TBMM

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, partisinin TBMM Grubu'nda yaptığı konuşmaya, Ermenek'teki maden kazası dolayısıyla üzüntülerini ifade ederek başladı.

Madende bulunanların yakınlarına, ailelerine sabır dileyen Davutoğlu, "İnşallah en kısa zamanda hayırlı haberler alma duasıyla, bir kez daha bu tür kazaların tekrar olmaması için niyazda bulunuyorum. Bakan arkadaşlarımız Ermenek'teler, bütün devlet birimlerimiz, gücümüz Ermenek'te. Gece gündüz büyük bir çaba içindeler" dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve kendisinin bizzat olay yerine giderek, madenin içine girerek durumu gözlediğini ifade eden Davutoğlu, "Alınması gereken tedbirler konusunda da dün bir kez daha Bakanlar Kurulumuzda kapsamlı bir değerlendirme yaptık ve daha önce hazırlamış olduğumuz, iş kazalarıyla ilgili düzenlemeye yeni unsurlar katarak, bunun inşallah en kısa zamanda TBMM'ye sunulması konusunda da nihai noktaya gelmiş bulunuyoruz" değerlendirmesini yaptı. Davutoğlu, Yalvaç'taki trafik kazası ve İstanbul'daki tekne kazasında hayatını kaybedenler için de taziye dileklerini iletti.

Cumhuriyetin kuruluşunun 91'inci yılının geçen hafta kutlandığını anımsatan Davutoğlu, "Çok güzel bir tevafukla diyeyim, istişare toplantımızı Afyon'da yaparak, aslında İstiklal Ordusunun, cumhuriyetimizin önünü açan o kutlu yürüyüşünü bir kez daha orada andık. Cumhuriyetimiz, her gün güçlenerek, demokrasiyle taçlanarak ve millet-devlet bütünlüğü içinde tarihteki özgün ve onurlu yerini alacaktır, alma yolundaki gayretlerimiz sürecektir" ifadesini kullandı.

Muharrem ayının 10'uncu gününün, evrensel bilincin, merhametin, vicdanın timsali olan Hazreti Hüseyin ve Ehl-i Beyt'in şehit edilmesinin yıl dönümü olduğunu hatırlatan Davutoğlu, "Onu da rahmetle anıyor ve bize bıraktığı mirasa yani mazlumlara sahip çıkma ve zalimlere karşı mücadele verme mirasına sahip çıkacağımızı AK Parti Grubu'ndan bir kez daha haykırıyorum" diye konuştu.

Yeni Türkiye'de, 12 yıldır süreklilik içinde vizyon üreten, tek bir partinin iktidarında bir hükümet ve siyasi istikrar olduğunu vurgulayan Davutoğlu, eski Türkiye'nin "istikrarsızlık", yeni Türkiye'nin ise "istikrar ve kalkınma" anlamına geldiğini belirtti. "Eski Türkiye'de, Allah muhafaza, bir felaket olduğunda felaket mahalline ulaşamayan, aciz bir devlet görüntüsü vardı" diyen Davutoğlu, 1999'daki depremlerde yaşanan büyük acıyı anımsattı ve devletin oralara ulaşamadığını söyledi. Yeni Türkiye'de ise Van depreminde görüldüğü gibi bir şehri 1 yıl içinde yeniden inşa edebilen kudrette bir devletin ortaya çıktığının altını çizen Davutoğlu, konuşmasına şöyle devam etti:

"Bunu bugün sabah, Sayın Bahçeli'yi dinlediğim için ısrarla vurguluyorum. Bahçeli, Ermenek kazasında yaşanan acıları bizlerle paylaşmak yerine, istismar etmeyi tercih ediyor. Ermenek kazasıyla ilgili bütün araştırmalar yapılacak, ihmal varsa, kim ihmal yapmışsa gerekli cezayı bulacak. Sadece denetim elemanları değil, işveren ve orada herhangi bir eksiklik söz konusu olmuşsa, eksikliğin müsebbibi kimse onunla ilgili takibat yapılacak.

Buradan Sayın Bahçeli'ye sesleniyorum, onun iktidarında bu ülkenin başbakanı, Ankara'dan Sakarya'ya gitmek için günlerce beklemişti, deprem esnasında. Bizim iktidarımızda haber ulaşır ulaşmaz en süratli bir şekilde, birkaç saat içinde üç bakanımız da alana intikal etti, AFAD bütün birimleriyle alana ulaştı, 500 kişilik kurtarma ekibiyle, her türlü imkanla oraya ulaşıldı. Hemen ertesi gün ben ve Sayın Cumhurbaşkanımız, maden kazasında oradaki vatandaşlarımızla acıyı paylaştık, neler yapılabileceğinin planlamasını gerçekleştirdik.

Bizzat kazanın yaşandığı madene doğru indim ve orada gözlemde bulundum. Sayın Bahçeli, acaba o büyük deprem sonrasında Kocaeli'ye, Sakarya'ya ne zaman gitmişti? Başbakan Yardımcısı olarak ne zaman ulaşabilmişti? Onun hesabını versin. Maden kazaları üzerinden istismar edenler, Kocaeli ve Adapazarı depremlerinden sonra kaç senede o şehirlerin ayağa kalkabildiğini ve oralarda nasıl bir istismar çarkının işlediğinin hesabını vermek durumundalar. Kimse, bu tür acıları istismar etmek üzerine dayalı bir siyaset izlememelidir. Eleştirmeliyiz, tamam, ki gerektiğinde biz de özeleştiri yapıyoruz. Bizzat gözlüyoruz ve eksiklikleri hiç tereddütsüz bir şekilde tanımlıyor, üzerine gidiyoruz. Ama acılar üzerinden bir kez siyaset yapma alışkanlığı devreye girerse, bunun sonu maalesef Türkiye'de kısır siyaset ve karşılıklı suçlamaların içinde haksız ithamlarla ülkeyi zayıflatmak demektir. Herkesi, özellikle bugünlerde, acı yaşanan günlerde bu acıyı paylaşmaya ve halkımızın yaralarını sarmaya çalışmaya davet ediyorum."

"Bu ülke bir daha OHAL görmeyecektir"

Eski Türkiye'yi "OHAL Türkiyesi" olarak tanımlayan Davutoğlu, AK Parti iktidara geldiğinde ilk olarak "olağanüstü hal"in kaldırıldığını anımsattı. Davutoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Kim ne yaparsa yapsın, kim hangi provokasyonu yaparsa yapsın bu özgür ve demokratik ülke, bir daha OHAL benzeri uygulamalarla karşı karşıya kalmayacaktır. Kamu düzeni tesis edilecektir ama özgürlükler hiçbir zaman kısıtlanmayacaktır.

Eski Türkiye, IMF kapısında, sıradan IMF memurlarıyla müzakere ederek faizleri ödemeye çalışan bir Türkiye'ydi. Yine Sayın Bahçeli, o günün kadrolarını bugün bünyesinde barındıran CHP, bir özeleştiri yapmak durumunda. 'Yeni Türkiye'den kastettiğiniz ne' diye bize soruyorlar. Çok açık söylüyorum, yeni Türkiye'den kastettiğimiz, bir daha değil namerde, merde dahi muhtaç olmayan bir Türkiye'dir. Ama onların zihinleri, gönülleri, yürekleri bunu almaz. Çünkü onlar kısa dönemde iktidara ayarlıydılar, iktidar olmayı hedef ediniyorlardı. Bizse iktidar olmayı bir araç olarak görüyoruz, milletin yükselmesine, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin yüzüncü yılında küresel güç olmasına dönük faaliyetlerin bir aracı olarak görüyoruz. Biz sadece bu yolda hizmetkarlarız, bu yolda yürüyen neferleriz. Onun için zihnimizden ve gönlümüzden, hiçbir zaman tek bir vatandaşımızı dahi dışlamak, onun aidiyetine halel getirecek bir söylemde bulunmak geçmez."

"Yeni Türkiye uluslararası gündemin en önemli aktörlerinden biridir"

Eski Türkiye'nin faiz ödemelerini yapmaktan aciz bir ülke olduğunu belirten Davutoğlu, şimdi ise Gayri Safi Milli Hasıla'nın 3 buçuk kat büyüdüğünü, OECD hesaplarına göre 2023'e kadar en yüksek kalkınma hızı gerçekleştirecek iki ülkeden biri durumuna gelindiğini dile getirdi.

Dünya gündemine sadece ekonomik krizler, depremler, terörde kaybedilenlerle gelen eski Türkiye'nin yerine artık yaptıklarıyla gündemde olan bir ülke olduğuna dikkati çeken Davutoğlu, şöyle konuştu:

"Yeni Türkiye, birileri eleştiriyor, birileri üzerimize geliyor ama yaptıklarıyla, vizyonuyla, insanlık merhametine sahip çıkmasıyla her gün uluslararası gündemin en önemli aktörlerinden biridir, böyle olmaya da devam edecektir. Bu coğrafya pasiflerin, korkakların, ürkeklerin coğrafyası olamaz. Bu coğrafya azimle, kararlılıkla, cesaretle tarihin içinde özne olma idaresini gösterenlerin coğrafyasıdır. Aksi takdirde ayakta duramayız."

Türkiye'de, "4 Kasım sabahı yeni bir iktidara doğmuş Türkiye'de, özgür, demokratik bir ülkede, aidiyet bağlarının güçlendiği, millet-devlet beraberliğinin tahkim edildiği, ekonominin istikrarla büyüdüğü, dünyada etkili ve sözü dinlenen bir Türkiye yolunda yürüyenler" ile "Her gün felaket tellallığı içinde, tekrar acaba karanlık günlere dönmemiz mümkün mü" diye hesap edenlerin oluşturduğu iki temel yaklaşım bulunduğunu anlatan Davutoğlu, siyasi geçmişleri ve sloganları farklı görünse de CHP, MHP ve HDP'nin mantığının aynı olduğunu kaydetti. Her üç siyasi partinin de Türkiye ile ilgili bir vizyon üretemediğini dile getiren Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Bütün yaptıkları, AK Parti'nin eleştirisi üzerinden, bir tür kısa dönemli siyasi rant elde etme çabası. Hepsine soruyorum, Türkiye'nin temel meseleleriyle ilgili kanaat ve görüşleriniz nedir? Grup toplantınızda bir kez de eğer AK Parti'nin ekonomik politikaları yanlışsa, doğru olan ekonomik politikaları zikredin. Eğer 'AK Parti'nin takip ettiği demokratikleşme siyaseti yanlış' diyorsanız, sizin siyasetiniz nedir, onu söyleyin. Eğer AK Parti'nin dünya politikasında takip ettiği merhamet ve vicdan odaklı yaklaşım yanlışsa, sizin siyasetiniz nedir, onu söyleyin. Onlar ve onu perde gerisinde destekleyen paralelci vesayet sahiplerinin tek rüyaları, Türkiye'nin kaosa girmesi, ekonominin tekrar onların yaşadığı, iktidar olduğu dönemdeki gibi felç olması. Ama o beddualar, o karamsarlıklar hiçbir zaman bu güneşin yükselmesini engelleyemeyecektir."

"Ne yaptığını bilen iktidar var"

Türk ekonomisinin akıllı, önceden planlanmış doğru stratejiyle büyüdüğünü belirten Davutoğlu, küresel ekonomik krizde Avrupa'da tıkanma düşüncesi egemen olunca Ortadoğu, Kafkasya ve Balkanlar'a açılarak yoğun ticari ilişkilere girdiklerini, Ortadoğu'da "Arap Baharı" istikrarsızlığa neden olunca ise Afrika'ya, Latin Amerika'ya, uzak doğuya açıldıklarını söyledi. Davutoğlu, "Devletle iş dünyası öylesine entegre strateji takip etti ki, Sayın Cumhurbaşkanımız'ın vaktinde söylediği tabirle küresel kriz bizi teğet geçti. Şimdi de Türk ihracatı hala bu ölçüde büyüyorsa, dikkat edilmesi gereken husus; bir, Türkiye'de ne yaptığını bilen siyasi iktidar vardır, ikincisi iktidarın gösterdiği vizyonda yürüme kararlılığına ve gelişim kapasitesine sahip ihracatçılar kitlesi vardır. Bu birlik ve bütünlük devam edecek" dedi.

Davutoğlu, bu durumun doğal sonucu olarak ekonominin en ciddi sıkıntısı olan cari işlemler açığında önemli azalma görüldüğünü belirtti. Cari işlemler açığının GSYH'ye oranının geçen yıl yüzde 7,9 iken bu yıl yüzde 5,7'ye düştüğünü anlatan Davutoğlu, bunun da ekonomideki sıhhat işaretinin ve reel sektördeki canlanmanın yansıması olduğunu söyledi.

İstihdamın son bir yılda 1 milyon 187 bin kişi arttığını, bunu gerçekleştirebilen Avrupa ülkesi olmadığını dile getiren Davutoğlu, ülke kaynaklarının en iyi şekilde kullanıldığını ifade etti. Davutoğlu, "17-25 Aralık operasyonlarındaki ithamlarla bizi suçlamaya kalkanlara soruyorum, dedikleri gibi ülke ekonomisinde bu denli yolsuzluk yaşanmış olsaydı, acaba bu kalkınma sağlanabilir miydi? Niye bu kalkınma 90'lı yıllarda sağlanamadı? Çünkü onların iktidarında ülke kaynakları bir grup elitin elinde talan, tarumar edildi. Bizim dönemimizde ülkenin dar imkanlarından mucizeler gerçekleştirdik ve bütün bu imkanları halkımızın hizmetine sunduk, sunmaya da devam edeceğiz" diye konuştu.

"Mali disiplin devam edecek"

Bütçe açığının da önceki yıla göre düşeceğinin tahmin edildiğini anlatan Davutoğlu, mali disiplinin devam edeceğini vurguladı. AK Parti iktidarından önce seçim dönemlerinde popülist yaklaşımlarla bütçe dengelerinin alt üst edildiğini belirten Davutoğlu, şunları söyledi:

"AK Parti döneminde bütçe disiplininden siyaset disiplininde olduğu gibi hiçbir taviz vermedik. Eski Türkiye'de iktidara gelenler tekrar iktidara geleceği ümidi taşımazdı. Onun için 'ne kadar oy kazanırım' hesabıyla bütçede ciddi açıklar verecek uygulamalara giderlerdi. Biz ise nasıl olsa şunu biliyoruz, her seçimden sonra tekrar iktidarız. Popülizme girmemizi gerektirecek bir durum söz konusu değil. Üç seçim geçirdik, şimdi de 2015 seçimlerine gidiyoruz, bütçe açığı düşüyor. Biliyoruz ki 2015 haziranından sonra da AK Parti iktidarları yola devam edecek. Kısa ve orta vadede, içerideki ve dışarıdaki gözlemciler, siyasetçiler, iş dünyası biliyor ki AK Parti iktidarı bu ülkede söz sahibi ve güç sahibi olmaya devam edecek. İktidara devam edeceğimiz konusunda kendimizden o kadar eminiz ki sağlam bir bütçeye sahip olabilmek ve bu sürekliliği temin edebilmek için bütçe disiplinini sürdürmeye devam edeceğiz. Uzun vadede başka beklenti olduğu intibası doğmasın, tevazuen söylüyorum, uzun vadede de AK Parti iktidarları bu ülkenin geleceğini şekillendirmeye devam edecektir."

"2023 vizesi alacağız"

Davutoğlu, Başbakan olduğu dönemden beri 9-10 ilde büyük tesislerin açılışını yaptıklarını anlatarak, bu dönemde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin Ankara'da kapalı kapılar arkasında basın önünde AK Parti'ye saldırmakla meşgul olduklarını ifade etti. Kılıçdaroğlu ve Bahçeli'ye, "siyaset yapacaksanız milletinizle buluşun" çağrısı yapan Davutoğlu, "Sadece kendi kendinize konuşan, kendi kendinize propaganda yapan, sonra da kendi partiniz içindeki türbülanslarla uğraşma siyasetinden vazgeçin ve alana inin. AK Parti'ye milletin verdiği emanet öyle takdir görmüştür ki 2015 seçimlerine giderken, inşallah 2023'e kadar sürecek iktidarımızın vizesini hiç şüphesiz alacağız" dedi.

Türkiye'nin AB tanımlı borç stoğunda dünyanın en iyi ülkelerinden biri olduğunun altını çizen Davutoğlu, bu miktarın Gayrisafi Milli Hasıla'ya oranının Japonya'da yüzde 245, Avro bölgesinde yüzde 96, ABD'de 105, Türkiye'de yüzde 33 olduğunu kaydetti.

"Kılıçdaroğlu, aynayla konuşuyor"

Davutoğlu, Ocak-Ağustos döneminde Türkiye'ye 8,6 milyar dolar dış yatırım geldiğini belirterek, şöyle devam etti:

"Kılıçdaroğlu, 'Avrupa'da, Asya'da kiminle konuşsam Türkiye ile ilgili endişe beyan ediyor' diyor. Sormak lazım, Ocak-Ağustos döneminde 8,6 milyar dolar yatırım yapan uluslararası yatırımcılar neden endişe duydular acaba? Kılıçdaroğlu'nun kiminle konuştuğunu bilmiyoruz. Muhtemelen aynayla konuşuyor ama birileriyle konuştuğunu zannediyor. Çıkıp açıklasın, bizim Asya'da, Avrupa'da kiminle konuştuğumuz belli. Siz iki ayda Kılıçdaroğlu'nun Asyalı ve Avrupalı veya maruf herhangi bir liderle, herhangi bir siyasetçiyle, entelektüelle konuştuğunu gördünüz mü, Allah aşkına? Herhangi birinin, merak edip, 'Türkiye'de anamuhalefet partisi ne düşünüyor' diye tenezzül edip Kılıçdaroğlu'nu arayıp fikir sorduğunu gördünüz mü? Bizim kimlerle konuştuğumuz, dünyaya nasıl her yerde hitap ettiğiniz malumdur. Biz Brüksel'de Avrupalı gibi konuşuruz, Ortadoğ'ya gittiğimizde Ortadoğulu Müslüman olarak Ortadoğulu olara bu kadim kültürden konuşuruz. Taşkent'e, Semerkand'a, Buhara'ya, Aşkabat'a, Bakü'ye gittiğimizde Türk olarak konuşuruz. Balkanlar'a gittiğimizde Üsküp'te, Saraybosna'da evlad-ı Fatihan olarak konuşuruz. Herkesle gönül diliyle konuşmayı biliriz. Bizi buradan eleştirenler acaba kimlerle konuşuyorlar, kimlere ne mesaj veriyorlar? Dünyaya verdikleri bir mesaj var mı? Ümidi bir kenara bırakalım, umut vermek zaten kitaplarında yok da, herhangi bir mesaj var mı? CHP'nin, MHP'nin ya da HDP'nin siyaset felsefesi şudur diye herhangi bir yazı okudunuz mu? Sadece akademik literatürde AK Parti'nin son 12 yılıyla ilgili yazılanlara baksalar, başka hiçbir siyasi hareketle ilgili bu derece yoğun yazı, makale kaleme alınmamıştır dünyada. Bir kısmı bunu büyük bir övgüyle ve kadirşinaslıkla ifade ediyor, bir kısmı eleştiriyor. Biz eleştirenin eleştirmesinden, kınayanın kınamasından korkmayız çünkü tarihe ağırlık koyan, özne olanlar dostlar da kazanır, düşmanlar da kazanır. Hiçbir düşman kazanmayayım diye yola çıkmışsanız, aslında hiçbir iş yapmayacağız anlamına gelir. Biz mazlumların yanındayız, zalimlerin düşmanlıklarından da korkmayız."

Ekonomide yapısal dönüşüm programı

Başbakan Davutoğlu, Ekonomide Yapısal Dönüşüm Programının 25 program ve 1200 eylem planından oluştuğunu, çalışmanın büyük ölçüde tamamlandığını ifade etti.

Programın dokuzunu perşembe günü açıklayacaklarını belirten Davutoğlu, sonraki bölümü her ay dokuz ya da sekizerli paketler halinde açıklamaya devam edeceklerini bildirdi.

Açıklayacakları dokuz madde arasında ithalata olan bağımlılığın azaltılmasının bulunduğunu söyledi. İthalata bağımlılığı azaltmanın hem reel sektörün üretimini artıracağını hem de cari işlemler açığını minimize edeceğini kaydetti.

Başbakan Davutoğlu, yerli kaynaklara dayalı enerji üretim programının ekonominin en yapısal sorunlarından birine işaret eden husus olduğunu belirterek, "Cari açığımız büyük ölçüde enerjiye olan bağımlılığımızdan kaynaklanıyor. Yerli kaynaklara dayalı enerji üretimi bu bağımlılığı azaltacak, milli ekonominin milli enerjiyle tahkim edilmesini sağlayacak" dedi.

"Eşkıyalık yapmaya ve haraç almaya kalktılar"

Çözüm süreciyle bu aidiyet ve kardeşlik bağını güçlendirmeye çalışırken birilerinin de aksine bu aidiyet bağını zayıflatmaya çalıştığını ifade eden Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Kobani bahane edilerek yapılan eylemlerden sonra şimdi herkesin bir muhasebe yapma vaktidir. Biz 2005'te sayın Cumhurbaşkanımızın Başbakan olarak Diyarbakır'da yaptığı konuşmadan sonraki bütün o süreçte aslında insan haklarına ve özgürlüklerin yaygınlaşmasına dayalı olarak Türkiye'nin evrensel standartlarda demokratik bir ülke olması ve vatandaşların özelliklerinin her bir özelliğine saygı gösteren bir siyaset anlayışını ilan ettik. O günden bugüne ne zaman Türkiye'de bütün vatandaşlar kenetlenmiş ve yeni bir Türkiye idealiyle yola çıkmışsa engellenmeye çalışıldı. Bu ilk defa olmuyor. 2005'te bu yaklaşım Diyarbakır'da ilan edildikten sonra 2006'da o zaman adından başka hiçbir özelliği cumhuriyet ile bağdaşmayan ve darbe çağrıları yapan cumhuriyet mitingleri yapıldı. Arkasından 'e-muhtıra' verildi. Biz yılmadık. Bütün yolları, yöntemleri değerlendirerek bu terör belasından, bu sorundan ülkemizi kurtarmak için yoğun bir çaba içine girdik. Arkasından Oslo süreciyle ilgili provokasyonlar yaşandı. Dün dinlediniz şimdi HDP sözcüleri sanki barış melekleri gibi çağrıda bulunuyorlar. Sanki onların Kobani bahanesiyle yapılan o talandan, o vandalizmden, o baskıdan, o zulümden hiç hisseleri yokmuş gibi hükümete çağrıda bulunuyorlar. Bu çağrıların karşılık bulması için herkesin dürüst bir şekilde muhasebe yapması lazım."

Davutoğlu, geçen sene çözüm sürecine ivme katma iradesi gösterdiklerinde, Mart, Nisan aylarında TBMM'de Çözüm Komisyonu, bütün tarafların beklentilerini karşılamak üzere de Nisan 2013'te Akil İnsanlar Heyeti'nin oluşturulduğunu anımsattı. Davutoğlu, Akil İnsanlar Heyeti'nin bütün Türkiye'yi dolaştığını belirterek, heyettekilere teşekkür etti.

"Beklenti, mutabık kalınan husus neydi?" diye soran Davutoğlu, şunları söyledi:

"Mayıs ayında bu terör unsurlarının Türkiye'yi terk etmeleriydi. Terk ettiler mi? Mayıs ayında bunu ilan etmelerine rağmen Türkiye'yi terk edip, silahsızlanma yönünde herhangi bir adım attılar mı? Hayır. Çünkü onlar bu zamanı kazanıp, Türkiye'yi tekrar istikrarsızlaştırma çabası içine girdiler. O günlerde tam da çözüm ümitleri büyük bir ivme kazanmışken Türkiye'de Gezi provokasyonları yaşandı. Bu gezi provokasyonları dolayısıyla hemen geri adım attılar. Arkasından hükümetimiz kararlı bir şekilde çözüm iradesini, demokratikleşme iradesini gösterdi. 30 Eylül demokratikleşme paketini açıkladı. 12 yılın en kapsamlı demokratikleşme paketini devreye soktu. 16 Kasım'da Diyarbakır'da Sayın Başbakanımız ile birlikte Sayın Barzani'nin birebir yaptıkları çağrılarla çözüm süreci tekrar ivme kazandı. Bu sefer 17 ve 25 Aralık provokasyonlarıyla yine darbe vurmak istediler.

O zaman bu darbe teşebbüslerine karşı da HDP kararlı bir tavır ve tutum sergilemedi. Buna rağmen biz kararlılıkla çözüm süreci irademizi ortaya koyduk. Hiç tereddüt etmedik. Çünkü biz birilerini memnun etmek için değil, ezelde kardeş olan bu milletin her bir ferdini ebediyete kadar kardeş kılmak için çözüm süreci iradesini ortaya koyduk. Malazgirt'te Alparslan'ın ordusunda yanyana duranların, İstiklal harbine kadar her bir meydan okuma karşısında yan yana duran bu tarihi kardeşliğin ebediyete kadar sürmesi ve Cumhuriyet idealinde herkesin birleşmesi, eşit vatandaşlık idealinde birleşmesi için bu çözüm iradesini ortaya koyduk. Haziran ayında bunun için yasa çıkardık. Biz bu yasalarla çözüm sürecine bütün tarafların ve onların da istediği gibi bir hukuki çerçeve oluştururken, onlar, Ankara'da siyaset yaparken ilişkide oldukları bazı gruplar şehirlerimizin etrafında kendilerine has bir düzen kurma çabası içine girdiler. Eşkıyalık yapmaya ve haraç almaya kalktılar, tehditler, şantajlar yaptılar. Biz bunların hepsini takip ettik. Hepsinin üzerine gitmek kararlılığını gösterdik ve bekledik ki HDP çıksın ve kendi çözüm süreci perspektifini açık bir şekilde ortaya koysun."

"6-7 Ekim'de eşkıyalıklarını zirveye çıkardılar"

Davutoğlu, Cumhurbaşkanı seçiminden sonra yeni hükümet kurulduğunda daha güven oyu almadan yaptıkları ilk toplantının çözüm süreci mekanizmasını oluşturma toplantısı olduğunu vurguladı.

1 Ekim'de Başbakanlık Kararnamesiyle çözüm sürecinin mekanizmasını ortaya koyduklarına işaret eden Davutoğlu, şöyle konuştu:

"Peki cevap ne oldu? 6-7 Ekim'de eşkıyalıklarını zirveye çıkardılar. Biz bunlara sessiz mi kalacağız? Şunu mu bekliyorlar. Biz bu iradeyi sürdürelim ki sürdüreceğiz. Bizim bu irademiz onlarla değil, barış isteyen bu ülkede hiçbir ananın yüreğine acı düşmesine razı olmayan 77 milyon vatandaşımız adına bu süreci yürütüyoruz. Ama beklentileri şuysa, bir taraftan 'çözüm' ama diğer taraftan kamu düzenini aşındıra aşındıra Doğu'da aynı Kobani'de, Haseke'de başka yerlerde olduğu gibi kendilerinden başka hiçbir siyasi gruba hak, hayat alanı tanımayan bir defakto durum oluşturalım diyorlarsa buna izin vermeyiz.

Bu kürsüde 2 hafta önce 'CHP ve HDP niye Esad'ı destekliyorlar biliyor musunuz? Birisi Türk Baas'ı diğeri Kürt Baas'ı demiştim. Hemen teyit edici hamle geldi. HDP'li bir milletvekili döndü AK Parti'ye karşı seküler güçlerle işbirliği çağrısında bulundu. Aynen 2006'da cumhuriyet mitingleri görüntüsü altında 'ordu göreve' diye çağrı yapanlar gibi. Şimdi HDP pozisyonunu tespit etsin. Eğer çağrısı CHP'ye ise daha Dersim'den özür dileme erdemi bile göstermeyen bir partiyle birarada olacaklarsa beraberlikleri hayırlı, mübarek olsun. Zulümde beraberler, zalimlikte beraberler. IŞİD'i desteklemekte, Esad'ı desteklemekte eğer beraberlikse buyursunlar. Biz ise bu topraklardaki her bir kardeşimizle beraber hiçbir ayrım, etnik ve mezhebi fark gözetmeden her biriyle beraberiz."

"Demokrasiye de çözüm sürecine de ihanettir desinler"

HDP'ye çağrıda bulunan Başbakan Davutoğlu, "Şimdi onlara çağrımız açıktır. Dün 'siyasi parti olarak davranırlar ve yasal çerçeve içinde hareket ederlerse tabi ki çözüm sürecinde herkes bizim muhatabımızdır' dediğim zaman alınmışlar. Ama kusura bakmasınlar yapmaları gereken şey barışçıl, demokratik siyaseti kabul etmeleridir. Şiddeti mazur gördükleri zaman bu siyasetin dışına çıkarlar ve muhatap olma niteliğini kaybederler. Çıksınlar ve açık bir şekilde '6-7 Ekim'de yapılanlar demokrasiye de çözüm sürecine de ihanettir' desinler. Sadece Türkiye'nin geneliyle ilgili değil, bölgeye de gittiklerinde Diyarbakır'da, Van'da, Bitlis'te, Muş'ta, Siirt'te, Batman'da, Şırnak'ta, Hakkari'de sıradan vatandaşlara gidip sorsunlar" diye konuştu.

Bu olayları onaylayan kimsenin olmadığını vurgulayan Davutoğlu, sözlerine şöyle devam etti:

"Çünkü bu vatandaşlarımız biliyorlar ki çözüm süreci demek barış ve istikrar demek. Çünkü bu vatandaşlarımız biliyorlar ki çözüm süreci demek Türkiye'nin ekonomik kalkınmasından bütün bölgenin pay alması demek. Onun için işyerlerini yıkmaya kalkıştılar. Şimdi bir kez daha buradan sesleniyorum; hükümetimizin çözüm süreci konusundaki iradesi tam ve kesindir. Kimse bundan şüphe etmesin. Ama çözüm sürecinin başarıya ulaşması için kamu düzenini koruma konusundaki irademiz de aynı ölçüde kesin ve kararlıdır. Eğer bu hususlarda mutabık kalınırsa Türkiye'de bütün aktörler elinden gelen çabayı gösterirse bizim için de herkes muhataptır. Nihayet bütün bu zor ve çetin yolları beraber yürüttük. Ama beraber yürüme iradesi birlikte yol yürürken bir taraftan da sağı solu yakıp yıkmak haline dönüşürse, bu yol yürüme iradesinin dışında bir yere yönelmiş demektir. Bu kararlılığımızı sürdüreceğiz. Çözüm sürecindeki bu kararlılığımızı istismar etmek isteyen MHP'ye, CHP'ye de buradan bir kez daha sesleniyorum. Türkiye'nin birliğini, beraberliğini korumak, savunmak Ankara'da olmaz. Alana inin alana."

"Seçimlere kadar Türkiye'nin her bir santimetrekaresini dolaşacağız"

Son AK Parti Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısında, bundan sonra bu toplantıyı Türkiye'nin farklı köşelerinde yapma kararı aldıklarını belirten Davutoğlu, "Urfa'dan başlıyoruz. Peygamberler diyarından ve inşallah Türkiye'nin doğusunda, batısında, kuzeyinde, güneyinde yapacağız" diye konuştu.

Seçimlere kadar Türkiye'nin her bir santimetrekaresini dolaşacaklarını, kongreler ve seçimler vesilesiyle adım atmadıkları vatan toprağı kalmayacağını vurgulayan Davutoğlu, "Bugün sabah mangalda kül bırakmayan Sayın Bahçeli, gelecek hafta grup toplantısında acaba benim burada söylediğimi söyleyecek mi? 'Seçimlerde adım atmadığım vatan toprağı kalmayacak' diyebilecek mi? Sorumuz budur. Karşımıza kim çıkarsa çıksın, kim engel olmaya çalışırsa çalışsın AK Parti kadroları Türkiye'nin her yerinde al bayrağı da dalgalandıracak, vatanın birliğini de insanların hak ve özgürlüğünü de savunacak" dedi.

Vatanın birlik ve beraberliğinin, ülkedeki her bir vatandaşın hak, hukuk ve demokratik özgürlerinin böyle savunulacağını belirten Davutoğlu, "Nasıl dünyada biz Brüksel'de Avrupalı, Taşkent'te Asyalı, Ortadoğu'da Ortadoğulu gibi konuşuyorsak Türkiye'de de Edirneliyle konuşurken Edirneli'nin diliyle, ruhuyla konuşuruz. Diyarbakırlıyla aynı dilde konuşuruz. İzmirliyle, Trabzonluyla, Hakkariliyle, Kayseriliyle, Samsunluyla konuşuruz. Bu şehirlerimizin bu şehirlerdeki hemşerilemizin hepsiyle konuşabilen tek parti AK Parti'dir" şeklinde konuştu.

"Tavrımız değişmedi"

Başbakan Davutoğlu, konuşmasını şöyle tamamladı:

"2002 3 Kasım'ından bu yana Genel Başkanımızı yasakladılar, bu tavrımız değişmedi. Darbe teşebbüsleri organize edenler oldu, bu tavrımızı değiştirmedi. E-muhtıra verildi, tavrımızı değiştirmedi. Parti kapatma davası açıldı, tavrımız değişmedi. Gezi provokasyonları yapıldı, tavrımız değişmedi, 17-25 Aralık provokasyonları yapıldı, tavrımız değişmedi. Kobani provokasyonu yapıldı, tavrımız değişmedi. Çünkü bizim tavrımız, milletin ve tarihin tavrıdır, bir siyasi partinin tavrı değildir sadece. Bizler sinmedik, Allah da şahit, millet de şahit, zikzak yapmadık, verdiğimiz sözden geri durmadık, cahilin tehdidinden geri adım atmadık, namerdin tuzağına hiçbir zaman boyun eğmedik. Sadece milleti dinledik, sadece vicdanımızı dinledik, sadece tarihten gelen ecdadın sesini dinledik ve dinlemeye devam edeceğiz. Biz gönül kulağıyla duyar, gönül diliyle konuşuruz. Gönül kulağıyla duyan, gönül diliyle konuşanlar milletle beraber aynı hissiyatı yaşarlar.

2015 seçimlerine yürürken aziz kardeşlerim hepinizden ricam, durmayacağız. Meclis çalışması biter bitmez Anadolu'nun her bir köşesine dağılacağız, her bir kardeşimizle gönül diliyle konuşmaya devam edeceğiz. 2015 seçimlerinde bir kez daha milletin 'bundan sonra da emanet sadece AK Parti'ye verilir' sesini, birlikte duyacağız inşallah. Nasıl 4 Kasım sabahı yeni bir Türkiye'ye, yeni bir dünyaya doğmuşsa güneş; inşallah 2015 Haziranı'nda yepyeni bir dünyaya, yepyeni Türkiye'ye doğru yürüyüşümüz kararlı bir şekilde devam edecektir. Allah yolumuzu açık eylesin, bahtımızı ve kaderimizi milletimizle beraber eylesin. Allah'a emanet olun. "

HDP İl Başkanlığındaki saldırı

Davutoğlu, TBMM’de partisinin gurup toplantısın ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Başbakan Davutoğlu, HDP İl Başkanlığındaki saldırıyla ilgili olarak, saldırının bildirilmesinin ardından emniyet birimlerinin olay yerinde gerekli incelemelerini yaptığını söyledi.

Saldırıyı hiçbir gerekçenin mazur gösteremeyeceğini ifade eden Davutoğlu, "Her şeyden önce bütün şiddet olaylarını açık bir şekilde telin ettiğim gibi, kınadığım gibi bu şiddet olayını da kınıyorum. Hiçbir gerekçe, herhangi bir siyasetçiye herhangi bir vatandaşa yapılan saldırıyı mazur gösteremez. En güçlü ifadelerle bu saldırıyı kınıyorum" ifadesini kullandı.

Şiddetin olduğu yerde siyaset ve özgürlüklerin de olamayacağının altını çizen Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Ama şu hususu da onurla ifade ediyorum, saldırgan yakalanmıştır, çok kısa bir süre içinde. Suçunu itiraf etmiştir. Bu da emniyet birimlerimizin etkin müdahalesinin açık sonucudur. Tabii yargıya teslim edilecek. Saldırgan, 1986 Ankara doğumlu."

Bingöl'deki güvenlik görevlilerine yapılan saldırı

Başbakan Davutoğlu, Bingöl'de güvenlik görevlilerine yapılan saldırıyla ilgili de "Bingöl'de emniyet müdürümüze ve güvenlik görevlilerimize saldıranlardan, aranan bir şahıs da bugün yakalanmıştır. Aslında işte kamu düzeninden kastettiğimiz de budur. Ümit ederim HDP de dahil bütün siyasiler kamu düzeninin herkes için nasıl önemli olduğunu bütün bu olaylarla fark etmişlerdir" diye konuştu.

"Tekrar vurguluyorum, HDP’ye dönük bu saldırıyı şiddetle kınıyorum ve kamu düzeni faili meçhul bırakmamak demektir" diyen Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Ankara'da da Bingöl'de de tüm Türkiye'nin herhangi bir yerinde de bu tür saldırı söz konusu olduğunda emniyet birimlerimiz en etkili şekilde saldırganın, suçlunun peşine düşüp yakalayacaktır, yargıya teslim edecektir. Bu hususları kamuoyumuzun takdirine sunuyorum."

Bir gazetecinin, saldırganın kimliğini sorması üzerine, Davutoğlu, "Saldırganın kimliği, söylediğim gibi 86 doğumlu, Ankara nüfusuna kayıtlı. Hukuki bir süreç olduğu için ismini zikretmeyeyim. Nedeni araştırılıyor. Önemli olan burada saldırganın hemen yakalanmış olması. Bu tabii kamuoyuna verilen en güçlü mesajdır. Bir kez daha bunu şiddetle kınadığımı ifade ediyorum."

"Hiç kimseyi hedef göstermedik"

Başbakan Davutoğlu, HDP'den saldırıyla ilgili, "hedef gösterildik" şeklinde açıklamalar yapıldığını, bu açıklamalara ilişkin görüşünün sorulması üzerine ise şöyle konuştu:

"Şimdi bu açıklamanın kabul edilebilir tarafı yok. Hiçbir şekilde kimseyi hedef göstermiyoruz. Ama HDP Kobani olayları esnasında 6-7 Ekim'de yaptıkları açıklamalarla, sadece hükümeti değil, Doğu'da, Güneydoğu Anadolu'da, Türkiye'deki her bir vatandaşımızı hedef göstermiştir. Hükümetimiz hiçbir temel mesnet olmadan IŞİD ile işbirliği yapıyor, Kobani'de Kürtleri katlediyor gibi, hiçbir karşılığı olmayan bir suçlamayla suçlamıştır. Ayrıca da HDP'li olmayan yada örgüte bir şekilde müzahir olmayan bütün vatandaşları da hedef göstermiştir. Bunun da nasıl acılara sebebiyet verdiği ortada. Biz hiçbir zaman, hiç kimseyi hedef göstermedik ama bu tutumlarından sonra demokratik ortamda eleştiri hakkımız hem vardır hem bu eleştiriyi yapmak, kamuoyumuzu bilgilendirme açısından da bir zarurettir. Bugün ve yarın, Türkiye'de kamu düzeni, hepimiz için ihtiyaçtır. Kamu düzeni yok olduğunda, zaafa uğradığında bütün vatandaşlarımızın her yerde bir şekilde risk altında olacağı açık bir şekilde ortaya çıkıyor."

"Bizim tek söylediğimiz şey, Türkiye'de herkesin barışçıl, demokratik, siyaseti benimsemesi, illegal hiçbir faaliyete destek vermemesi, illegal hiçbir yapıya haraç toplamak da dahil, insanları tehdit ve şantaj altında belli eylemlere zorlamak da dahil bu eylemlere pirim vermemesidir" ifadesini kullanan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bütün siyasi partiler için geçerli bir kuraldır. HDP de diğerleri de AK Parti için, MHP için, CHP için, herkes için sivil siyaset şiddetten arınmış, görüşlerin medenice tartışıldığı, toplantı ve gösteri yürüyüş hakkının medenice kullanıldığı bir ülke, Türkiye, demokratik bir ülke. 1 Kasım'da bazı gösteriler yapıldı ama şiddet olmadığı zaman demek ki görüşler ifade edilebiliyor. Demek ki binalar yakılmadan, yıkılmadan görüş ifade edilebiliyor. Biz her türlü eleştiriye açığız. Ama diğer partilerin bu eleştirilere açık olması lazım. Açık olmadığımız tek şey yasa dışı faaliyettir, şiddettir, terördür, talandır. Buna açık değiliz. Açık da olmayacağız. Burada hedef gösterme diye bir şey söz konusu değil. Dün yaptığımız açıklamalar gayet berrak, açık ifadeyle yapılmıştır. Bizim için bütün siyasi partiler muhataptır ama her siyasi partinin asli görevi, hele hele çözüm süreci gibi hassas bir süreçten bahsediyorsak asli görevi barışçıl bir dil kullanmasıdır, itham etmemesidir, şiddete davetiye çıkarmamasıdır. Tutumumuz budur. Kimseyi hedef göstermedik, göstermeyiz."

Kaynak : AA