Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) soruşturması kapsamında tutuklanan, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün doktoru Sedat Caner, örgütün üst düzey yöneticileriyle görevi nedeniyle tanıştığını iddia etti. Caner, örgütün gizli haberleşme programı ByLock'u kullandığı iddialarını reddetti.


Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında, 30 Temmuz'da hakkında gözaltı kararı verilen Gazi Üniversitesinin eski personeli 19 kişi arasında yer alan Sedat Caner, savcılık ifadesinde Gül'ün doktoru olması nedeniyle FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in özel doktoru Tuncay Delibaş ve eski Koza Holding yöneticisi firari Hamdi Akın İpek ile mecburen tanıştığını ileri sürdü.


11. Cumhurbaşkanı Gül'ün yakın doktoru olarak Köşk'te çalışmaya başladığı sırada Tuncay Delibaş'ın Sağlık Koordinasyon Kurulu'nda görevli olduğunu ve Delibaş ile tıbbi konularda görüştüğünü savunan Caner, "Aynı zamanda asistan olarak görev yaptığımda Tuncay Delibaş, Numune Hastanesi'nde bölüm başkanıydı. Ben de o dönemde herkes gibi kendisini tanıdım. Zaman zaman bir araya geldiğimiz oldu. Tuncay Delibaş, beni ürküten bir insandı, birçok farklı kurumda birçok farklı görevi vardı. Hekim ve insan olarak baktığımda bunu pek anlamlandıramıyordum, karanlık bir figür çiziyordu. Bundan dolayı zorunlu temasım dışında uzak duruyordum." ifadelerini kullandı.


Firari Hamdi Akın İpek ile Cumhurbaşkanı Gül'ün Marmaris'teki tatilinde tanıştığını iddia eden Caner, "Ben de heyetteydim, Cumhurbaşkanımızı Akın İpek karşıladı. Hep beraber tatil yaptık, Akın İpek'in yatlarından biriyle Sisam Adası'na gittik. Teknede Gül ve ailesinin haricinde ben, korumalar, Akın İpek ve kardeşi Tekin İpek de vardı. Akın İpek'i tatil sürecinde tanıdım. Ankara'ya döndükten sonra İpek ailesiyle üyeleriyle resepsiyonlarda bir araya geldik, Akın İpek'le de özel, dini ve benzeri günlerde mesajlaşma şeklinde temasımız oldu." dedi.



ByLock'u inkar etti


Cumhurbaşkanlığında çalıştığı dönemde Bilgi İşlem Daire Başkanlığı tarafından kendisine tahsis edilen cep telefonunda birçok uygulama olduğunu ileri süren Caner, ByLock kullandığı suçlamasını reddederek, "Cumhurbaşkanı doktoru olduğum dönemde Bilgi İşlem'den bize kullanmamız için telefon verildi. Bana verilen telefon IPhone markaydı. Telefon bize verildiğinde birçok uygulama yüklüydü." ifadesini verdi.


"EDİS Başkanı ile görüştüğünde telefonda neden bu kadar çok uygulama bulunduğunu" sorduğunu, onun ise "Bunlar gerekli uygulamalar" dediğini iddia eden Caner, "Köşk'ten ayrıldıktan sonra bu telefonu kendi özel hattımı takarak kullandım." dedi.


ABD'ye araştırma görevlisi olarak gitmesinden önce otomobilini sattığını belirten Caner, bunun parasını "muhtemelen", faizsiz bankacılık olduğu için Bank Asya'ya yatırmış olabileceğini, 2015'te Türkiye'ye döndükten sonra da Bank Asya'daki hesabını kapattığını söyledi.


Caner, görev yaptığı dönemde Çankaya Köşkü'nde kendilerine tahsis edilen yerlerde kaldığını, Ağustos 2014'ten sonra ise Pursaklar'da ailesiyle kalmaya başladığını belirterek, "Daha sonra ABD'ye gittim. ABD'ye beş kez gittim. En uzun süre, eğitim için gittiğimde, 8 ay kaldım. ABD'de kaldığım sürece ABD veya başka bir ülkenin istihbari örgütüyle bağlantım olmadı. Pensilvanya'ya hiç gitmedim." beyanında bulundu.



Sulh Ceza Hakimliği ifadesi


Caner, Sulh Ceza Hakimliğinde verdiği ifadede de 2012'den itibaren Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün yakın doktoru ve Cumhurbaşkanlığı Sağlık Müdürü olarak Cumhurbaşkanlığında çalıştığını, Gül'ün Cumhurbaşkanlığının sona ermesinin ardından da kendi isteğiyle görevi bıraktığını anlattı.


Çalıştığı dönemde Cumhurbaşkanının yakınında çalışan kişilere Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca IPhone 5 cep telefonları verildiğini aktaran Caner, şu ifadeyi verdi:


"Telefon verildiğinde birçok program içinde tanımlı haldeydi. Ayrıca bu cihaza bağlı olarak kullandığım telefon hattı da Cumhurbaşkanlığınca tarafıma verilmiş olan cep telefonu hattıydı. O dönem kendim ayrıca şahsi hat kullanmıyordum. Zaman zaman gelen e-postalardan veya diğer sebeplerle telefonumuzda ağırlaşma veya şişme tabir ettiğimiz hususlar meydana geldiğinde, biz bu telefonu Bilgi İşlem Dairesi'ne veriyorduk, onlar da gerekli işlemleri yapıp, telefonu iade ediyorlardı. Ağustos 2014'te yeni Cumhurbaşkanı'nın göreve başlamasından sonra, Cumhurbaşkanlığından ayrılınca telefonu iade etmek istedim. Ancak telefonun bende kalabileceğini söylediler. Ben de kendime ait yeni bir telefon hattı alarak, bu cihaza takıp, bir müddet kullandım. Bilerek, isteyerek telefona ByLock yüklemedim. Bu programı da kullanmadım. Telefona daha önce tanımlanmışsa, bunda benim bir kusurum bulunmamaktadır. Hakkımdaki ByLock tespitini kabul etmiyorum."


FETÖ/PDY üyesi olmadığını savunan Caner, telefon görüşme ve mesajlaşma kaydı bulunan Tuncay Delibaşı ile Hamdi Akın İpek'i tanıdığını belirtti. Numune Hastanesinde asistanken, Delibaşı'nın kendisinin hocası olduğunu anlatan Caner, hastanede ast-üst ilişkisi içinde çalıştıklarını kaydetti.


Caner, Cumhurbaşkanlığındaki görevine atandığında Delibaşı'nın Cumhurbaşkanlığı bünyesinde oluşturulmuş 4 kişilik sağlık koordinasyon kurulu üyesi olduğunu belirterek, bu atamanın ardından kendisiyle iletişiminin yeniden canlandığını anlattı. Ayrıca o dönemde 6 ay süreyle Delibaşı'nın yönetiminde olan kök hücre laboratuvarında çalıştığını kaydeden Caner, İpek'i ise ilk kez 11. Cumhurbaşkanı Gül ve ailesinin İpek'in eski oteli Angel/S Peninsula'ya gittiklerinde tanıdığını ileri sürdü.


Gül'ün görev süresinin dolmasının ardından Gazi Üniversitesine atandığını anlatan Caner, "2014 Aralık ayında üniversiteden aldığım onayla ABD'nin Birmingham şehrindeki kök hücre laboratuvarında araştırma programına katılmak üzere ABD'ye gittim. ABD'deyken Gazi Üniversitesindeki kadrom İdare Mahkemesi kararıyla iptal edildi. 3-4 ay sonra da üniversitenin hukuk işlerinden aradım ve özlük dosyamın Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Bürosunca istenildiği söylendi. Hakkımda soruşturma olduğunu öğrendim ve bir süre sonra Türkiye'ye döndüm. FETÖ/PDY üyesi değilim ve suçsuzum." ifadelerini kullandı.


Ankara 1. Sulh Ceza Hakimliği, üzerine atılı terör örgütü üyeliği suçunun vasıf ve mahiyeti göz önünde bulundurularak Caner'in tutuklanmasına karar verdi.