“Ve lâ teziru vaziretün vizre uhra.” (En'am: 164) “Hiçbir günahkâr, bir diğerinin günahını yüklenmez.” Evet, “ 'İnsanların işlediği (

“Ve lâ teziru vaziretün vizre uhra.” (En'am: 164)
“Hiçbir günahkâr, bir diğerinin günahını yüklenmez.”
Evet, “ 'İnsanların işlediği (kötü) fiiller yalnızca kendilerini ilgilendirir. Ve sorumluluk taşıyan hiç kimseye başkasının sorumluluğu yüklenmez.' (En'am: 164)
“Çünkü herkes sadece kendi yaptığından sorumludur. Nitekim O, hesap günü geldiğinde herkesi huzurunda toplıyacak ve son derece âdil (adaletli) bir şekilde herkesin davranışını değerlendirecektir.
“Kimin haklı kimin haksız olduğunu bugün anlamayanlar o gün net olarak anlayacaklardır.” (Hasan Elik)
Hakikaten “İnsanların işledikleri kötülükler yalnızca kendilerini bağlar; zira hiç kimse bir başkasının sorumluluğunu taşımaz.” (Mustafa İslâmoğlu)
Herkesin yaptığı günâh, kazandığı vebal ancak kendisinin taşıması gereken / taşıyacağı / taşıttırılacağı, kendisine ait bir yüktür. Üstelik böyle bir kimse başkasının günah yükünü / günahının cezasını çekecek değildir. Çünkü günah ve cezasında vekâlet olmaz.
Kimse başkasının günah yükünü ve cezasını yüklenmez, yüklenemez. Zaten istese de yüklettirilmez. Günahı / suçu kim yapmış / işlemişse cezasını ancak o çeker ve çekmeli.
Evet, kim sevap-günah ne kazanırsa kendinindir, kendinedir.
Kimse bir başkasının suç yükünü ne yüklenir ne taşır. Üstelik başkasının yaptığı suçlarla ilgili olarak yargılanmaz. Adalet önüne çıkarılmaz.
“('Günahı benim boynuma' diyerek, insanları günaha teşvik eden) hiçbir günahkâr diğerinin günahını yüklenmez. (Her insan kendi günahından sorumludur.)” (Zümer: 7) (Veli Tahir Erdoğan)
Binaenaleyh “Kimse, bir başkasının suç yükünü, günahını yüklenmez ve onunla yargılanmaz.” (En'am: 164) hükmü; içtimaî / sosyal ve hukukî / hukuksal en temel kaide ve kuraldır. Çünkü:
“Hukukta suçun şahsîliği esastır. Kişi, şu veya bu şekilde dahil olmadığı (katılmadığı, karışmadığı) işlenmesinde tesiri bulunmayan bir günaha da, suça da ortak edilemez ve onunla yargılanamaz.
“Ayrıca, herkes 'masumiyet karinesi'ne sahiptir; yani, herkes suçu sabit (ve kesin) oluncaya kadar masumdur.
“Bu, hukukun en temel kaidelerinden olan çok açık gerçeğe rağmen, modern dünyada en fazla insan hakları, demokrasi ve hukuk dava edenler, bu kaideyi en fazla çiğneyenlerdir...
“Modern dünyanın hukuk, demokrasi ve insan hakları şampiyonu birtakım Batılı güçler, 'önleyici vuruş' adı altında, kendilerine güya terör saldırısında bulunulacak diye ülkeleri işgal edebilmekte, halkı içinden birkaç terörist çıktı diye işgalle koskoca bir ülkeyi cezalandırabilmektedirler.
“İkinci olarak, bu önemli ve temel kaide (kural), kan davasını, bir ailedeki bir katil sebebiyle o ailedeki masumları öldürmeyi de kökünden kesip atmakta ve yasaklamaktadır.
“Hayat, unsurları birbiriyle çelişmeyen bir bütündür. Nasıl (ki) kâinatta, bir organizmada çelişki yok ve her şey birbirini tamamlıyorsa, bunun gibi, Din ile hukuk, Din ile ilim, itikat (inanç) esasları ile ilmî ve hukukî esaslar da birbiriyle çelişmemelidir. (Velhasıl:)
“'Kimse, bir başkasının suç yükünü, günahını yüklenmez ve onunla yargılanmaz.' (En'am: 164) (âyeti) en temel bir gerçek ve hukukî (hukuksal bir) kaide(dir).” (Ali Ünal)
Zira “ 'Bir adamın cinayetiyle başkaları mes'ul olmaz. Hem bir mâsum, rızası olmadan, bütün insana da feda edilmez. Kendi ihtiyarıyla kendi rızasıyla kendini feda etse, o fedakârlık bir şehadettir ki, o başka mes'eledir' diye, hakîkî adalet-i beşeriyeyi te'sis ediyor.” (Emirdağ Lahikası, II. Kısım)