İktisadi Kalkınma Vakfı (IKV) ve TÜRKONFED’in işbirliği ile düzenlenen, IKV Brüksel Temsilcisinin,  TÜRKONFED Danışmanının, Türkiye’de mukim

İktisadi Kalkınma Vakfı (IKV) ve TÜRKONFED’in işbirliği ile düzenlenen, IKV Brüksel Temsilcisinin,  TÜRKONFED Danışmanının, Türkiye’de mukim bir yabancı sermaye şirketinin üst düzey yöneticisinin, konuşmacı olarak katıldığı, Soho House da düzenlenen “Gümrük Birliği’nin Modernizasyonu, Sanayi 4.0 İleriye Dönük Yenilenme İhtiyacı” konulu toplantıya katıldım. Konuşmacılar çok güzel, aydınlatıcı bilgiler sundular. Bunlara kendi yorumlarımı da katarak, kısaca değinmek istiyorum. Bilindiği üzerde, İktisadi Kalkınma Vakfı, Türkiye, Avrupa Birliği ilişkileri konusunda, Değerli Dostum Kocaeli Sanayi Odası Başkanı, Sn. Ayhan Zeytinoğlu’nun başkanlığında fevkalade çalışmalar ve araştırmalar yapan, toplumumuzu aydınlatan yararlı bir kuruluştur.
Son zamanlarda, AB, Gümrük Birliği’nin tekrar ele alınıp, güncellenmesi hususunda, gündem oluşturulmuştur. Bu anlaşmanın Türkiye’nin aleyhinde olduğu bazı odaklarca ileri sürülmektedir. Türkiye-AB Gümrük Birliği Düzenlemesi, benim TBMM’de, Milletvekili olarak görev yaptığım, 1995 yılında yürürlüğe girmişti. Ben Türkiye’nin AB üyesi olmasını, bir medeniyet projesi olarak gördüğümden, Meclis’teki görüşmelerde destek vermiştim ve Gümrük Birliği’ni, AB’ye tam üyelik sürecine giden önemli bir yıl olarak görmüştüm. Avrupa Birliği Müktesebatı çerçevesinde, Türk halkının tam anlamıyla, insan hak ve hürriyetlerine sahip, laik demokratik Cumhuriyet, hukuk devleti normlarına haiz, iktisadi, sosyal gelişme, refah standartlarına malik, esenlik içinde yaşayan mutlu fertler olmasını öngörmüştüm. Büyük Önder Atatürk’ün dediği gibi, “Türkiye biran önce muasır medeniyetler düzeyini aşmalıdır.”
Hayatım boyunca, devlette, özel sektörde, bu amaç için çaba harcadım. Türkiye’nin, önümüzdeki 20 yılda nerede olması gerektiği konuşuldu, gelişmiş dünya, sanayide, 4.0’a giderken, hatta Japonya 5.0’i terennüm ederken, Türk Sanayinin teknolojik gelişmelerden, ileri bilişimden, marka ürünlerden, mahrum olduğu, ihracat menzilinin kısa kaldığı, sanayinin, ihracatın yeterli rekabet gücüne ulaşamadığı ifade edildi. Asya’da Çin, Japonya büyük yeniliklere imza atmaktadır. Türkiye’de demokrasi, eğitim, hukuk, mevzuat, insan gücü açısından, zihniyet değişikliğine ihtiyaç bulunmaktadır. Ne yazık ki, dünya 4.0’a giderken, Türkiye henüz 2.0’dadır. Bu açık nasıl kapatılabilir. Denilebilir ki, madem ki, ileri ülkeler 4.0’a ulaştı, öyle ise öyle bir atılım yapalım ki, Short-Cut giderek, 4.0’a erişelim. Böyle bir şey mümkün değildir, aşamalar yaşanacaktır. Alt yapı, otomasyon yüksek, teknoloji, bilişim süreçleri, robotlara geçiş, tüm bu süreçler çözümlenmelidir. Hızlı hareket mümkün olsa da, Türkiye’nin şu an içinde bulunduğu koşullar, buna olanak vermiyor. Aklıma hükümetin yeni Milli Eğitim Sistemi ve Müfredat Değişimi geldi. Evrim Teorisi terkediliyor, felsefeden vazgeçiliyor, Atatürk İlke ve İnkılapları tu kaka ediliyor, cihada önem ve öncelik veriliyor, İmam Hatip ağırlıklı eğitim sistemine geçiliyor. Nasıl 4.0’yı yakalayacağız. Bir konuşmacı, iyimserliğini belirterek, “Babalarımız, bizler fena işler yapmadık. Türkiye’yi, dünyanın en büyük 17nci ekonomisi düzeyine biz getirdik. Şimdi sıra yaşayan ve gelecek nesillerdedir. Türkiye etrafındaki komşu, hatta bir çok AB üyesi ülkeden daha ileridir.  Türkiye için yüksek kalkınma hızına ihtiyaç vardır (yılda yüzde 7-8). Yabancı sermaye, verimlilik, sistematik yaklaşımlar önemlidir. Türkiye’nin fert başına milli geliri 10000 dolara sabitlenmiş, orta gelir tuzağından kurtulamamaktadır. İhracatı 150 milyar doları geçmiyor. Turizm gelirleri artacağına, azalıyor. İşsizlik, istihdam, adil olmayan gelir dağılımı, eğitim, hukuk, özgürlükler sorunu olan bir ülkeden nasıl iyimser olunabilir. İyimserlikler, hayale dönmemelidir. Konuşmalarda, 2023 hedeflerine nasıl ulaşacağı üzerinde duruldu. 2 trilyon dolar GSMH, 500 milyar dolar ihracat hedefine nasıl ulaşılacaktır. Yunanistan, bütün sorunlarına rağmen, 20000 Dolar fert başına GSMH’dir. AB ortalaması ise 35000 Dolardır. Çalışan başına katma değer, Fransa’da 92.000, Hollanda’da 80.000, ABD’de 79.000 Dolardır. AB ortalaması ise 43000 Dolardır. Buna karşın Türkiye’de, sadece 8.900 Dolardır. Türkiye’yi, komşuları ile değil, Almanya, Fransa, ABD, Çin, Japonya ile mukayese etmek gerekir. Yüzde 2.9 – yüzde 5 kalkınma hızına ulaştık diye, zil takıp oynayanlar, olması gereken yüzde 7-8 hıza nasıl ulaşacaklardır.
Dünyanın 17nci Büyük Ekonomisi olduk diyorlar, peki, insanca yaşama indikatörlerine göre 44 sırada olan Türkiye’yi nasıl izah edeceğiz. Devlet Planlama Teşkilatı’nda görev yaparken, 3-4 Kalkınma Planlarında, Uzun Vadeli Perspektif Plan hazırlamış, 2000 yılının başında İtalya düzeyine çıkmayı öngörmüştük. Ne oldu... Türkiye’de planlı ekonominin beyin olan, Anayasa ile kurulmuş bulunan, DPT’yi kapattılar, sıradan Bakanlık haline getirdiler. Planlama bitmiştir. Özal’ın 2. Değişim Programını hazırlarken, dünyanın en gelişmiş ilk 10 ekonomisi arasına girmek için GSMH’nin 4 trilyon dolar, ihracatın 1 trilyon dolar, turizm gelirlerinin de 250 milyar dolar olmasını öngörmüştük. Zira, diğer ülkeler armut toplamıyorlar, hızla gelişiyor, 4.0’a geçiyorlar. Eğer, Anavatan Partisi iktidarda olsaydı, biz bu hedeflere ulaşabilirdik. TV’lerde izliyorum, Devlet Büyüklerimizle söyleşiler yapılıyor. Bunu yapanlar saygılı, yanlış bir şey söyleriz, beyefendiyi kızdırırız diye korkuyorlar. Millete ne söylenirse o, deyip alkışlıyorlar. Acaba, gerçekler böyle mi!?..
Değinmek istediğim bir hususta, adı ekonomi olan kurumların başına, gerçekten ekonomiyi bilen insanların getirilmesidir. Ben biliyorum ki, Devlet Teşkilatı içinde, Sanayi 4.0 konusunda, ciddi çalışmalar yapan uzmanlar vardır. Onları dinleyin, değerlendirin.
İktisadi Kalkınma Vakfı’nı (IKV) böyle geniş boyutlu düşünmeye imkan veren bir toplantı düzenlediği için tebrik ediyorum.