Daha önce “Yalanla Yaşamak 1” adlı yazımızın burada ikincisi ile konuyu biraz daha açmak ve delillendirmek isteriz. Fetö terör örgütünün devlet

Daha önce “Yalanla Yaşamak 1” adlı yazımızın burada ikincisi ile konuyu biraz daha açmak ve delillendirmek isteriz. Fetö terör örgütünün devletin her kurumuna ve genelde yönetim kademelerine nasıl sızdığı her geçen gün daha da açığa çıktıkça herkes büyük bir şaşkınlık ve hayret içinde kalmaktadır. Ama devletle ve devletin yürütme gücü olan hükümet ve tabii ki asıl hedef olan Sayın Cumhurbaşkanımızla olan mücadeleleri belli başlı yalanlar üzerinden gitmiş ve bu yalanlarını kurdukları sosyal medya ekipleri ile dünya kamuoyunda da etki yaratmak üzere kurguladıkları operasyonlara birazcık değinmiş idik. Ancak şimdi madde madde birkaç hususu ele almakta fayda var diye düşünüyorum.
1- Eğitime büyük darbe başlığı ile çıkan zaman gazetesi ilk savaş atışını yapmış oldu. Burada kastedilen bizler eğitimde çok iyiydik ve buralarda fakir aile çocuklarını eğitiyor özellikle de doğu ve güneydoğuda çocukların bölücü örgüt eline düşmelerini engelliyoruz yalanı idi. Şimdi anlaşılıyor ki aslında bu gerçekten kuyruklu bir yalan. Zira bunların hiçbir zaman fakir ailelerin çocuklarını okutma gibi bir dertleri olmadı hatta okul açtıkları her yerde her ülkede hep o bölgenin, ülkenin zengin ve nüfuzlu ailelerini hedef aldılar. Diğer bir husus ise bugün anlaşılıyor ki amaca giden her yol mubahtır anlayışı ile diğer bölücü örgütler ile iş birliği yapmışlardır. Kendi ağlarına düşürdükleri çocukları küçük yaşlardan itibaren bir intihar bombacısı gibi yetiştirdikleri gerçeği ortadadır.
2- Türkiye İran ile yakınlaşıyor İran’ın devlet içinde casusları var. Aslında bu bir nevi tersten itiraf gibi. Çünkü kendilerinin bilinçaltında yatan temel arzuları hep devlete sızmak devleti ele geçirmek. Bu uğurda her türlü yola başvurulabilir. Ve devletin önemli kademelerine sızmak için bütün casusluk denemeleri mubahtır.
3- İran ve muta nikâhı ve takiyye anlayışı. Sürekli üzerinde durdukları bir konu bu idi bir zamanlar. Şia da takiyye anlayışı bir dereceye kadar meşru görülebiliyor. Ancak bugün ortaya çıkan gerçekler ortaya koymuştur ki bunlar takiyye konusunda İran’dan daha uzman konumdadırlar. Zira namaz kılmama, oruç tutmama ortama göre içki içme vb. fetvaları verdiklerini kendi itiraflarından öğreniyoruz. Kaldı ki muta nikâhını kendi içlerinde çok iyi bir uygulama olarak yürüttükleri de anlaşılıyor.
4- Hırsızlık – Yolsuzluk yalanı. Hükümetin ve bakanların hırsızlık yolsuzluk yaptıklarını iddia etmeleri bu konuda uzman oldukları sahte delil üretme işini yapmaları ve ayrıca o dönem gözaltına alınan özellikle polis müdürlerinin adeta şov yaparcasına sloganlar atmaları. Bunun da nasıl kuyruklu bir yalan olduğu daha doğrusu kendilerinin çok iyi yaptıkları başta soru çalma olmak üzere birçok hırsızlığın üstüne örtme ya da bilinçaltından ters etki yaratma operasyonu olduğunu söyleyebiliriz. Öyle ki bunların o dönem tutuklanan polis müdürlerinden birinin Sarıyer Zekeriyaköyde son derece pahalı bir villada (zannedersem aylık kirası 5000 dolar civarı) oturduğu tespit edilmişti. Yine son darbe girişiminde önemli rolü olan sözde bir ilahiyatçının altındaki son model lüks arabanın ki bugünkü piyasa değeri 300 – 400 bin tl civarı; nasıl alındığı ise muamma. Soru çalma hususuna ise hiç girmiyorum zira Genelkurmay Başkanının yaverinin ifadesine göre kendisine askeri lisede soruların 1989 yılında verildiğini söyleyerek aslında hırsızlığın bunlarda bir karakter halini aldığını vurgulamak ile yetinelim.
5- Cumhurbaşkanının ve 17/25 Aralık da Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan’ın önce Fas’a kaçacağı yalanı son darbe girişiminde ise Almanya’dan sığınma talep ettiği kuyruklu yalanı. Bunların birçok detayı zaten kamuoyunun malumu. Fakat şu birkaç senelik tecrübelerimiz ışığında kimlerin yurt dışına kaçtığı gerçeği de yine kamuoyunun önünde ve yine kimlerin yurt dışındaki inlerinden ülkeyi karıştırmak istediği de bir o kadar göz önündedir. Ayrıca Nazi Almanya’sının lideri olan hitlerin karargâhına İngilizler başta olmak üzere diğer Avrupalıların kurdun ini dedikleri hatırlanınca biz de pensilvanyadaki in için aynı şeyleri düşünebiliriz. Cumhurbaşkanımız boşuna inlerine gireceğiz demiyor. O in dağılmadan bunların şerlikleri hainlikleri son bulmayacaktır.
6- Bir başka kuyruklu yalan ise okullarda Türkçe öğretiyoruz yalanı ve Türkçe olimpiyatları. O okulları az çok bilen herkes orada Türkçenin seçmeli ders olduğu asıl dilin İngilizce olduğu gerçeği. Zira bunu bir zamanlar kendi kanalları olan samanyolunda ayna programında eğitim dilinin İngilizce olduğu vurgusu ile hatırlamak mümkün. Hatta özellikle Afrika ülkelerinde sırf bu yüzden tercih sebebi oldukları gerçeği. Maalesef bu konuda ülkemizde de aynı anlayış hâkim. Aileleri İngilizce öğretiyoruz yalanı ile ya da aileler buna tav olacak niyette oldukları için birazda bunlar prim yaptılar diyebiliriz. Yani bize bir Afrika ülkesi muamelesi yapıldı ve maalesef millet olarak bizler de bu muameleye çanak tuttuk diyebiliriz. Türkçe olimpiyatları için belirledikleri kabiliyetli öğrencilere aylarca belli şarkılar ezberletilir ve o öğrenciler burada kanal kanal gezdirilerek şov yapılırdı. Bir diğer husus ise sözde Türkçeye verdikleri değeri ifade ederken olimpiyat kelimesini kullanarak komik duruma düşmeleri idi ancak o zamanlar kimse bunu sorgulama işine girmemişti. Yani olimpiyat kelimesinin ne kadar Türkçe bir kelime olduğunu takdirlerinize bırakıyorum.