Sevgili okurlarım merhaba, sabahın çok erken saatinde sahildeyim genç bir çift yanlarında sekiz yaşlarında bir çocuk elleri poşetlerle dolu, beyefendi

Sevgili okurlarım merhaba, sabahın çok erken saatinde sahildeyim genç bir çift yanlarında sekiz yaşlarında bir çocuk elleri poşetlerle dolu, beyefendi yanıma şemsiyesini kurdu. Hanımıysa halıyı serdi üstüne yiyecekleri koydu. Yaptıklarının yasal olmamasına rağmen etraftaki bakan meraklı gözlere hiç aldırış etmeden yanlarında getirdikleri tüpün üstüne içi su dolu çaydanlığı koydu yakacak. Dayanamadım: “Beyefendi sahile tüp getirip yakmak yasak. Patlasa çocuğunuz dahil olmak üzere o kadar masum insanın kanına gireceksiniz. Sabah kahvaltınızı evinizde yapıp gelmeniz daha doğru olmaz mıydı? Ayrıca tok karına yüzmek sağlığa zararlı.” Dedim.
Yüzünü katran kazanı gibi karartarak: “Sahildeki bu yasağı siz mi koydunuz? Gazlı arabalarda ana yolda trafikteler onlara yasak yok? Yakınımıza oturmak istemiyorsanız sizde buradan kalkıp başka yere oturabilirsiniz.” Dedi.
Beyefendi işlediği suça trafiktekileri dahil etme çabasındaydı: “Siz yaptığınız suça ortak bulmaya çalışıyorsunuz. Çocuğunuza örnek bir baba olun burası sahil yüzme alanı piknik yapma alanı değil. Elinizde tüple kıyım için gelen teröristler olmadığınızı canlı bomba olmadığınızı nasıl anlayacağız?” Dedim.
Etraftaki insanlar seyirde olmasaydı, dövecek kadar küplere binmişti: “Peki benim terörist olmadığımı görmeyecek kadar kör müsünüz? Ayrıca bu sahil herkesin ortak kullanım alanı kimsenin babasının malı değil.” Dedi.
Gündüz normal vatandaş geceleri terörist olan canavarların: “Ben teröristim” diye alınlarında yazmış olsaydı bu devletin elleri kınalı ana kuzularını ve yiğit mert evlatlarını toprağa vermezdik devlet olarak millet olarak çok daha önce önlemlerimizi almış olurduk…
Dünyaca ünlü Konyaaltı sahili dünya ülkelerinden gelen turistler dahil olmak üzere etrafı kirletmeden pisletmeden başkalarının canını ve malını tehlikeye sokmadan herkesin ortak yüzme alanıydı. Sahili herkesin ortak yüzme alanını babasının malıymış gibi kullanan zata: “Anlaşılan o ki, sizin canınız kavga etmek istiyor. Şimdi yüzmeye gidiyorum ben döndüğümde bu tüple buradan gitmemiş olursanız polisi çağıracağım bilginiz olsun.” Deyip yüzmek için dalıp kıyıdan uzaklaştım döndüğümde sahili terk etmişti.
Haklı olmama rağmen aslında laf anlamayan milletin canını tehlikeye sokan bu şahıstan kaçmıştım. Etrafımdaki zebellah gibi koca koca adamlar kadınlar çekirdeklerini hazırlamışlar kavganın çıkmasını bekliyorlardı. Beklenti içinde olan bu insanlarla tek ortak noktamız insan olmamızdı. Sahilde yiyip içip bira şişelerini yiyecek artıklarını çekirdek kabuklarını yedikleri yere bırakıp ertesi gün sahile geldiklerindeyse: “Buraları pislemişler pislikler.” Diyenlerle hiçbir ortak noktamız yoktu ve olamazdı…
Gözünüzü seveyim yapmayın etmeyin eylemeyin bu sahil bu deniz bu vatan hepimizin elin adamları elin kadınları elin çocukları havuza ve denize duş almadan girmiyorken bizler Akdeniz’in berrak sularını çimme yıkanma alanı olarak kullanıyoruz. Kendi kirimizle kendi pisliğimizle bilinçsizce hastalıklara davetiye çıkartıyoruz. Canımızın kıymetini bilmeyebiliriz çocuklarımızın sağlığını umursamayabiliriz. Lakin yaşlı anne babalarıyla çocuklarıyla ve bebeleriyle denize sağlığı adına yüzmeye gelen insanların sağlığını tehlikeye sokmaya hakkımız yok!..
Hani: “Temizlik imandan gelir.” Diyorlar ya…
Hatta buna benzer ayetlerimizde varken bu vurdumduymaz kirlilik nereden geliyor ve kimin veya kimlerin eseri?
Kendini çocuklarını çevresini esirgemeyenlerin yaptıkları yanlışlar hepimizin sorumluluğu, lütfen çevresini kirletenlere seyirci kalmayın yasalarla uyarıcı ikazınızı yapın ki, kirletilmiş şu koca dünyada gelecek nesillerimize temiz bir ülke bırakalım cennet ülkemizi tehlikesiz temiz bırakmalarını sağlayalım!..
Sevgi ve saygılarımla