"Günümüz Türkiye'sini topsuz tüfeksiz parçalamanın çeşitli metodlarını ve tezgahlarını kurgulayanlar, bizleri içten yıkma derdindeler"

"Günümüz Türkiye'sini topsuz tüfeksiz parçalamanın çeşitli metodlarını ve tezgahlarını kurgulayanlar, bizleri içten yıkma derdindeler"

Görülüyor ki, Türkiye'nin Ulus Devlet inancına hemen her zamankinden daha çok değer vermesi, savunması gerekiyor.
Bu çok önem arzediyor, keza Emperyalist Devletler Türkiye'yi bölüp parçalama isteklerini, Dünya Hakimiyetine yön veren konumda olduklarını, bunuda projeler ve taktikler ile uygulamaya koyduklarını artık gizlemiyorlar. Gizli Dünya İdarecileri Türkiye'yi batıdan doğuya kadar bölük pörçük bir halde bırakıp, sonrada bütün olarak yutmanın hesaplarını yapmaktadır.
Ermenistan ve Kürdistan gibi sivri isteklerini yani Türkiye'den toprak isteme gibi bir densizliklerini bilmek ve tedbir almak vazifemiz olmalıdır. Bu doğrultuda her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının üzerine düşen görev, Devletimizin bağımsızlığını ve bütünlüğünü tehlikeye atacak, bizleri Ulus Devlet statüsünden çıkaracak oluşumlara karşı savunmacı durmaktır.
Şöyle söylemek gerekirse tehlike boyutunu biraz açalım, günümüz Ermenistan'ı bir bunalım içersinde, yarı aç, yarı tok zor ayakta durabilmektedir. Onu bu durumda tutanda " Batılı Emperyalist Devletler"dir. Çünkü yeri geldiğinde tehlikeli bir silaha dönüştürmek için. Türkiye'ye karşı kullanılacak iyi bir silah olarak görüyorlar.
Kürt meselesine gelince, bilhassa Irak topraklarındaki karmaşık durum ve Irak Kürtleri'nin Türkiye'ye karşı uyguladıkları kaypak ve haince siyaset, onlarında bu güçler tarafından ayrı bir koz olarak kullanılması ve değerlendirilmesi açısından kaçınılmazdır. Hele Kürtler'in bir kısmınında Yahudiler ile hısım oluşları ihtmalide göz önüne alınırsa, Türkiye'nin nasıl tehlikeler ile karşı karşıya kaldığı aşikardır.
Diğer taraftan bizim belki adını ve oluşumunu sık duymadığımız ama gizli faaliyetler olarak yürütülen "Pontus Rumluğu" gibi gizli akımlar, zamanın büyük padişahı cennet mekan Fatih Sultan Mehmet Han'ın bizzat tesis ettiği, Büyük Osmanlı Ortodoks Patrikliği'nin hıyanet içinde olanların haince planı ile zaman içersinde, şekil değiştirilip Bizans Büyük Patrikliği haline getirilmesinden sonra, bizler için büyük tehlike teşkil eder duruma gelmesiyle, yukarıda izah ettiğim gibi endişelerimizin başında gelmesini dahil edecek olursak, ortaya çıkan manzara hiçde iç açıcı değildir. İçten ve dıştan tam taarruz olayıdır.
Türkiye'mizin her zamankinden fazla "Milli Birlik ve Beraberliğe" ihtiyacı vardır. Dolayısı ile ülkemiz içindeki bazı fantazilere son vermemiz, ayrımcılık yapmamamız gerekmektedir. Müslim, gayrimüslim topluca birbirimize destek olmalı, sıkı sıkı sarılmalıyız.
Şu konu iyi bilinmelidir ki, Türkiye'de dünlerde de Türk vardı. Bugün ve yarınlarımızda da her zaman Türk olacaktır! Türkiye'de yaşayan hemen her etnik köken mensubu, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduğuna göre, doğrudan Türk sayılacaktır ve zaten Türk'tür! Aksini iddia eden ve bizler TÜRKİYELİYİZ,  ŞUYUZ,  BUYUZ diyenlerin seslerini kesinlikle kesmeli ve susturmalıyız.
Bunun çaresi ise şudur; Ülkemizde sadece dini açıdan azınlık olanların, "Azınlık Statüsü" dışında değerlendirilip asli vatandaş olarak kabullenmekle mümkündür.  Bunun dışında her ne çözüm gelirse gelsin, kim ne söylerse söylesin mantıksızdır. Türkiye 'de sorun ancak sorun çıkartılmak istenirse sorun olur. Onun dışında Türkiye içerdiği etnik unsurlar ve milletler ile daimi sorunsuz yaşamış ve birlikteliğini kenetlendiğini, acı ve vahim olaylar ile de göstermiştir. Yani Türkiye birlikteliğin ve barışın bedelini ödemiştir.
“Türkiye mozaik bir yapıya sahiptir” diyenlere şu cevap verilmelidir.
- Evet, fakat merkezi direğini Türklük teşkil eder. Çünkü bu konuya bu açıdan eğilmek ve bakmak en mantıklı yoldur. Ülkemizin adı Türkiye’dir ve Ulus Devlettir. Ülke bütünlüğünü teşkil eden halkımızın,milletimizin adı da Türk Milleti’dir. Bu saydıklarımızın dışında kalan hemen her fikir ve inanç, bizim ülkemiz dahilinde geçerli değildir vede asla olmayacaktır!