Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın başbakanlığı döneminde, çalışma ofisine dinleme cihazı konulmasıyla bağlantılı soruşturma kapsamında eski TÜBİTAK Başkan Yardımcısı Hasan Palaz ile birlikte 3 kişi hakkında iddianame düzenledi.

Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Bürosunda görevli Cumhuriyet Savcısı Serdar Coşkun'un hazırladığı iddianamede, Palaz'ın yanı sıra Gökhan Vıcıl ve Hamza Turhan "şüpheli" olarak gösterildi.

Şüphelilere, "suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme ile resmi belgede sahtecilik" suçlamaları yöneltilen iddianame, Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesine sunuldu.

Bu mahkeme ise dosyayı, görevsizlik kararıyla, "Terör Suçları İhtisas Mahkemesi" sıfatı bulunan Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesine gönderdi.

"Davayı karmaşık hale soktu"

İddianamede, başbakanlığı döneminde Erdoğan'ın çalışma ofisine "böcek" olarak adlandırılan dinleme cihazı konulmasına ilişkin, casusuluk yapmak suçundan kamu davası açıldığı hatırlatıldı.

Şüphelilerin, çoklu prizlere dinleme cihazları konulduktan sonra üzerinin kapatıldığı poliüretan maddeye ilişkin "sahte" rapor hazırladıkları belirtilen iddianamede, davanın delilleri arasında bulunan raporun davayı karmaşık hale soktuğu iddia edildi.

Casusluk davası sanıklarının söz konusu rapora dayanarak suç işlemediklerini iddia ettikleri ve savunmalarının esasını bu "sahte" raporun oluşturduğu aktarılan iddianamede, rapordaki 2 grafiğin yabancı bir internet sitesinden aynen alındığına, grafiğin altındaki yazıların değiştirilmeden İngilizce rapor haline getirildiğine ve orijinal internet çıktısı ile raporun dayanağı olarak sunulan grafiklerin birebir aynı olduğuna yer verildi.

"TÜBİTAK içerisinde Fetullahçı Terör Örgütünün uzantısı"

İddianamede, şüpheli Hamza Turhan'ın, internet üzerinden yaptığı araştırmaların verilerini Palaz ve Vıcıl'a ulaştırdığı, onların da bu verileri rapor haline getirip MİT'e yolladığı ve raporun ömür tespiti kısmının tamamen sahte olduğu kaydedildi.

Raporun bilimsel, teknik bir değerinin bulunmadığı savunulan iddianamede, "TÜBİTAK içerisinde Fetullahçı Terör Örgütünün uzantısı bir yapının o tarihlerde sahte delillerle ilgili raporları verdiğinin kamuoyunca açıkça bilindiği" ifade edildi.

"Bu örgütlü yapının bir diğer kanadının da başbakanı dinlemek üzere evine cihaz yerleştirdiği, casusluk yaptıkları" kaydedilen iddianamede, bu kişileri suçtan kurtarmak için gerekli raporun da yine "aynı örgütlü yapının TÜBİTAK içerisindeki unsurlarınca tarafından düzenlendiği" aktarıldı.

İddianamede, "bu raporun bilimsel ve gerçek olduğu ileri sürülerek casusluk olayının aydınlatılmasının engellendiği, casusların yakalanmasının önüne geçildiği, kafa karışıklığı yaratıldığı ve bilgi kirliliğiyle toplumun algısının yönetildiği" kaydedildi.

"TÜBİTAK gibi güzide bir kurumdan sahte rapor çıkmayacağı" düşüncesiyle olayların perde arkasının uzun süre anlaşılmadığı" ifade edilen iddianamede, "örgütlü yapının TÜBİTAK çalışanı" şüphelilerin, casusluk olayının delili olan dinleme cihazlarıyla ilgili raporu gerçeğe aykırı düzenleyerek kamuoyunu yanıltmaya çalıştıkları savunuldu.

İddianamede sanıkların, sahte raporun oluşturulması ile suç delillerinin gizlenmesinde birlikte hareket ettikleri öne sürülerek, terör örgütü faaliyeti çerçevesinde, "resmi belgede kamu görevlisinin sahtekarlığı" ve "suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirmek" suçlamalarından cezalandırılmaları talep edildi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın başbakanlığı döneminde çalışma ofisine dinleme cihazı konulmasına ilişkin Palaz'ın da arasında bulunduğu 13 kişi hakkında Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesinde dava açılmıştı.
Editör: TE Bilisim