Değerli okurlarım, 4’cü bölümde, Türkiye’yi ve onun ayakta kalmasının teminatı olan Silahlı Kuvvetlerimizi çökertmek uğruna oynanan oyunlarda

Değerli okurlarım, 4’cü bölümde, Türkiye’yi ve onun ayakta kalmasının teminatı olan Silahlı Kuvvetlerimizi çökertmek uğruna oynanan oyunlardan bahsetmiştim..
Bu bölümde ise emperyalistler ile aramızdaki işbirlikçilerin önemli kurumlarımızın içini nasıl boşalttıklarından bahsedip, müteakiben terörü durdurmak için naçizane neler yapmamız gerektiğini anlatmaya çalışacağım..
Öncelikle tekrar yinelemeliyim ki, TSK, darbeye tevessül etmeyecek kadar tecrübeli, deneyimli, bilimsel verileri ön planda tutarak hareket eden, ileri görüşlü ve vatanını korumak konusunda her türlü fedakarlığı yapmaya muktedir bir kurumdur.
Diğer bir deyişle asker; Sayın İlker Başbuğ’un ‘Unutulan Ada Kıbrıs’ adlı kitabında da belirttiği gibi, “ geçmişi hatırlamayanlar onu tekrarlamaya mahkum olurlar,” sözünü en iyi idrak eden ve önlemini alandır... Ne kadar yıpratılırsa yıpratılsın her zaman halkımızın en çok güven duyduğu kurum olmaya da devam edecektir. Nokta!...
Silahlı kuvvetlerden emekli olan bir subay olarak, yaşadığım sürece bu düşüncemin arkasında olacağımın ve ölene kadar da savunacağımın bilinmesini isterim..
* * *
O nedenledir ki, emperyalistlerin önündeki en büyük engel, güçlü bir Türkiye’nin ayakta dimdik durmasına vesile olan Türk Silahlı Kuvvetleri’dir..Askerin itibarını yerle yeksan etmek, etkinliğini azaltmak için kanla beslenen bu doyumsuzların iğrenç uygulamalarını da bilmek gerekiyor!...
Önce, 1982 anayasamızda bulunan Milli Güvenlik Kurulu’nun (MGK ), teşkili, amacı ve çalışma yöntemlerinde değişiklikler yaparak, ülkenin Milli Güvenliğine hissedilir şekilde darbe vurmayı başarmışlardır..
Biraz konuyu açmak gerekirse; Milli Güvenlik Kurulunun yapısı; her ülkenin coğrafi konumuna, jeopolitik ve stratejik durumuna, anayasal düzenine ve sosyal yapısına bağlı olarak değişiklik gösterir. Bu nedenledir ki söz konusu Türkiye olunca en kapsamlı MGK’nın ülkemizde olması gerekir.
Hal böyle olunca insanın aklına bazı sorular takılıyor!
AB-D ülkeleri, büyük emeller beslediği ülkelerin parçalanması için o meşhur Kopenhag Kriterlerini, Avrupa Birliği Uyum Yasalarını sıkça önümüze koyarlar. Gerekçelerine bakıldığında inanın akıl tutulması yaşanır!..
“Yok, MGK’da asker üye sayısı çokmuş, yok, bizdeki kurulda hiç asker üye, hatta böyle bir kurul dahi yokmuş, bu kurulu bizlerde olduğu gibi sizlerde sivilleştirin” şeklinde bahaneleri dikte ederek Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kendini savunma mekanizmalarına darbe vurmayı da başarmışlardır..
Aslında kendi ülkelerinde bu maksatla kurdukları güvenlik kurullarını gizlemeyi başaran emperyalist ülkeler, bir şekilde aynı anlama gelen ve/fakat değişik terimlerle ifade edilen bu teşkilatı kurmuşlardır.
Ha, AB’de güvenlik kurulu olmayan ülkeler yok mudur? Vardır tabii ki,,,,Örneğin; Danimarka, İsveç, Lüksemburg, Finlandiya gibi. Zira anılan ülkelerin coğrafi konumu, jeopolitik ve stratejik durumu, anayasal düzeni ve sosyal yapısı böyle bir kurula ihtiyaç göstermez!.
Güvenlik kurulu tamamen sivillerden oluşan, Almanya, Avusturya, Belçika, Fransa, İngiltere olduğu gibi, asker üye sayısı fazla olan ülkelerde vardır!.. ABD, Bulgaristan, İspanya, Romanya, Yunanistan gibi…
Bizde ise, ulu önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından 1933 yılında “yüksek müdafaa meclisi” adı altında kurulmuş ve 83 yıldır da bu günkü adıyla MGK olarak faaliyetlerini sürdürmektedir.
Bilinmelidir ki, bu kurul, ABD’de “Milli Güvenlik Konseyi” , Almanya’da “Federal Güvenlik Konseyi”, Fransa’da “Milli Savunma Konseyi”, Kanada’da “Özel Konsey”, Rusya’da “Ulusal Güvenlik Konseyi”, Yunanistan’da “Dış İşleri ve Savunma Konseyi,” gibi adlarla etkin şekilde konumuna ve kuruluş maksadına uygun faaliyet göstermektedir!...
O halde, neden iç ve dış mihraklarca anılan kurulun faaliyetlerini engellemek için bu kadar mücadele veriliyor sorusunun cevabı belirleniyordur sanırım!.
Devam edecektir.