Bahsi açmadan evvel şu tuhaf kelimeye bir göz atalım okur: Zehr, iki anlamı olan ve üzerinde durulması icap eden tarihi kelimelerden. Birin

Bahsi açmadan evvel şu tuhaf kelimeye bir göz atalım okur:
Zehr, iki anlamı olan ve üzerinde durulması icap eden tarihi kelimelerden.
Birinci ve Arapça anlamı çiçek demek.
İkinci ve Farsça anlamıyla da evet, bildiğimiz zehir yani ağı yahut sem.
Birbirinden farklı bu iki manaya bakarak kimilerinin hayatı bir zehr gibiyken kimilerininki de en tesirlisinden düpedüz bir zehir değil midir? Ama biz solmaya, yok olmaya mecbur ilk anlamı geçip dikkatimizi ikinci anlama, acı tarafa verelim.
Zehir, tabiatın kimi canlılara doğal olarak bahşettiği en ıstıraplı ölüm oyunlarından biridir. Yılan, akrep, çıyan ve bazı deniz canlıları vs. bu oyunu Allah'ın her günü oynarlar fakat kimse kalkıp da zehirli olduğu için bir yılanı yahut çıyanı garipsemez. Tam tersi bir durum anormal olur. Tabi, bir de madalyonun arka yüzü var, ayın karanlık yüzü gibi hep sırda kalan. Yine üstelik ne denli güçlü olursa olsun, her zehrin gene kendinden çıkarılan bir panzehiri de mevcut. Yalnız müşkülpesent okurum, öyle bir zehir var ki, panzehirinin bu dünyada olmadığına kaniyim. En beter zehirlerden bile daha tesirli bu zehre biz ‘’zehri ins" diyoruz yani insan zehri.
Şimdi bu bahse nereden geldim diye akıllı okur hemen taşı gediğine koyup bir sual sorarsa yazının başında bahsettiğim gibi beyaz camdan seyrettiğim bir haberden diyeyim. Haberin başkahramanı, insandan neredeyse sekiz kat hızlı yaşlanan, cinsini çıkaramadığım bir köpek, bu âlemdeki en belalı zehri insanın taşıdığına bir kere daha inandırdı beni.
Haberi hatırlayanlarınız olmuştur: Yaşlı bir kadına çarşıda pazarda, yolda yolakta yardım eden şu köpekten söz ediyorum. Hani çöpleri atıyor, poşetleri taşıyordu ya... Ha, işte o zavallı hayvanı, surette insan, sirette sakat biri, katran vakti zehirleyip öldürdü. İnsanın insana yüz çevirdiği bir zamanda bir köpekle muhabbet kuracak kadar iyi bir insana iki ayaklı zelil bir mahluk böyle bir kötülüğü niçin yapar?
Cevap pek sıradan, hatta biraz lüzumsuz çünkü insan, şu alemde kötülüğü tasarlayan tek canlıdır. İstifçi, işbirlikçi, hazıra konan, kuyumcu titizliğinde ince hesaplar yapan, sinekten yağ çıkaran, kurnaz, ölümüne bencil ve tüm bunlara karşılık nasılsa tapar derecesinde kendini sevmeyi beceren tek varlıktır.
Burada insanın nasıl rollere girdiğiyle alakalı acayip çelişkiler de söz konusu. Bir kere bir rol çalma işi var ortada. İki ayaklı meçhul zat, dört ayaklı köpekten vahşilik rolünü, onu katlederek pençesinden almış olmuyor mu? Yani köpeğin insanı ısıracağı yerde hayret, âdem değil adem evladı tutup köpeği ölümüne ısırıyor. Ama biliyoruz ki, bu ne ilkti ne de son olacak. Dünyayı resmen yağmalayan insanın karşısına her gün biraz daha vahşileşerek çıkan doğa, akıl gücüyle yapılan her şeyin öcünü insandan çaresi yok, a-la-cak!
Edebiyat Manifestosu’nda bu hafta 5. madde: Eski, bugün edebiyat için bir ölçüt olamaz, taklit edilemez. Ancak eskiden biraz feyzalınabilir. Bu nedenle bugünün edebiyatı kendini yenilemek ve bağımsız olmak zorundadır.
Haftanın kitabı: George Orwell’dan ‘’Hayvan Çiftliği.’’ İdrakli okumalar dilerim.