenan Güner"in altını ıslattığı için annesinin sevgilisi tarafından öldürüldüğü ve ardından fıstık bahçesine gömüldüğü ortaya çıktı. Küçük çocuğun tarlaya gömülü cesedi bulunurken, anne ve sevgilisi ise tutuklandı. 

Her seferinde aynı ifadeyi kullanıyoruz, "Yok artık! Bundan beteri olamaz! 
Her seferinde tekrarlıyoruz; şahsen ben utanıyorum aynı ifadeyi tekrarlamaktan lakin yaşananlar başka bir ifadeye olanak tanımıyor.

İşte yok artık dedirten bir haber daha. 
Bir anne, kanser hastası olan bir yaşında ki, bebeğini terk ederek kayıplara karıştı. Kanser hastası olan bebeğin tedavisi ve bakımı Göztepe SSK hastanesinde devam etmekte. 

Farkında mısınız? Duygularımızı, merhametimizi, dahası insanlığımızı kaybettik. Zihniyetler tamamen harap olmuş durumda.
Anlayamıyorum cidden. Bu ülke ne zaman bu hale geldi. 
Bu saaten sonra bazılarına insan olmayı öğretmek imkansız.  Ama çocuklarımızı yetiştirmeye ilk kademeden, yani okullardan başlayabiliriz.  Son zamanlarda bu konu hakkında düşündüğüm en mantıklı kararı size açıklamak istiyorum. 

Okullarda insanlık dersi zorunlu ders olsun! 
Hayat bilgisi ile başlayıp, matematik, türkçe dersi derken din dersine kadar varan geniş bir yelpazesi var insan konusunda eğitimin; lakin hiçbirinin toplamları ya da çarpısı bir işe yaramıyor. 
Eğitim ve öğretim ciddi bir iştir! 
Öyle; forman düzgün değil, saçın uzamiş gibi çıkışlarla öğrencileri okuldan soğutacak bir kurum hiç değildir!
Amaç; Eğitmek ve öğretmek ise; Çok daha fazla ve hoş yöntemleri vardır! Bunların en başında da Öğrencilere değer vermek, ve değerli olduklarını hissetirmektir.
Sonrasında "İnsanlık dersi" Bir birey olmanın değerinden, vicdandan, sevginin gerçek manasından, efendime söyleyeyim, hakları ve hukuklarından haberdar olsunlar. 

Nefret duygusu nedir?
Kıskançlık?
"Sevgi nedir sizce?" diye bir soru sorulmalı mesela, alfabeyi öğrettikten sonra.
Alınan cevapları sadece karne notu olarak görmek yerine ailelerle paylaşmak gerek! 
Aileler ile paylaşırken öğrenciyi gözlemlemek, hatta aileyi eğitmek gerek! 

Neyse! Konuyu daha fazla uzatarak sizi sıkmak istemiyorum.
Son olarak şunu eklemek istiyorum. Gerçekten iyi bir eğitim ve öğretim vermek istiyorsak yeni nesillere, önce "İnsan" olma durumundan başlamak gerek.