-Asfiktik reaksiyonlar: Oksijensiz kalan bebeklerde beyin sapından kaynağını alan, epileptik olmayan, gözde kaymalar, dil şapırdatmaları, pedal çevirme

-Asfiktik reaksiyonlar: Oksijensiz kalan bebeklerde beyin sapından kaynağını alan, epileptik olmayan, gözde kaymalar, dil şapırdatmaları, pedal çevirmeler, düzensiz vücut hareketleri görülür.EEG(Elektroensefalogram) normaldir.Tedaviye gerek yoktur.

-Selim yenidoğan uyku sıçramaları: Bebeklerde uykunun hızlı göz hareketleri (REM) fazı aktif dönemdir. Bu dönemde göz kapağında seyirmeler, ağız çevresinde çekilmeler ve uzuvlarda atımlar görülebilir. Bu durum sıklıkla nöbetle karışabilir. Şüpheli durumlarda video EEG önem kazanır. Bazı zamanlarda, uyku sıçramaları oldukça belirgin olabilir. Beslenme sonrası uykuya dalarken, uyanma döneminde kısa sürebilen, kollarda ve bacaklarda sıçramalar görülebilir. Uyanıkken görülmez. Bu ataklar genellikle çocuk 6-12 aylık olunca kendiliğinden kaybolur. Tedavi genellikle gereksizdir.

-Hiperpleksiya: Beyindeki inhibitör glisin reseptörlerinin olgunlaşmasının tamamlanmaması sonucu, çevresel uyarılara verilen aşırı bir yanıttır. Atak anında çocuk kasılır, bu dönemde nefes alamaz ve morarır. Atak sırasında her iki kol orta hatta birleştirildiğinde atak sona erer. Çocuk karnından ağrılı uyarı verilerek ağlatılırsa atak yine sona erer. Burnun ucuna ritmik vurmak atakları tetikler. Özellikle beslenme esnasında uyarı ile atak başlarsa akciğere besin gidebilir. Ciddi ataklarda kalp durabilir. Çocuk büyüdükçe atakların şiddeti ve sıklığı azalır, kasılmalar kaybolur, ancak ani sıçramalar devam edebilir. Düşük doz benzodiyazepinler ve valproik asid oldukça etkilidir. Otozomal dominant ve resesif kalıtım söz konusudur.

2. SÜT ÇOCUKLUĞU DÖNEMİ

- Katılma nöbeti:
Pallid katılma nöbeti: Genellikle küçük yaralanmalar, kan alınması, elin kapıya sıkışması, koşarken düşme gibi acı verici uyarılar sonrası çocuk kısa bir çığlık atar, gevşer ve yığılır, rengi solar ve bilincini yitirir. Nedeni vagal yanıt nedeni ile aniden gelişen bradikardidir. Genellikle atak 60 saniyeden kısa sürer. Çocuk uyandığında yorgundur, dinlenmek ister. Tedavisiz çocuklarda oldukça şiddetlidir. Tedavide pirasetam etkilidir. Çocuklar atak aralarında tümü ile sağlıklıdır, zekaları normaldir. Prognoz daima iyidir.

Siyanotik(Mor) katılma nöbeti: Katılma nöbetlerinin %70'i siyanotik tiptedir. Nöbetlerin nadir olarak yenidoğan döneminde başladığı bildirilmişse de genellikle 4- 6. aydan sonra görülürler. Sıklıkla uyarıcı bir etmen vardır; acı, kızgınlık, korku nöbeti tetikleyebilir .Ağlama sırasında çocuğun solunumu durur. Çocuğun o anda ağzı açıktır ve deri rengi değişmeye başlar, bu dönem nefes alma ile sonlanabildiği gibi morarma derinleşerek ikincil oksijensiz kalma tabloya eklenebilir, nadiren sıçramalar görülebilir. İdrar kaçırma görülebilir. Kısa süreli olayın şiddetine bağlı olay sonrası uykululuk gözlenebilir. Şiddetli ataklarda çocuk yay gibi kasılabilir. Nöbet anında nefes borusuna besin kaçmasını ve kafa travmasını önlemek için çocuk yan yatırılmalıdır. Beyin kan akımını azaltacağı için çocuk dik olarak kucağa alınmamalıdır. Aileye psikolojik destek verilmesi faydalı olmaktadır, kansızlık varsa demir tedavisi verilmelidir. Antiepileptiklerin katılma nöbeti tedavisinde yeri yoktur. Çok nadir durumlarda, şiddetli atakları olan çocuklarda pirasetam, atropin kullanılabilir.

- Selim geçici baş dönmesi atakları: Ataklar genellikle 1-2 yaşlarında başlar, sık olarak devam eder. Çocuk uyanıktır, birden korkmuş gibi panikler, olay bitinceye kadar hareket etmek istemez. Çocuğun gözlerinde geçici kayma görülebilir. Bilinç kaybı yoktur. Bir dakika kadar sürebilir. Çocuk bu dönemde yürütülmeye çalışılırsa yere düşer. Küçük çocuklar panik içinde ağlar, daha büyük çocuklar olayı anlatmaya çalışırlar. İlk dönemlerde her gün veya 2-3 ayda bir olur iken yaş ile sıklığı azalır. Çocukların atak öncesi ve atak sonrası nörolojik muayeneleri normaldir. Elektroensefalografi ve MRG normaldir. Etiyoloji bilinmemektedir ancak bu çocuklarda ileri yaşlarda migren sıklığının topluma göre yüksek olması geçici damar bozukluğunu düşündürmektedir. Olay, çocuk 5 yaşına gelince geçer. Bilinen ve etkinliği kabul edilen bir tedavisi yoktur. Baş dönmesi olan her çocuk kulakta buşon olup olmadığı açısından KBB hekimi tarafından değerlendirilmelidir.

- Selim geçici baş ve boynun bir tarafa dönmesi : Atak genellikle bir kaç saat sürmekle birlikte nadiren bir veya iki gün kadar da devam edebilir. 2 yaş altı süt çocuklarında sıktır. Genellikle haftada birden azdır, sıklığı yaş ile birlikte azalır ve kaybolur. Olay esnasında çocuk başını bir yöne çevrili tutar, bu dönemde belirgin huzursuzluğu olur tabloya kimi zaman kusmalar, gözde kaymalar eklenebilir. Labirent sistemdeki bir patolojiden şüphelenilmektedir. Kesin bir tedavisi yoktur, ancak şiddetli olgularda difenilhidramin kullanılabilir. Beyin arka çukur patolojilerinde de benzer klinik tablo olabileceği ve mutlaka bu yönden ayırıcı tanı yapılması gerektiği akıldan çıkarılmamalıdır. Enfeksiyonla ilişkili atlantooksipital subluksasyon(1. Ve 2. Omur arasında ayrışma) açısından AP-lateral boyun grafisinde 1.ve 2. Vertabra arasında ayrılma olup olmadığı bakılmalı, ortopedi ve beyin cerrahisi hekimi ile bereber hasta değerlendirilmelidir.

- Siklik(Aralıklı) kusma atakları: Kusma, letarji, uyuklama atakları 5 yaş altı çocuklarda görülür. Atak 24 - 72 saat kadar sürebilir. Bağırsak malrotasyonu(bağırsak ters dönmesi), metabolik hastalık gibi nedenlere yönelik ayrıntılı tetkikler yapılmalıdır. Tanı diğer nedenler dışlanarak konulur. Bu hastaların bir kısmında ileri yaşlarda migren geliştiği bildirilmektedir.

- Mastürbasyon: Matürbasyon, genital organların sürtünme, elleme gibi hareketlerle veya bacakların birbiri üzerine koyulması ile gelişen bir haz alma şeklidir. Çocuğun yüzünde kızarma ve terleme görülür. Kızlarda daha sık rastlanır, iyi öykü, hatta Video-EEG olmazsa ağrılı kasılma ve nöbetler ile karışabilir. Erkek çocuklarda yüzü koyun pozisyonda bellerini yukarı-aşağı hareket ettirme davranışı görülür. Hasta oturuken veya yatarken bacaklarını gererek sıkıştırır, nefesi hızlanır, yüzü kızarır, terler, sanılanın aksine genellikle ellerini genital bölgesine götürmez. Olay bir kaç dakika sürer, müdahale ile kesilebilir. Günde 20 kez tekrarlayabilir. Özellikle büyük çocuklar yalnız kalmak isterler, belirli pozisyon alırlar. Genelde 3 yaşından sonra görülmez. İdrar yolu enfeksiyonları, vulvovajinit, bez dermatiti gibi nedenler kaşıntıya neden olduğundan, çocuk kaşıntıyı gidermek için yaptığı hareketler sırasında haz duyduğunu keşfeder. Zeka geriliği ve otizmi olan çocuklarda daha sık görülür. Davranış tedavisi ile ortadan kalkar.

-Konfüzyonel uyanıklık: Genelde süt çocukları ve yeni yürüme dönemindeki çocuklarda görülür. Gece uykusunda ya da gündüz kestirmelerinde, uyanma veya uyanıklıkta davranışsal tepkiler görülür. Bağırma, ağlama ve vurma görülebilir.İlerleyen yaşlarda sıklığı azalır. Ergenlik döneminden sonraki 7 yılda sıklıkda tekrar artış görülür. Ataklar 5 ile 15 dakika arası sürer. Ergenler ve erişkinlerde, konfüzyonel uyanıklıkların iki varyantı vardır. Bunlar; ciddi sabah uyuşukluğu, uyku ilişkili anormal cinsel davranıştır.

-Spasmus Nutans: Spasmus nutans genellikle 4 ile 14 aylık çocuklarda görülür. Tedaviye ihtiyaç duyulmadan 1 ila 4 yıl arasında kendiliğinden geçer. Sebebi bilinmemektedir. Tanı için, 3 klasik bulgu gerekir; Gözlerde kayma, baş sallama hareketi, baş ve boyunda bir tarafa dönme. Spasmus nutans tanısı konulmadan önce diğer olası tanılar mutlaka ekarte edilmelidir. Optik sinir gliomu ve doğuşsal göz kayma ayırıcı tanıda önem taşır. Normal oftalmolojik ve nörolojik muayene bulguları ve normal beyin MR'ı tanı için gereklidir.

-Selim geçici yukarı bakış: Başlangıç genellikle bir yaşın altındadır. Yukarı bakış atakları ve yukarı bakışı kompanse etmek için eşlik eden boyun ve çenenin aşağı dönmesi ile karakterizedir. Genellikle uykuda geçer. Değişken derecelerde düşme atakları görülebilir. Nörolojik muayene genellikle doğaldır. İzlemde olgularda ağırlaşma görülmez. EEG normal, BOS nörotransmitter düzeyleri normaldir. Etiyolojide otozomal dominant, otozomal resesif kalıtım olabilir. Migren veya epileptik nöbetle ilişkisi yoktur.

-İrkilme Atakları: İnfant ve erken çocukluk döneminde görülen ve sık olmayan selim bir bozukluktur. Başlangıcı hayatın 4-6. aylarındadır ve bu durum 6-7 yaşlarına kadar sürebilir. Bebeğin işitsel, görsel, dokunsal ya da diğer herhangi bir uyarana karşı ani bir korku reaksiyonu şeklinde görülür. Titreme, irkilme hareketleri görülür. Bazen üst uzuvlarda kasılma görülebilir.İrkilme atakları “selim esansiyel tremorun” öncü bir belirtisi olabilir. Bilinç kaybı ve EEG anormallikleri yoktur. Bu ataklar günde birkaç saniye sürer. İrkilme atakları çoğunlukla çocuk büyüdükçe sıklığı giderek azalarak iyileşir. Yenidoğan döneminde normal kabul edilebilen bu tablonun sonraki aylarda sürmesi ve artması patolojik olmakla birlikte epilepsi ile karıştırılmamalıdır. Rahatsız edici atakları olan vakalarda propranolol tedavisi yararlı olabilir. Çoğu vakada tedavi gereksizdir.

-Sandifer Sendromu: Bu sendromda boyun ani geriye doğru gider veya baş yana doğru bükülür. Bu hareketler ağrılı kasılma ile karıştırılabilir. Anormal boyun hareketlerine ve pozisyonuna rağmen boyun kas tonusunda artma olmaz. Pediatrik hastalarda paroksismal tortikolis, paroksismal distoni ve epilepsilerle ayırıcı tanısı yapılması gerekir. Hiatus hernisi, gastroözofageal reflü ve özofagial dismotilitesi olan çocuklarda anormal postürle ilişkili boyunda bükülme şeklinde hareketler olabilir.

-Kalıtsal Çene Titremesi: Çenede 3/saniye hızında titreme şeklinde hareketler olur ve epilepsi ile karıştırılabilir. Bu kısa ataklar stres, kızgınlık ve düş kırıklığı ile başlayabilir. Otozomal dominant kalıtım gösterir. Nörolojik bulgular ve EEG normaldir.


3- ÇOCUKLUK DÖNEMİ

a- Senkop(Bayılma)
Damarsal ya da kardiyak kökenli geçici bilinç bozukluklarına bayılma denir. Ani şuur kaybı, düşme ve kısa sürede kendiliğinden düzelme şeklinde görülür. Öncesinde baş dönmesi, göz kararması, halsizlik, solukluk, bulantı, soğuk terleme, çarpıntı, görmede bulanıklık ve işitme kaybı bulunabilir. Beyin fonksiyonlarının yaygın ve geri dönüşümlü bozukluğuna bağlı olarak ortaya çıkar.
Nedenleri arasında otonom sinir sistemine veya kardiyovasküler sisteme ait bozukluklar, metabolik, nörolojik, hatta psikolojik sorunlar yer alır. Tekrarlayan bayılmaların araştırılması gerekir.

-Vazovagal senkop(Bayılma): Vazodepresör senkop, nörokardiyojenik senkop da denilir. Çocuklarda en sık görülen senkop şeklidir. Bayılma ataklarının yaklaşık yarısını oluşturur. Ani gelişen gevşeklik, bunun sonucunda sistemik tansiyon düşüklüğü, bradikardi(kalp atım sayısının azalması) ve geçici kalp durması ile karakterizedir. Genellikle senkop atağı öncesi uzun süre sabit bir yerde ayakta kalma (tören, koro, vb) öyküsü alınır. Bazen de açlık, ağrı, anksiyete, kan görme, kalabalık ortam, korku, sıcak, yorgunluk gibi duygusal etmenler bayılma atağını uyarır. Bu tetikleyici etmenler nedeni ile nervus vagus ile uyarılan otonomik sinir sisteminin etkilenmesi, kan basıncında, kalp hızında düşme ve merkezi sinir sistemi kanlanmasının azalması sonucunda ortaya çıkar. Çocuk senkop öncesi dönemde gözlerinde kararma, halsizlik, bulantı hisseder. Bunlara terleme, ağızdan salya gelme, bulanık görme, çarpıntı eşlik edebilir. Ardından bilinç kaybı ve tüm vücutta gevşeme ve düşme görülür. Bu sırada yüzü solmuştur, nabız dolgunluğu ve kalp hızı düşmüştür, göz bebekleri genişlemiştir, terlemiştir ve tüm vücudu gevşektir. Bilinç kapalıdır ve hasta ile ilişki kurulamaz. Nadiren bayılma sırasında uzuvlarda kasılma gibi anormal hareketler, hatta bazen idrar kaçırma görülebilir. Böyle bir bayılma atağının epileptik nöbetten ayırımı güçtür. Tipik bir bayılma birkaç dakika sürer ve çocuk hızla kendine gelir. Epileptik bir nöbette ise çoğu kez postiktal dönem denen bilinçte bulanıklık ve uykuya eğilim ile giden devre vardır. Bayılma bir kez olduğunda yarım saat içinde yeniden tekrarlama eğilimi gösterir, bu nedenle bayılma geçiren bir hastanın tetikleyici etmenlerden uzaklaştırılması önerilir.

-Kardiyopulmoner senkop: Kardiyak kökenlibayılmalar damarsal kökenlilere göre küçük yaşlarda daha sıktır. Kardiyovasküler nedenli bayılmalar çoğu kez bilinen bir kalp hastalığı olan hastada yatarken, fiziksel bir egzersiz sırasında veya sonrasında ortaya çıkabilir. Kalp ritim bozuklukları ile giden, kalbin kan pompalama gücünün düştüğü hastalıklarda görülmektedir.

-Serebrovasküler(Beyin nedenli) senkop: Çocukluk çağında görülen bu bayılmanın nedenleri arasında vertebrobaziler arter sisteminde yetmezlik, subklaviyan çalma sendromu, migren, Takayasu hastalığı gibi beyin damarlarını etkileyen hastalıklar yer alır.

-Ortostatik hipotansiyon:Bu bayılmalar daha çok uzun boylu, zayıf yapılı ergenlerde görülür. Ani ayağa kalkmalarda ya da uzun süre ayakta durma sırasında sistolik basıncın düşmesi, aynı zamanda diyastolik basıncın artması ile iki basınç arasındaki farkın 10 mm Hg’dan aza indiği, hatta sıfırlandığı durumlarda bayılma gelişir. Erkeklerde daha sıktır.

b-Hareket bozuklukları: Hareket bozuklukları ve epilepsi bazen benzer geçici olaylara yol açabilmektedir. Ancak çoğu kez klinik kriterler ile iki durum birbirlerinden ayırt edilebilir. Genellikle hareket bozuklukları uykuda gözlenmezler, atak öncesinde, anında ve sonrasında bilinç değişiklikleri olmaz, istemli olarak kısa bir süre de olsa kontrol edilebilirler. Hareketlerin karakteri tonik veya klonikten çok tremor, kore veya distoni olarak tarif edilebilir.

*Tik: Tikler genellikle ani, bir veya birden çok kas grubunu etkileyen, istemli olarak kısa bir süre de olsa kontrol edilebilen hareketlerdir. Göz kırpıştırma, baş sallama, basit tik grubuna girer. Birden fazla motor komponentin eşlik ettiği, ilerleyen yaşlarda verbal(konuşma sırasında görülen) tiklerin de tabloya eklendiği “Tourette” sendromu kompleks tiklere örnektir. Patogenezinde postenfeksiyöz, immünolojik etmenlerden bahsedilmektedir. Epilepsi ile nadir de olsa karışabilir.

*Paroksismal(Geçici) Kinesiongenik koreatetoz: Tipik olarak 8-14 yaş arasına bulgular başlar. 2 yaşından öncede görülebilir. Dizartri(konuşamanın bozulması) görülebilir. Her zaman bilinç açıktır. İki klinik şekli mevcuttur: Uyarı ile başlayan paroksismal kinezijenik koreatetoz ve distonik(ağrılı kasılma) karakterde olan ailevi paroksismal distonik koreatetoz. Kinezijenik form, 3-5 dakika sürer, gün içinde 100 den fazla tekrarlar. Hareket uyarıcıdır, fenitoine ve karbamezapine yanıt verir. Distonik formda ataklar gün içinde 3-4 kez tekrarlayarak 24 saat kadar sürebilmektedir. Alkol, stres, yorgunluk, kafein uyarıcıdır. Klonazepama yanıt verir. Elektroensefalogram her iki formda da normaldir. Erişkin dönemde atakların sıklığında azalma görülür.


-Migren: Migren hem çocuklarda, hem de yetişkinlerde en sık görülen süreğen tekrarlayıcı baş ağrılarıdır. Migren patogenezi tam bilinmemektedir, hücre membranlarının ya da damar düzenleyici unsurların paroksismal dengesizliklerine bağlı olduğu düşünülmektedir. Enflamatuvar mediyatörlerin salınımı ve intraserebral arteriyel konstrüksiyon evresini izleyen bir kafa dışı evre evre ve bazen de kafa içi damarlarda genişleme evresi ile karakterizedir. Migrenin en karakteristik semptomu başağrısından hemen önce olan ve 15-20 dakika süren görsel auradır(varsayılan, aslında olmayan duygu). Görsel aura noktalar, ışık çakmaları ya da bir görme alanında oynaşan ışık demetleri atakları şeklindedir. 'Komplike migren' de birkaç saat süren, ancak tamamen iyileşen geçici nörolojik disfonksiyon atakları görülür. Hastalarda tipik olarak tekrarlayan tek taraflı felç atakları, geçici görme kaybı, göz hareketlerinde durma ya da uykululuk görülebilir.

-Alternan hemipleji:Çoğu kez çocuk uykudan uyandıktan sonra, üst uzuvlarda daha belirgin olan felç-ağrılı kasılma atakları şeklindedir. Genellikle ilk atak 18. aydan önce ortaya çıkar. Otozomal dominant geçişin olduğu vakalar bildirilmiştir. Kraniyal MRG ve EEG’ler çoğunlukla normaldir. Nöbetden sonraki ilk 24 saat içinde görülen Todd parezisi(felci) ile karışabilir. Tekrarlayan ataklarda taraf değişikliği olabilir. Uyku esnasında etkilenen uzuvlarda hareketler görülebilirken, uyku sonrası felç devam eder ve atak 3 gün kadar sürebilir. Tekrarlayan ataklar sonucu hastalarda zekada gerileme olabilir. Antiepileptiklerin, tedavide yararı yoktur. Kalsiyum kanal blokerlerinin kullanılması önerilmektedir .

-Psikojenik nöbet: Genellikle ergenlikte görülmeye başlar. Uzun bir dalma, uyarılara yanıtsızlık sonrası el ve ayaklarda gevşeklik görülür. Sıklıkla düşme esnasında yaralanma olmaz. Aşırı heyecan, üzüntü, olayı uyarabilir. Daha önce epileptik nöbet geçiren bazı hastalar ailesinden ikincil kazanç elde etmek için nöbeti taklit edebilirler. Tanı koymanın son derece zor olduğu bu hastaların bir kısmı epilepsi merkezlerinde dirençli epilepsi tanısı ile izlenebilmektedir. Ayırıcı tanıda Video-EEG önemlidir.
-Gece terörü: 11-12 yaş arasında sıktır. Erkek çocuklarda yaygındır. Gece terörü, NREM uykusunun 4. döneminde (rüya görülmeyen, derin uykuda) görülür. Tipik olarak gecede bir kez olur. Çocuk uykuya daldıktan yaklaşık 1, 5-2 saat sonra çığlıklar atmaya, soğuk terlemeye başlar, bunu halüsinasyonlar izler. Ailesini bu sürede tanımaz. Birkaç dakika sonra nöbet kendiliğinden durur, çocuk uyanır, olanların farkında değildir. Olay dış uyaranlardan ve gündüz yaşanılan olaylardan bağımsızdır.Ergenlik döneminde sona erer. Özellikle frontal lob epilepsisinden ayırmak gerekir. Frontal lob epilepsisinde motor hareketler ön plandadır ve hasta birden uyanmaz. Ayırıcı tanıda gerektiğinde gece boyu yapılan uyku-video kayıtlarından yararlanılır. Klonazepam etkilidir.

-Uyurgezerlik: 5-7 yaş arasında sıktır. NREM uykusunun 4. döneminde olur. Çocuk uykuda dolaşırken genellikle oda içindeki eşyalara çarpmaz, uyandırıldığında kısa bir uykuluk dönemi olur. Atak uykuya daldıktan 1,5- 2 saat sonra ortaya çıkar ve 5-20 dakika kadar sürebilir. Özellikle kompleks parsiyel epilepsi ile karışabilir. Uyku bozukluklarının hepsinde, uykunun 4. dönemini kısaltan ilaçlar kullanılabilir. İmipramin ve klonazepam etkilidir.uyugezerlik ömür boyu devam edebilir.

-Kabus bozukluğu: En sık 3 ile 6 yaş arasında görülür. Geceleri ara sıra görülme oranı %30-90’dır. Çocukluk çağında kadın/erkek oranı eşittir, ancak erişkin dönemde kadınlarda daha sık görülür. Klinik olarak; çocuklar uykudan uyandıklarında korku/ dehşet içeren canlı rüyaları, çok endişeli olmalarına rağmen detaylı biçimde anlatırlar. Rüyalar diğer uyku evrelerinde de ortaya çıkabilmesine rağmen, kâbuslar tipik olarak REM döneminde özellikle uykunun ikinci döneminde ortaya çıkarlar. Kas seyirmeleri artmış olabilir. Kötü rüyalara benzer rüya içeriği olabilir, ancak uykudan uyanmaya neden olmaz. Kötü rüyalar, kâbuslardan 3-4 kat daha fazladır. Psikiyatrik bozukluklar bu hastalarda daha sıktır. Travma sonrası stres bozukluğu ve anksiyete bozukluğu olanlarda sıktır. Çocukluk ve adolesan döneminde cinsel istismar ve kötüye kullanım mutlaka sorgulanmalıdır. Klonazepam tedavide etkilidir.

-Jactatio capitis:Baş vurma: Süt çocuğu ve çocukda uykunun REM ve NREM dönemlerinde başvurma görülür. Uykudan önce verilen klonazepam etkilidir.

-Narkolepsi / Katapleksi: Narkolepsi, ani gündüz uyku atakları ile karakterizedir, kataplekside ise kas tonusunun ani kaybı söz konusudur. Her ikiside NREM bozukluğudur ve 10 yaşdan sonra görülür. Kataplekside gülme ve şakalar uyarıcıdır. Aniden tonusunu kaybeden çocukta düşmeler de olabilir. Düşme anında çocuk uyanır ve olayların sonrasını hatırlar. Ayırıcı tanıda epilepsi, özellikle atonik nöbetler düşünülür. Epilepside bilinç tümü ile kapalıdır, ağır yüz yaralanmaları görülebilir. Narkolepsi/katapleksi antiepileptiklerden fayda görmez, uyanık ve uyku EEG'leri normaldir. Ayırıcı tanıda polisomnografilerden yararlanılır. Tedavide modafinil asetamid etkilidir.  Tedavide amfetaminler, metilfenidat, trisiklik antidepresanlar kullanılabilir.


-Patlayan kafa sendromu: Hem uyanıklıktan uykuya geçişte, hem de gece uyanma sırasında, hasta başında ani olarak ortaya çıkan yüksek bir sesten ya da patlama hissinden yakınır. Ağrı yoktur. Atak uykudan ziyade uyanıklıkta ortaya çıkar. Hasta olaydan sonra genellikle korku hissi ile birlikte aniden uyanır. Bazı hastalarda şimşek çakma hissi ya da sıçramalar görülebilir. İlaç tedavisi gerekmez.

-Yenileyici izole uyku paralizisi: Uykunun başlangıcında ya da uykudan uyanma sırasında gövde ve tüm uzuvları hareket ettirmede zorlanma ile karakterizedir. Her atak saniyeler ile birkaç dakika sürer. Başka bir uyku bozukluğu (özellikle narkolepsi), medikal hastalık ya da nörolojik hastalık, ruhsal bozukluk, ilaç kullanımı ya da madde kullanımının bulunmamasıyla bu bozukluğun tanısı konulur. Belirtiler çocukluk çağında ya da ergen dönemde başlar.Tedaviye gerek yoktur.

-Uyku ile ilşkili dissosiyatif(iç uyum kaybı) bozukluk: Başlangıç yaşı çocukluk dönemi ile erken erişkinlik dönemidir. REM ve NREM uykusundan uyanırken görülür. Çoğu hastada gündüz de ortaya çıkabilir. Şimdiki/geçmiş öyküde fiziksel/cinsel açıdan kötüye kullanım vardır. Kâbus bozukluğu ile bir ilişki vardır. Bu dönemde çığlık atma, korkma ya da cinsel davranışlar gösterebilirler. Ertesi gün bu davranışı hatırlamazlar. Diğer parasomniler ayırıcı tanıda düşünülmelidir. Tedavide bilişsel davranışçı tedavi uygulanması önerilmektedir.

-Uyku ile İlişkili İnleme (Catathrenia): Uyku sırasında ortaya çıkan, düzenli olarak inleme ya da ilişkili monoton ses çıkarma öyküsü vardır. REM ve NREM’de görülür. Başlangıç yaşı çocukluk çağı ve erişkin dönemidir. Etiyolojisi bilinmemektedir. İnleme sesi yalnız ekspiryum döneminde ortaya çıkar ve yaklaşık 2 ile 20 saniye arasında sürer. Her gece ortalama birkaç kez inleme ortaya çıkar. Kuvvetle burnundan hava çıkararak sonlanır; ve buna kalp hızında azalma eşlik eder. Özgün bir tedavisi yoktur.

4-ERGENLİK DÖNEMİ:

Hiperventilasyon(Hızlı ve derin nefes alma) sendromu: İstemli hiperventilasyon ile oluşturulan semptomlarla tanımlanabilir. Daha çok adölesan yaşta ve kızlarda görülür. Ataklar esnasında bu semptomlara anksiyete, solukluk ya da parestezi eşlik edebilir. Bu tabloda hastalar gereğinden fazla nefes alma ile göğüs ağrısı, baş dönmesi ve dispne oluştururlar. Tabloya psödo-absans(yalancı dalma) nöbetler ve bayılma da eşlik edebilir. Böylece epilepsiyle karışması daha da kolaylaşır. Bu çocuklarda genellikle baş ağrısı, irritabl barsak hastalığı, anksiyete veya depresyon gibi bazı durumlarda vardır. Nefes tutma, yavaş nefes alma ve plastik ya da kağıt bir torbaya soluma ile ataklar sonlandırabileceği gibi tanıya da yardımcı olur. Güven verici tedavi, psikoterapi ve psikiyatrik konsültasyon çoğu vakada gerekmektedir. Prognozu çok iyi değildir, ataklar hastaların %50’sinde devam eder.

NOT: Balık ekmek, kestane, mısır, simit, kokoreç, lokma Eminönde….