Yaz mevsimi; Bir Pazar günü. Hava hem güneşli, hem güzel. Sahile gitmek için sokağa çıktığımda, Mahallenin bebeleri elektrik direğinin altına t

Yaz mevsimi;
Bir Pazar günü.
Hava hem güneşli, hem güzel.
Sahile gitmek için sokağa çıktığımda, Mahallenin bebeleri elektrik direğinin altına toplanmış bir şeye bakıp, kendi aralarında konuşuyorlardı.
- Dokunma lannn, ölmüşş...
- Yokkk, ölmemişşş.
- Ölmüşşş olummmm...
Merak ettim, yanlarına gittim.
- N'apıyonuz laaa, Ney o?
- Kediii, ama ölmüş...
- Yavru kediii, ama ölmemiş, yalancı...
Bir kedi yavrusu, muhtemel 2 veya 3 haftalık.
Hasta.
Ağzı, burnu, gözleri irin içinde,
Belli ki, son nefesini almaya çalışıyor.
Yaz, hava sıcak.
Muhtemel susuz da ve büyük olasılıkla karnı da aç.
Ama en önemlisi, ölmek üzere.
Tüm planlarımı iptal edip, hemen Pazar günleri de açık olduğunu bildiğim Veteriner'e götürdüm.
- Durumu iyi değil ama elimizden geleni yapalım dedi.
Saatlerce uğraştı.
İğne, ilaç bir sürü şey yaptı.
Saatler sonra yavrucak kendine gelir gibi oldu.
Veteriner;
- Bu yavru hem aç... Hem de çok susuz kalmış dedi. 
Biraz su ve süt koyduk bir kaba.
Ama bulamadı içecekleri.
- Neden içmiyor diye sordum.
- Bulamıyor ki dedi Veteriner. Burnu mikroplardan tıkalı, koku alamıyor. 
Gözleri de çapak ve mikroplardan kapalıydı. 
Yani hem göremiyor, hem koku alamıyordu. O yüzden bu hale düşmüş, Annesini de kaybedince iyice perişanlamış.
Getirmesen çok dayanamazdı, ölürdü zaten dedi.
Minik yavrunun önüne su ve süt kabını koyduk.
Biraz içiyor gibi yapıp, bıraktı.
- Açtır, biraz yaş mama verelim, yesin dedi Veteriner.
Bir kutu yaş mama açıp, sulu tarafından önüne koydu, yavrucak kokladı, kokladı, yiyor gibi yaptı ama yemedi.
- Neden yemiyor, aç değil mi diye sordum.
- Yemek borusu kurumuş, yapışmış açlıktan dedi. Boğazından geçmiyor.!
- Yani 20 Milyonluk koskoca İstanbul'da bir yavru kedinin açlıktan boğazı birbirine mi yapışmış diye sordum.
- Maalesef öyle dedi Veteriner.
- Vayy anam ki vayy demişim... 20 Milyon insan, üstelik hepsi müslüman... Binlerce camii, binlerce lokanta, çöpe atılan tonlarca yemek, ülkeye bakan koca bir ekonomi...
Ve bir yavru kedinin açlıktan boğazı birbirine yapışmış demek ki...Öyle mi?
- Maalesef öyle...
- Kurtarabilir miyiz?
- Kurtarırız inşallah.
- Bu yavruyu kurtaralım usta. Cinsiyeti ne?
- Dişi.
- Güzel. Bunu kurtaralım. Prenses yapacağım bunu.
Minik kedinin kendisine gelmesini beklerken, başka bir aile daha geldi.
Ailenin Yedi, Sekiz yaşlarında şirin mi şirin bir de kızları vardı.
O kadar üzülmüş ki kedisinin hastalanmasına, Alilesi dayanamamış hemen veterinere getirmişler.
Köşede üzgün bir şekilde beklerken; yanına gittim.
- Merhaba, hasta mı oldu kedin?
- Evet.
- Geçmiş olsun. Üzülme, iyileşir, yine oynarsın.
- Tamam.
- Adın ne senin?
- Nazlı.
- Ne güzel adın var senin Nazlı. Benim de yavru kedimin adı yok. O'nun adını da Nazlı koyalım mı?
- Tamam.
Nazlı zamanla toparladı.
Sağlığına kavuştu, kocaman genç bir kız oldu.
Prenses gibi büyüttüm onu.
Nazlı anne de oldu,
Hatta Anneanne de...
- Sevgi iyileştirir Nazlı.