Yazıma başlık yaptığım cümlecik; ‘’Biz yeni bir devlet kuruyoruz, kurucusu Erdoğan’’ açıklamasını yapan kişiye aittir. Kendisi, AKP Merkez

Yazıma başlık yaptığım cümlecik; ‘’Biz yeni bir devlet kuruyoruz, kurucusu Erdoğan’’ açıklamasını yapan kişiye aittir. Kendisi, AKP Merkez Karar ve Yönetim Kurulunun (MKYK’nın) eski bir üyesiymiş.

Bu zat,  geçtiğimiz hafta katıldığı bir televizyon programında söylediği sözleriyle, devletimize yönelik aşağıdaki açıklamasıyla, milletimizin sinir uçlarına dokunmuştur!

İşte o konuşmasının bir bölümü: 

‘’16 Nisan itibariyle artık yeni bir süreç başlamıştır. Bu devletin yeniden teşkilatlanma, organize olma sürecidir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu lideri Mustafa Kemal Atatürk, kurucu partisi CHP’dir. İkinci kurtuluş, Türkiye’nin tam bağımsız, halkın devleti olarak dizayn edildiği, kurumsal yapıya kavuştuğu sürecin lideri de Tayyip Erdoğan ve onun yanında saf tutan siyasilerdir. Ve o kurtuluşun partisi de AK Partidir.’’

Bu şahıs, konuşmasının içeriğindeki diğer söylemleriyle halkımızın büyük bir kesiminde, kendi partisi de dâhil, siyasi çevrelerde büyük bir infial uyandırmıştır. 

Ancak daha da vahim tarafı; bu söyleminin arkasında olduğunun ısrarıyla; ‘bu açıklamam haddini aştı, yanlış anlaşıldım’ dahi dememiştir!

Bu zatın daha önce katıldığı bir başka televizyon programında; ‘devletimizi Atatürk değil, T.B.M.M kurmuştur’ şeklinde bir söylemi olduğu da basına düşen haberler arasındadır!

Çok doğaldır ki; bu tür açıklamaların yargısal yönünün olup olmadığı, hukuk sistemimizde mevcut yasaları ilgilendirmektedir.

Ancak, ‘’Yeni bir devlet kuruyoruz’’ ne demektir?

‘’Yeni bir devlete ihtiyacımız vardı da?’’ Milletimizin, ülkemizi yönetenlerin haberi mi olmamıştır? 

Tabii ki, bu soruların cevabını, bu açıklamaları yapan kişinin vermesi gerekir. Ancak böylesine hezeyan dolu sözlerden, ülkemizde yaşayan milyonlarca yurttaşımızı rahatsız ettiği çok açık bir şekilde ortaya çıkmıştır.

Bu arada partisinin sözcüsü de, hükümet başkanı da, partinin diğer ağır topları da, bu tür ayrıştırıcı söylemlerin; bu ifadeyi kullanan şahsı bağladığını açıklamışlar, devletimizin kuruluş tarihinin 29 Ekim 1923, kurucusunun da Gazi Mustafa Kemal Atatürk olduğunu bir kez daha ifade etmişlerdir. 

Cumhurbaşkanı da, konuyla ilgili yapmış olduğu açıklamada; bu tür söylemlerin ‘hikâye’ olduğunu, bizim bir tek devletimiz olduğunu, onun adının da Türkiye Cumhuriyeti Devleti olduğunu ifade ederek; tek vatan, tek bayrak, tek millet, tek devlet vurgusu yapmıştır.

Diğer partilerin başkan ve sözcüleri de; bu kişiye çok daha ağır ifadelerle gereken cevabı vermişlerdir.

Bu açıklamaları yapan kişiye yönelik partisinin, ilgili hukuk mercilerinin ne yapacağını bekleyip göreceğiz.

Ancak;

Bu zatın yapmış olduğu açıklamaların içerisinde geçen şu tespitlerini, tarih sayfalarımızı aralayarak yanıtlamanın doğru olacağına inanıyorum. En azından tarihi gerçekleri göz ardı edenlere, görmezden gelenlere ders olur düşüncesiyle… Ama tabii ki bu gerçekler, onlar için ne ifade ediyorsa; o kadarıyla!

Yapılan açıklamanın içinde; ‘’İkinci kurtuluş, Türkiye’nin tam bağımsız, halkın devleti olarak dizayn edildiği, kurumsal yapıya kavuştuğu’’ görüşüne yer verilmiştir!

Bu absürt açıklamaya tarih sayfalarımızın vereceği yanıt şudur:

Devletimizin kurucusu, Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk; Sevr antlaşmasıyla düşman işgaline uğramış, lime lime edilmiş topraklarımızda; adından başka bir şeyi kalmayan Osmanlı Devletinden sonra, yalnızca milletine güvenerek başlattığı, liderliğini yaptığı tam bağımsızlık mücadelesini, Aziz Türk Milletinin kanı ve canı pahasına, azim ve iradesiyle kazandıktan sonradır ki;

29 Ekim 1923 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti Devletini kurarak, tam bağımsızlığımız bütün dünyaya ilan edilmiştir.

Bu açıklamadaki, ‘’İkinci kurtuluş’’ denilen hususa gelince; 

Eğer bundan kasıt; 15 Temmuz 2016 gecesi FETÖ alçaklarının, sırtımıza saplamak istediği ihanet hançerinden kurtulmak ise; zaten vatanına muhabbetle bağlı Büyük Türk Milleti; 

Bu gazi toprakları korumak ve kollamak adına sadakat yemini etmiş TSK’nın yiğit evlatlarıyla birlikte, yüzlerce Şehidiyle, nice Gazileriyle bu alçaklığa mani olmuş; devletimizi bu sırtlanlar çetesine teslim etmemiştir.

Yok, eğer bu tür hastalıklı beyinlerde hala başka bir kurtuluş saklı kaldı ise! Onu da bu hezeyan dolu açıklamayı yapan ağzın/ların net bir şekilde söylemesi gerekir.

Diğer taraftan bu açıklamadaki ‘’Halkın devleti’’ yorumuna gelince;

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin en yüce makamında, T.B.M.M’nin başköşesinde ‘Hâkimiyet Kayıtsız Şartsız Milletindir’’ diye yazmaktadır. Bundan daha net, daha başka bir tespit olabilir mi?

Yapılan o açıklamada; ‘’Halkın devleti’’ denmekle ne kast edilmiştir?

15 Temmuz 2016 gecesi; devletimizi ele geçirmek isteyen alçak FETÖ Terör örgütünün önü kesildikten sonra, ülkemizin her köşesine ‘’Hâkimiyet Milletindir’’ yazılmamış mıdır?

16 Nisan referandumunda ve öncesi yapılan tüm seçimler sonuçlandıktan sonra; ‘milli irade kazandı’, ‘milletin, halkın kararıdır’ denmemiş midir?

Bu tür zihniyetin/lerin sahipleri; ya tarih bilmiyordur? Ya da tarihi gerçekleri bilerek göz ardı ediyordur...

O nedenle; bir asırdan bu yana gelişen, giderek güçlenen, bulunduğumuz coğrafyada bir yıldız gibi parlamaya devam eden Türkiye Cumhuriyeti Devletimizin hiçbir zaman değişmeyecek şu vasıflarını, bir kez daha tekrarlayarak; bir başka devlet kurmanın peşinde olan hayalperestleri yanıtlamış olalım:

Bundan 94 yıl önce adeta bir kan çanağında kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devletini kuran halka Türk Milleti denir. 

Bu devlet 29 Ekim 1923’te; o kan çanağındaki Aziz Şehitlerimizin kanlarıyla, nice Gazilerimizin fedakârlıklarıyla kurulmuştur.

Devletimizin egemenliği kayıtsız şartsız Türk Milletine aittir. Hiçbir devlete, hiçbir zümreye, hiçbir kimseye borcu yoktur. Bu büyük millet tam bağımsızlık savaşını; yüz binlerce evladını feda ederek ama her defasında  ‘vatan sağ olsun’ diyerek kazanmıştır.

Başkenti Ankara’dır, Şehitlerimizin kanıyla renklenmiş Ay Yıldızlı Bayrağımız onurumuzdur, gururumuzdur.

Sıraladığım bu değerler; devletimizin değişmez, değiştirilemez anayasal manifestosudur.

Yapılan bu açıklamada belirtilen, devletimizin yerine kurulacağı ‘hayal edilen devlet’ her ne ise? ‘’Yeniden teşkilatlanma, organize olma, kurumsal yapısının’’ nasıl olacağını da; en iyi bu hastalıklı zihniyeti taşıyan/lar bilir..!

Ama unutulmasın ki, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ilk on yılında milletçe başarılan mucizevi gerçek; devletimizin teşkilatlanmasının da, organize olmasının da, kurumsal yapısının da en çarpıcı yanıdır. Bunu da Atatürk ilke ve devrimlerine borçlu olduğumuz unutulmamalıdır.

94 yıldan beri dimdik ayakta duran, kurumsal yapısıyla pek çok ülkeye örnek olan, ilham veren Türkiye Cumhuriyeti Devleti; demokratik, sosyal, laik bir hukuk devleti olup, son devletimizdir, sonsuza kadar da yaşayacaktır.

Türkiye Cumhuriyeti Devletini içten ve dıştan yıkmak isteyen mihraklar, başta FETÖ alçakları olmak üzere tüm terör örgütleri, onları koruyup kollayan ağ babaları, yüzümüze dost görünüp de arkamızdan ne tür dolaplar çevirdikleri artık hepimizce bilinen emperyalist güçler;

Devletimizin kuruluşunun temel taşları olan; Çanakkale’yi, Dumlupınar’ı, Milli mücadelemizi, Sakarya’yı, Kocatepe’yi, İzmir’i daha nice zaferlerimizi unutmuş olabilir, görmezden gelebilirler!

Ancak ebediyete kadar yaşayacak Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yıkılmasının, yerine başka bir devlet kurulmasının mümkün olmadığını 15 Temmuz gecesi bir kez daha anlamışlar; Büyük Türk Milletinden yedikleri silleyle, bir kez daha yer ile yeksan olmuşlardır.

Yapılan açıklamanın yanı sıra, benzer görüşleri zaman, zaman gündeme getirenler; devletimizi, bir başka devlet yapısına büründürmenin peşinde olanlar, hayalini kuranlar; umarım tarihe kazınan bu gerçeklere bakar; Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yerine bir başka devlet kurmanın mümkün olmadığını/olamayacağını, bedelinin ne olduğunu iyice anlarlar.