Oğuz Çetinoğlu: Merhum Nevzat Kösoğlu, 12 Eylül Mahkemesindeki savunmasında neler söyledi?
Av. Şerafettin Yılmaz: Savunmasının başlangıcında ‘Ben buraya TBMM’den getirildim. Oraya beni millet göndermişti ve kurulu bir hukuk düzeni içinde belirli bir anayasa ve ona dayalı kanunlara göre seçerek göndermişti. Buraya askerlerin arasında geldim. Kanunu olmayan bir hareketin güç verdiği, sözleri kanun olanların emirleriyle getirildim.’  Sözleriyle mahkeme karşısındaki konumunu belirtmiştir. 
Çetinoğlu: 12 Eylül öncesi dönemde MHP’lilerin mâruz kaldığı işkence ve öldürülme olayları dile getirildi mi?   

Yılmaz: MHP’nin anarşiyle hangi boyutlarda muhatap olduğu çok açık ve çok trajik bir şekilde dile getirilmiştir. Bu konudaki bilgileri Bakırköy İlçe Başkanımız Mehmet Başak şöyle aktarıyor:
‘Ben, bu ilçenin 3 yıl içindeki 6. Başkanıyım. Benden evvelkiler hep vuruldular. Ben de vurulmak için bekleyeyim mi? Hükümetin, emniyetin hâli mâlum; Biz kendimizi korumayacak mıyız? Böyle koyun gibi boğazlanmayı beklemek, benim dinime de, insanlığıma da sığmıyor… Ben kendi tedbirimi ilçemde alacağım…’ 
Alparslan Türkeş öfkeyle müdâhale ediyor ve bu Karadenizli arkadaşımızı susturuyor: ‘Şartlar ne olursa olsun resmî makamlara başvurmak gerektiğini uzun uzun anlatıyor. Belki 3, belki 5 gün sonra Mehmet Başak’ın ölüm haberini alıyoruz. Bir ilçede şehit edilen 6. başkandır. 
Nevzat, Ortaya koymuş olduğu bu örnekten sonra Beşiktaş’ta 11, Bakırköy’de 20, Beyoğlu’nda 12, Beykoz da 2, Eyüp’te 23, Eminönü’nde 8, Fatih’te 11, Gaziosmanpaşa’da 15, Kartal da 24, Kadıköy de 15, Sarıyer de 1, Şişli’de 39, Üsküdar’da 2, Zeytinburnu’nda 16, toplam 199 MHP il ve ilçe yöneticisi şehit edilmiştir. Bunu Türkiye çapında büyütün’ dedikten sonra Eğer ben, şahsen dostlarım, ülküdaşlarım, uğrunda öldükleri şeyleri, canımdan aziz bildiğim insanlar, her gün gözlerimin önünde katledilirken, iktidarlar insanı ağlatacak kadar âcizken, ben şahsen silahımı alıp ciğeri yananlardan bir çete kurmadıysam, devlete olan güvenimi, her şeye rağmen muhafaza ettiğim ve çok büyük bir irâde cehdi sarf ettiğim içindir. Yahut da korkaklığımdandır. Milyonlarca taraftarımız ve sempatizanımızın da aynı ruh hâli içinde yaşamış olduklarından hiç şüpheniz olmasın.’ sözleriyle nasıl bir psikoloji içinde boğuştuklarını ortaya koymuştur.
Çetinoğlu: Nevzat Kösoğlu’nun, savunması sırasındaki diğer tavırlarından da örnekler verir misiniz?
Yılmaz: Nevzat Kösoğlu’nun mahkemedeki sorgulanması, bu tip mahkemelerde örnek olacak nitelikte ve şahsiyetlidir. İsnat edilen suçu elinin tersiyle iten bir sanık gibi ifâde vermekten ziyâde suçlamalarla ilgili olarak ve suçlamaları muhteva olarak bir bir ele alıp konferans verir gibi cevaplandıran tavırdadır.
Çetinoğlu: Örneklemeniz mümkün mü?
Yılmaz: Bir duruşmada şöyle konuşuyor: ‘İddia makamı yarattığı bir hayalle boğuşuyor ki bu hayale, biz de, kamuoyu da yabancı değilizdir. Çünkü o, yıllardan beri Marksist propagandacıların kendi perspektiflerinden kamuoyuna aksettirmeye çalıştıkları gölgemizdir. Biz burada, belli ölçüler içinde gerçek varlığımızı anlatacağız. Çünkü hukuk gerçek kişilerle uğraşır. İddia bunu yapmalıydı. Fakat yapmamış veya yapamamıştır.’ Dedikten sonra kendisine atılı suçla ilgili olarak; suçlu olmadığının savunmasını yapmak yerine sorgusunda ‘Türkiye’nin son 15 yılı’ başlığı altında anarşinin sebepleri ve ulaştığı boyutları, 12 Eylülün, ideolojik savaşını, bölücülüğünü, dünya Türklüğünün, Türkiye deki müesseselerin içine düştüğü hali,  27 başlık altında ele almış ve kendisi hakkında düzenlenen iddianamedeki suçlamaları cevaplandırmak yerine, bu mefhumlar hakkında konferans verircesine açıklamalar yapmıştır. Anarşinin önlenmesi doğrultusunda MHP’nin bu konudaki teşebbüsünü anlatırken; ‘Biz MHP olarak, zamanın hükümetinden Cumhurbaşkanına kadar müracaat ederek, Türkiye’de genel bir silah aramasının yapılmasını, vatandaşın silahtan arındırılmasını teklif ettik. Birçok tekliflerimiz gibi bu teklif de hasıraltı edilmiştir.’ Diyerek çok önemli ve fakat çok az kişinin bildiği bir gerçeği gözler önüne sermiştir. 
Çetinoğlu: Bunlar, anarşinin tarafı olduğu iddia edilen MHP’nin, anarşiye karşı olduğunu ortaya koyan önemli bilgiler. Basına yansımış mıydı?
Yılmaz: MHP olarak tablosu çizilen şartlar altındaki Türkiye’de anarşinin önlenmesi doğrultusunda göstermiş olduğu gayretlerden birisi Yankı Dergisi’nin 395. Sayısında sayfalarca yorumlara konu olmuştur. 
Çetinoğlu: Neler yazıyordu?
Yılmaz: Özet olarak şunlar yazılı idi: ‘Türkeş idâreye ordunun el koymasını hiçbir demokraside kolay görülmeyecek şekilde açık açık isterken, herkesi paniğe uğratmamak için de iç savaş tehlikesinden bahsediyordu… MHP, sıkıyönetim ilan edilerek yetki ve sorumluluğun orduya devredilmesini istedi. Ancak bu çağrılar, hiçbir çevrede olumlu karşılanmadı.’ 
Nevzat, bu hususu sorgusunda; ‘Savcılık makamı bu yayın üzerine MHP genel idare kurulu hakkında, orduyu ihtilale teşvikten dâvâ açmıştır. Bu dâvâ devam ederken 12 Eylül ihtilali oldu.  Bu sefer de bizim ihtilal yapacağımız iddiasıyla bu dâvâ açıldı… Hakikatten, bu dünyanın işlerine şaşmamak mümkün değil…’ İfâdesiyle dile getirdi…  Bu sözleriyle nasıl bir yargılanmanın karşısında olduğunu ironi addedilecek bu sözlerle ortaya koymuştur. 
Çetinoğlu: İddia makamının ortaya koyduğu deliller hakkındaki sözlerinden de örnekler verir misiniz?          
Yılmaz: İddianamenin değerlendirmesinde Nevzat Kösoğlu; suçlamanın keyfiliğini ve zorlama olduğunu şu sözleriyle belirtti: ‘İddia makamı elinde bulunan ve ‘delil’ dediği şeylerin bir değerlendirmesini yapmadan, önce hükmünü vermiş, ihtilalcilik üzerine bir şablon hazırlamış; sonra gerçeği buna uydurmaya çalışmış. Önce sanıkların fikir ve zihin yapısını yani Milliyetçilik düşüncesini almış, bir tarihçe yaparak bize kadar gelmiş ve böylece ister istemez Milliyetçilik düşüncesi doğuşundan itibaren faşist yahut ihtilalci bir anlayış olarak takdim edilme şanssızlığına düşülmüş. Benden önce konuşan arkadaşlarım gösterdiler ki, Gökalp’ten Atatürk’e kadar herkes bu talihsiz ithamdan nasibini almış.’ 
Böylece, suçlamadaki hukukla bağdaşmayan bir mantığı sergilemiştir. 
Bu suçlamaya karşı savunmasının bir başka yerinde ‘Dünyada da Türkiye’de de dün de bugün de, Milliyetçilik sadece siyasî istiklalini kaybettiği zamanlarda ihtilalcidir. Mustafa Kemal bir Milliyetçiydi ve ihtilalciydi. Çünkü bir kurtuluş mücadelesi, veriyordu. Siyasî istiklal kazanıldı ve Mustafa Kemal yine Milliyetçi fakat bu defa ihtilalci değil İnkılapçı Atatürk oldu.’ Diyerek iddia makamının milliyetçiliği suçlamasına cevap vermiştir.
Çetinoğlu: MHP’nin ve Ülkücü kuruluşların; anarşinin müsebbibi olarak gösterilmesi iddialarını kesin ve inandırıcı bir dille çürütmüştü…

Yılmaz: Evet! Türkiye de 12 Eylül öncesi anarşinin hangi boyutlara geldiğini misalleriyle ortaya koymuş ve genel olarak MHP ve Ülkücüler hakkındaki suçlamanın nasıl değerlendirilmesi gerektiğinin altını çizmiştir. Söylediklerini Devlet Başkanı Kenan Evren‘in 12 Eylül sonrası yaptığı bir konuşmayı naklederek örneklendirmiştir. Kenan Evren şöyle diyordu: ‘Fatsa olaylarını, Ankara operasyonunu televizyonda seyrettiniz. Komünist teşkilatın nasıl çalıştığını gördünüz. Bir konuşmada ifâde ettiğim gibi eğer biraz daha gecikseydik onlar memleketi ele geçirip, belki bu konuşmayı onlar yapacaktı.’ Diyerek Türkiye’nin o tarihlerde içinde bulunduğu durumu dile getirmiştir.
Yine devrin devlet başkanı Kenan Evren’in ‘Başka bir yerde ele geçen silahlarla bir tümeni donatırız demiştim. Şimdi görülüyor ki silahlar 2. Ordu’nun silahlarını kat be kat geçti. Memleketin her tarafı silah deposu haline gelmiş’ şeklinde ki sözleri Türkiye’nin içinde bulunduğu konumu başka söze hacet bırakmayacak netlikte göstermektedir. Kenan Evren tarafından ortaya konan bu tabloyla Türkiye’nin kimlerin tehdidi altından olduğu anlaşılmıştır. Bulunan silahların hiçbiri MHP ve Ülkücü kuruluşlara ait değildi. 
Çetinoğlu: Merhum Nevzat Kösoğlu’nun, Mamak Mahkemeleri hakkındaki değerlendirmesi de tarihe geçecek önemdedir…
Yılmaz: Mahkemeye hitaben şöyle konuşmuştu:  ‘Adaletine inanmadığım bir mahkemeden ne isteyebilirim? Adalet ki, her şart altında, insanların eğilmeden talep edebilmeleri gereken en yüksek beşerî ve ilahî bir değerdir… Şahıslarınız hakkındaki hükmüm ne olursa olsun konumunuz adalet icrasına uygun değildir. Bir askerlik tâbiriyle açıklamam gerekirse topun tevcihi yanlış yapılmıştır… İhtilalin beni yargıladığı gibi, bir gün mahkemenizi de millet yargılayacaktır. Tıpkı Yassıada mahkemelerinde olduğu gibi… Yargılamadan murat adalettir. Hukukun düzenlemediği, âdil olmayan, insan vicdan ve haysiyetini rencide eden yollardan adalete ulaşıldığını insanlık tarihi bilmemektedir.’ Sözleriyle mahkemeyi nasıl değerlendirdiğini yüzlerine karşı ifade etmiştir.
Çetinoğlu: Kendisine isnat edilen suçlarla ilgili olarak neler söyledi?
Yılmaz: Nevzat, sorgusunda ve savunmasında kendisine atılı suçla ilgili olarak savunma yapmamıştır. Savunmasını bir öz eleştiriyle sonlandırması hâfızalarda yer alacak bir değerlendirmedir. Orada; ‘Bana öyle geliyor ki, biz insan için, ülkemiz için istediğimiz ve savunduğumuz fikirlerden ötürü değil, bu düşüncelere layık insanlar olmadığımız için yargılanabilirdik. Zâhiri sebepler ne olursa olsun, belki de yargılanmamızın gerçek sebebi budur. Ve belki bizi yargılayan güç de bunun sıradan bir vesilesidir. Gerçeği Allah bilir.’ 
Çetinoğlu: Yakın dostunuz olarak O’nun serbest kaldıktan sonraki hayatını nasıl değerlendiriyorsunuz?  

Yılmaz: Nevzat’ın 12 Eylül’deki ve mahkemelerdeki durumu hakkında bu bilgilerden sonra hayata İslamî ve insanî açıdan imanla yaşadığını, yazılarından öğreniyoruz. Bu hususa yazılarında ısrarla yer vermiştir. 
Çetinoğlu: Ebedî âleme intikalinin arifesindeki rahatsızlık dönemi ile ilgili gözlemleriniz nelerdir? 

Yılmaz: Nevzat’ın nasıl bir iman üzere yaşadığını, hastalandığı zaman ziyaretine gittiğimizde ifâde ettiği sözlerde görülmektedir. Henüz yatmıyordu ayaktaydı.  Bize hitâben; ‘Size bir şey söyleyeyim mi? Ben kendimi imtihan ettim ve sınıfı geçtim…’ Diyerek kendisine mahsus gülüşüyle; ‘bundan sonrası ne olursa kabulüm’ demek istiyordu. Kısa süren hastalığının bütün safhalarında içerisinde bulunduğu durumdan yakındığı görülmedi.
Çetinoğlu: Allah (cc) Rahmet eylesin. Mekânı cennettir inşallah.
Cevaplarınızda, sorularımla sınırlı kaldığınız için söylemek fırsatını bulamadığınız sözlerle bu röportajı bitirebilir miyiz?
Yılmaz: Yahya Kemal Beyatlı’nın bir dörtlüğüyle bitirelim:
‘Bir merhaleden güneşle derya görünür 
Bir merhaleden her iki dünya görünür 
Son merhale bir fazl-ı hazandır ki sürer 
Gelmiş gelecek cümlesi rüya görünür.’      

AV. ŞERAFETTİN YILMAZ

15 Şubat 1940 tarihinde Ankara ili, Şereflikoçhisar ilçesi, Çıkanağıl Köyü’nde doğdu. İlkokulu doğduğu köyde bitirdi. Ortaokulu Kırşehir’de, Liseyi Ankara Kurtuluş Lisesi’nde bitirdi.1964 yılında Ankara Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu.   
Askerliğini 1966 yılında Teğmen rütbesi ile tamamladıktan sonra Bab-ı Ali de Sabah Gazetesi Ankara Temsilciliği’nde İdare Müdürü olarak göreve başladı.
Temmuz 1967’de Ankara’nın Keskin ilçesinde serbest avukatlık bürosu açtı. 1970’de bürosunu Ankara’ya nakletti. 
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel İdare Kurul üyesi olarak siyasî çalışmaları sonucunda Ankara’dan milletvekili adayı olarak 1977 seçimlerine katıldı. 1978 yılında İstanbul’a yerleşerek kardeşleriyle birlikte kurduğu otomotiv sanayi şirketinin yöneticisi oldu.  
12 Eylül 1980 darbesi ile tevkif edilen MHP Genel Başkanı ve diğer partililerin avukatlığını üstlenerek Ankara’ya yerleşti. 1987 yılına kadar MHP ve Ülkücü Kuruluşlar davâsının avukatlığını yatıktan sonra, tekrar İstanbul’a dönerek ticarî hayatına, aynı sektörde yeni bir şirket kurarak devam etti. 2011 yılında hissesini ortağına devrederek iş hayatından çekildi. 
İstanbul’da, Avrasya Bir Vakfı Kurucu Mütevelli Üyesi, Taç Vakfı Mütevelli ve Yönetim Kurulu Üyesi, İş Dünyası Vakfı Mütevellisi ve S.S. Otomotiv Yedek Parça İthalat ve Toptancılar Konut Yapı Kooperatifi Başkanı olarak kültürel sosyal faaliyetlerde bulundu.
Türk Kültürüne Hizmet Vakfı’nda 1987 yılında Mütevelli Heyeti’ne seçilldi ve 10 yılı aşkın Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı olarak çalıştıktan sonra, 2010 yılında Başkanlık görevine getirildi. 
Av. Şerafettin Yılmaz, evli, bir kız, bir erkek iki evlat ve iki torun sâhibidir.

NEVZAT KÖSOĞLU


Türk Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Başkanı, Mütefekkir, Hukukçu, MHP’den 16 Dönem Erzurum Milletvekili ve Yazar Nevzat Kösoğlu; 7 Ekim 1940’da Erzurum’un İspir İlçesi’nde doğdu. 10 Ekim 2013 tarihinde, Ankara’da, Hacettepe Üniversitesi bünyesindeki Hastânenin Onkoloji Servisi’nde tedâvi görmekte iken 73 yaşında ebedî âleme intikal etti. 
Liseyi Erzurum ve Karabük`te okudu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini ve Aynı Üniversite’nin İktisat Fakültesi’ne bağlı Gazetecilik Enstitüsü’nü bitirdi. Yedek subay olarak askerliğini yaptıktan sonra, avukatlık mesleğinin yanı sıra ‘Söğüt Dergisi’ni çıkardı ve Ötüken Yayınevi’nin kurucuları arasında yer aldı.
O bir âlimdi. İlmini; Türklük için, millet için, Türk kültürü için, inancı için, inandığı dâvâ için sebil gibi sundu. Yazıp yayınladığı her biri diğerlerinden daha kıymetli 18 adet eserin yalnızca isimlerini okumak, O’nun dâvâsının, dolayısıyla kendisinin büyüklüğü hakkında yeterli ölçüde fikir verir. 
Hukuk ve gazetecilik tahsil etmiş olmasına rağmen sosyoloji ilminin derinliklerine inebilmiş, zirvelerine çıkabilmiş bir sosyologdu. Aynı zamanda mükemmel bir biyografi yazarı idi. Biyografi yazılarını klasik biyografi yazarlığının dar kalıpları içerisine hapsetmemiş, ruh tahlilleri, fikrî etütler ve derin tahlillerle zenginleştirerek âdeta, kelimelerle mükemmel tablolar oluşturmuştur. 
Aynı zamanda dâvâ adamıydı. O’nun dâvâsı, vatan topraklarına Ötüten’den, Horasandan, Mâveraü’n-Nehr’den, Aral ve Baykal göllerinden, Tanrıdalarından, Taklamakan Çölü’nden gelen alperenlerin dâvâlarının günümüzdeki tâkipçisi olmaktı. Kuruluştan kurtuluşa, ebed-müddet varlığa uzanan Oğuz Türkmen ruhunu yeni nesillere tanıtmak, sevdirmek, benimsetmek, onların zilinlerinde ve gönüllerinde yeşerip gelişmesini sağlamaktı. 
Tarihçi olmamasına rağmen haşmetli bir tarih şuuruna sâhipti.
1964`te gazeteciliğe başladı. Babıali`de Sabah Gazetesi’nin Ankara temsilciliğini yaptı. 1970 yılında Millîyetçi Hareket Partisi’nin Genel Sekreter Yardımcılığına seçildi. 1977 genel seçimlerinde MHP`den Erzurum milletvekili olarak parlamentoya girdi. 12 Eylül 1980 ihtilâlinden sonra bir buçuk yıl tutuklu kaldı. İdam talebi ile yargılandı. 
Serbest kaldıktan sonra fiilî siyasetle ilgilenmedi. Yayıncılıkla meşgul oldu. 14 ciltlik Büyük Türk Klasiklerini yayınladı. Kültür Bakanlığı adına 30 ciltlik Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları projesini yürüttü.  Bu projenin 26 cildi Kültür ve Turizm Bakanlığı yayınlarından yayınlandı.
Nevzat Kösoğlu, Türk Tarihini ve Felsefesini günümüz şartları içerisinde yeniden ele almış; kültür ve medeniyet kavramları ile alakalı özgün fikirler ortaya koymuştur. Gelenekle gelecek arasındaki bağın nasıl kurulması gerektiğini ele aldığı güncel meseleler çerçevesinde vukufiyetle izah etmiştir. Kimlik çalışmalarına yeni bir boyut getirerek yeni Türk Kimliği’nin inşa yollarını göstermiştir. 

(*)  POL-DER:  Kurucuları arasında Alevi ve sol görüşlü olduğu söylenen Hüseyin Kocadağ’ın da bulunduğu sol görüşlü polislerin 1969 yılında kurduğu dernektir. Daha sonra da etki-tepki sistemi uyarınca sağ görüşlü polisler tarafından POL-BİR kuruldu. Her iki dernek de 12 Eylül darbesiyle birlikte kapatıldı. Hüseyin Kocadağ, 1986 yılında meslekten ihraç edildi ise de Danıştay kararı ile mesleğine geri döndü. 3 Kasım 1996’da sağ görüşlü Abdullah Çatlı’nın da içinde bulunduğu otomobilin bir kamyona arkadan çarpması suretiyle meydana gelen kazada öldü. 
(**) DEV-YOL:  Devrimci Yol Hareketi adı ile sol görüşlü anarşist Mâhir Çayan’ın geliştirdiği ideolojik-politik görüşlerin doğruluğunu savunan grup tarafından 1974 sonrasında kuruldu. Solcu anarşist THKP-C’nin devamıdır. Şehirler dışında faaliyet gösterdi. Çok sayıda militanı jandarma ile giriştiği çatışmalarda öldü. 

kaynak:önce vatan gazetesi

etiketler; 12 eylül 1980 mahkemeleri, KENAN EVREN, ulusal yargı...
Editör: TE Bilisim