İnsanın en büyük dileğidir “öldükten sonra da kalıcı” olabilmek. Yunan mitolojisindeki yarı ölümlü “Akhilleus” değildir sadece ölümünde

İnsanın en büyük dileğidir “öldükten sonra da kalıcı” olabilmek. Yunan mitolojisindeki yarı ölümlü “Akhilleus” değildir sadece ölümünden sonra da hatırlanmak isteyen.
Fransa’da Chauvet mağarasında 30 bin yıl öncesine ait bir el izi bulundu. Belli ki el izini bırakanda hatırlanmak istiyordu.
Sanırım bu bizlere yaratıcımızdan yadigâr... Bilimsel olarak açıklanan “büyük patlama” yani Big Bang’in olması zamanın, maddenin, enerjinin oluşması; atomun, moleküllerin, ardından organizmaların ve en sonunda da homo sapienslerin oluşması tesadüf değildir. Hâlen aklımızın ermediği bu oluşumu sağlayan yaratıcımız bizlerden ibadet bekler; hatırlanmak, anılmak ister.
Bu duygularının bizlere de sirayet etmesi anormal değildir. Herkes hatırlanmak ister, hatta hükümetler de...
Hükümetler icraatları ile hatırlanır. En çok ta halkının temel ihtiyaçlarını sağlıklı karşılayıp karşılayamaması ile hatırlanır. Çünkü bunun için seçilmişlerdir. Oluşan büyük sonuçlar ihtiyaçlardan kaynaklanır ve bu sonuçlar tarih kitaplarında yer alır.
Bugün dolar 3,80 TL’ye yaklaştı ve kısa süre önce hükümet yetkilileri “yastık altı dolarlarınızı bozdurun zarar edilmeyecek” dendi, kampanyalar başlatıldı. Çok fazla kişi dolarını 3,30 TL civarlarında bozdurdu. Bugün o kişilerin iki yıllık enflasyon oranı kadar kaybı var.
İşte bunun için biraz olsun ekonomiyi bilmemiz gerekli. Vatandaşımızın yastık altındaki kefen parası diye ayırdığı para; toplasan 10 milyon dolar, bilemedin 20 milyon dolar çıkar ya da çıkmaz… Yaklaşık 400 milyar dolar dış borç açıklanan bir ülkede bu tutar, okyanusta damla etkisi yapar...
Diyoruz ya, yaşamın her alanında maliyet hesabı vardır. Her eylemde son durak mutlaka ekonomi olur. Konu ister tarih, ister felsefe, ister fizik olsun hepsinde bir şekilde ekonomiye başvurulur. Çünkü ekonomi sadece para demek değildir, aynı zamanda ekolojik bir durumdur.
Bu sebeple az ya da çok ekonomiyi okuyabilmek gerekir. Yoksa değerlendirmeler yanıltabilir. Çünkü ekonomide duygu olmaz, ama akıl oyunlarıyla sıklıkla karşılaşılır.
Özümüz, nurumuz duygudur. Ve duygusal olayları bir şekilde çözeriz. Ama akıl; bilmek ister, bilme ise bilmediğini bildiğin zaman olur.
2016 sonu için açıklanan enflasyon oranlarını bu gözle birlikte inceleyelim;
Bir yıllık tüketici fiyat artışı %8,53 olarak açıklandı. Geçen sene bu oran %8,81 açıklanmıştı.
Verilere göre; enflasyon oranımız azalmış ve ekonomimiz iyi gitmiş.
Hemde teröre, komşu ülkelerle sorunlara, Suriye’de girdiğimiz savaşa, bunlar yetmezmiş gibi altının ve doların da Türk lirasına ve dolayısıyla Türk halkına saldırmasına rağmen enflasyonumuz düşmüştür.
Öncelikle bilinmesi gereken şudur; enflasyon bir politikadır.
“Enflasyon, az ise ekonomi iyidir, çok ise ekonomi kötüdür,” denemez.
Bundan 15 sene önce enflasyon %88’lerde iken, her üç ayda bir şirketler, çalışanlarına zam yapardı. Günümüzde şirketlerin çoğu üç yıldır zam yapamadı.
15 sene önceki yüksek enflasyonda da ihtiyaçlar karşılanıyordu. Hatta döviz bu kadar hızlı da artmıyordu.
Daha basit anlatımıyla; üzerine çuval da giysen bedenini örtersin, robe de chambre de giysen örtersin. Enflasyon; buradaki örtme oranıdır. Tam olarak kaliteyi ifade etmez.
2016 yılı enflasyonunun düşük çıkma nedeni; ihtiyaçlarımızı artık daha az karşılayabilmemizdir. Gelirlerimiz azaldı, geleceğe dair kaygılar var ya da başka nedenlerle alım yapmıyoruz, yapamıyoruz.
Bu da piyasada “talep” oluşmasını engelliyor. Üreticilerde talep daha da azalmasın diye oluşan maliyetlerini ürünün üzerine koyamıyor ve enflasyon oluşmuyor.
Ama ne oluşuyor?.. Üretici batmamak için, maliyetlerini dengeleyebilmek için gelen ulaşım, benzin, ötv, otoyol, köprü, sağlık zamlarını ve tabii ki kur yükünü hafifletebilmek için maalesef personel çıkartıyor.
Ve kar topu etkisi başlıyor...
Artık daha fazla işsiz var, daha az talep var. Üretici yine zamları engelleyemeyecek, müşterisine yansıtamıyacak, yansıtıp talebi düşürmek istemeyecek ve yine personel çıkartacak.
Kar topu büyüyecek... Ve bunda bizi yönetenlerin hiç suçu olmayacak.
Enflasyon artınca biber ya da patates suçlu. Elektrik sık sık kesilirse eskiyen, kopan kablolar suçlu. Başka bir gün doktorlar, avukatlar suçlu. Bir başka acılı günde fıtrat suçlu...
Evren, Big Bang ile oluşmamış mıydı? Durup, bekleyip sonunda büyük bir patlama... Ve yepyeni bir enerji, uzay, evren... Enerjinin büyüğü ya da küçüğü bir şekilde aynı şeyler tekrarlanıyor.
Big Bang (Büyük Patlama); öncesindekilerin kıyameti, sonrasındakilerin umudu...