Evvelsi gün 8 Mart Dünya kadınlar günüydü… Aslında bazı günler üzerine özel bir anlam yüklenerek farkındalık oluşturulmaya çalışılması doğru bir şey… Kadınlar… Anamız, eşimiz, kardeşimiz, sevgilimiz, iş ortağımız, çalışma arkadaşımız… Birçok ülkede farklı konumlarda olan kadınlar, ekonomik, sosyal ve hukuki alanlarda yeni haklar elde etmekteyken, bazı coğrafyaların kadınları insan olduğunun bile farkında değildir. İtilmişliğin, hakir görülmüşlüğün ve ezilmişliğin pençesinde kıvranır o masum kadınlar.

 Ülkemizde Cumhuriyet’e geçişle birlikte yeni haklara kavuşmuş olsa da kadın hâlâ “çile sembolü”dür kadın. Atatürk’ün kadınlar için sağladığı haklara rağmen kanun ve kural sapması, yobaz algısı ve töre baskısı gibi sebeplerle kadınlarımız, toplum hayatında tam olarak yer edinememiştir. Basından izliyoruz, her gün koca, sevgili  cinayetine kurban giden, eşinden dayak yiyen, maganda ve meczup saldırısına uğrayan nice kadının başına gelenleri… Bu olgular “kadının yazgısı” haline gelmiştir ne yazık ki… Kadına kalkan o eller kırılsın inşallah…

Şunu unutmamak gerek… Kadın, önce öğretmendir. Hepimiz dilimizi kimden öğrendik? Annelerimizden değil mi? Evdeki ahengin yuvayı yapan kadına ait olduğunu unutmayalım. Aile mutluluğunda en büyük payın sahibidir kadın. En büyük ekonomisttir.  Mutfağın yönetilmesini sadece tencerenin kaynaması olarak gören erkek önce kendisini aldatır. Bunları çoğaltabiliriz. Bu özelliklerine rağmen kadınımızın toplum hayatına tam olarak nüfuz edebildiğini söylememiz mümkün değildir.

Kadın ve kadın hakları konusuna dinimiz geniş yer vermesine, din adamlarımız dini esasları anlatıyor olmasına rağmen bizlerin duyarsız kaldığı aşikârdır. Veriler, sadece belirli sayıdaki kadınımızın ekonomi, eğitim ve idare alanlarında öne çıktığını gösterse de büyük çoğunluğun hukukî varlığı kâğıt üzerinde kalmaktadır.

Peki 8 Mart Dünya Kadınlar günü nasıl oluştu. Size kısaca anlatmaya çalışayım.. Birleşmiş Milletler tarafından ulusal bir gün ilan edilen Kadınlar Günü tarihçesi 1800’lü yıllara dayanıyor. Kadınların mücadele ateşini, Amerika Birleşik Devletleri'nde (ABD) 40 bin kadın dokuma işçisi, 8 Mart 1857'de yaktı. Bir tekstil fabrikasında başlattıkları grevde çıkan yangında 129 kadın can verdi. Bu feci olayın tarihi 8 Mart 1857'ydi.

26-27 Ağustos 1910 tarihinde Danimarka'nın Kopenhag kentinde toplanan 2. (Sosyalist) Enternasyonal'e bağlı Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı'nda Almanya Sosyal Demokrat Partisi delegeleri Clara Zetkin, Kate Duncker ve arkadaşları bundan böyle her yıl bir "Kadınlar Günü" düzenlenmesi önerisini getirdi ve öneri oybirliğiyle kabul edildi. İlk yıllarda belirli bir tarih saptanmamıştı.

"Dünya Kadınlar Günü" olarak 8 Mart gününün belirlenmesine kaynaklık eden olay konusunda muhtelif tartışmalı iddialar mevcut. Bunlardan biri, Rusya'da çarlığın yıkılmasına yol açan 1917 Şubat Devrimi'nin 8 Mart günü yapılan kadın yürüyüşü ve grevleri ile başlamış olması, bir diğeri 8 Mart 1908'de ABD'nin New York kentinde çoğu sosyaIist olan kadın işçilerin öncülüğünde sendikal haklar ve kadınlara oy hakkı talepleriyle düzenlenen miting.