Öyle bir yalnız hissedersin ki kendini, sevilmeyi değil sevmeyi unutursun bazen. Anımsamak istersin anımsatacak kimsen yoktur. Gitmek istersin, gidecek yer

Öyle bir yalnız hissedersin ki kendini, sevilmeyi değil sevmeyi unutursun bazen. Anımsamak istersin anımsatacak kimsen yoktur. Gitmek istersin, gidecek yer bulamazsın. Bekleyenin yoktur, en önemlisi de seni isteyen biri yoktur. Dünya'nın tam ortasında kalmış yalnız gibi hissedersin. Etrafında olup biteni görmezsin. Belki de görmezden gelirsin. Yalnızlık sevdiklerini kaybedince değil kendini kaybedince başlar. Yalnızım. ´Hiç kimseyi, kendimi kaybettiğim kadar büyük kaybetmemiştim. Çünkü diğerleri gibi değildir. Gel diyemezsin mesela kendine, gelemezsin bunu en iyi sen bilirsin. Sarılamazsın ki her şey geçsin diye. Özür dileyemezsin kendinden. Affetmezsin çünkü. Belki de bulmaya değil, aramak için yola çıkmaya cesaretin yoktur artık. Yolunu da kaybedersin bazen. Mesela ben artık evimin yolunu bulamıyorum. Oturduğumuz bankları kendime ev ediniyorum. Geçtiğimiz yolları kendime yol seçiyorum. Ama biliyorum ki; gittiğim yol, yol değil benim... Sevdiklerini ve kendini kaybedince artık korkacağın hiçbir şey kalmamıştır. Bu hayatta öyle bir noktaya gelirsin ki; önünde seni bekleyen büyük bir ateş, arkanda yaşadıklarını içine alan bir okyanus. Seçim şartı sunar sana hayat. Ya önüne bakıp yanarak devam edeceksin, ya da geriye dönüp yaşadıklarınla boğulacaksın. Ölmekten korkmazsın artık çünkü her şey geçer zannedersin. Hatta tam olarak ölümle bir adım kalır aranda. Ama öyle bir şey olur ki Azrail'in kestiği bileti iade edersin. Gözleri gelir aklına. Elleri, sözleri ve hatta sesi... İşte asıl ölüm burada başlar.