20 Ocak 2021 günü Başkan Joe Biden’in yemin törenini CNN INT’den baştan sona izledim. ABD’de sistem Başkanların kasım ayının başlarında yapılan seçimlerden sonra görevlerine yaklaşık 2,5 ay sonra, 20 Ocak’ta başlamalarını öngörüyor. Eski Başkanın işleri toparlaması, devre hazır hale getirmesi, yeni Başkanın yönetim programını hazırlaması, kabinesini ve çalışma ekibini belirlemesi bakımından, bu süre çok olumlu. Hemen şunu ifade edeyim ki, ABD’de, Başkan öyle aklına geldiği gibi her istediğini yapamaz. Üzerinde güçlü kongre/parlamento vardır. Atanacak kişiler parlamentonun onayını almak zorundadır. Kongre icabında atanması istenilen kişileri çağırır, mülakat yapar, oldukça zor onaylar. Sadece hükümet üyeleri değil, büyükelçiler, yüksek dereceli görevlilere meclis objektif kurallara, liyakat esasına dayalı olarak karar verir. Başkan, kongre arasında denetim, denge sistemine göre ilişki vardır. Yargı ise tamamen tarafsız, bağımsızdır. Anayasa Mahkemesi üyeleri, Yüksek Yargıçlar, Savcılar, Yönetim tarafından atansalar da, görevlerinde sadece Yasalardan, Anayasa’dan güç alırlar, vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler. 

Selçuk Maruflu USA Congres’de 

Esasen, ABD Yargı Sisteminde, toplumun çeşitli kısımlarından gelen “Jüri” olduğundan, yargıçlar, jürinin fikir ve kararlarını dikkate alırlar. Bu dönemde ABD tarihinde unutulamayacak bir olay olan 6 Ocak 2021 Kongre Baskını, Amerikan demokrasisine damgasını vurmuştur. Giden Başkan Trump’ın telkinleri ile kongre basılmış, Başkanın, Milletvekillerinin odaları tarumar edilmiş, 5 kişi de ölmüştür. Bu terör olayı nedeniyle, 25.000 Milli Muhafız Yemin Töreninin güvenliği için tedbir almıştır. Bütün bunlara rağmen, Biden’in yemin töreni, bir demokrasi şölenine dönüştürülmüş, ritüeller yerine getirilmiştir. İlginç olan husus, kaybeden Başkan Trump’ın, devir teslim törenine katılmaması, sabahın 8’inde Air Force 1 Başkanlık Uçağı ile Miami’ye gitmesiydi. 

Demokrasilerde, halkın oyları ile seçim kazananların yönetime problemsiz gelmeleri, kaybedenin neticeye saygı göstererek, ayrılmayı bilmesidir. Demokratik sistemi, tüm kuram ve kuralları ile uygulayan, demokrasi kültürüne sahip ülkelerde, gitmesini-gelmesini bilmek fazilettir. Trump bunu yapmamış, bir başkan olarak tarihe geçmiştir. Kazanan başkanları, yemin günü çok ağır bir program bekler. Biden, 80 yaşına rağmen enerjik, dinamik biçimde gelenekleri yerine getirmiştir. Kongrenin balkonunda, önce Başkan Yardımcısı Harris, sonra Biden İncil’e el basarak, Anayasa Mahkemesi Başkanı, kıdemli yargıç tarafından yemin ettirilmiş, Başkan dünyaya ve ABD önemli mesajları içeren konuşmasını yapmış, Arlington Milli Mezarlığı’nda “Meçhul Asker” anıtı ziyaret edilerek, çiçek konulmuş, kongredeki partilerin grup başkanları tarafından kendisine sunulan mütevazi, ancak anlamlı armağanları kabul etmiş. (Bu hediyeler devletin zimmetine geçer.) Daha sonra Pennsylvania Avenue de ailesi ile birlikte Beyaz Saray’a yürüyüşünü gerçekleştirmiştir. Bu yıl, bu yürüyüş, son olaylar, güvenlik nedeniyle kısa tutulmuştur. Başkan ve First Lady, Beyaz Saray’da karşılanmış, Başkan geleneksel olarak ilk kararnamelerini imzalamıştır. Bu kararnameler arasında Trump’ın çok yanlış biçimde Dünya Sağlık Örgütü’nden ve BM İklim Konferansı’ndan çıkmayı öngören, kararnamenin iptali önemlidir. Şimdi bazı aklı evveller çıkıp, “Yahu, bakın Başkan 127 yıllık İncil’e el basarak yemin etti, kilisede dua etti, yemin töreninde bir rahip konuştuk, laiklik gitti mi?” diyeceklerdir. Tamam, Biden, Katolik, dini bütün bir Başkan. Ancak orada hiç kimse çıkıp “Dindar ve kindar nesil yetiştireceğiz, eğitimi, dini esaslara bağlayacağız” demiyor, vatandaşın en hassas, ulvi, kutsal dini inanç ve itikatlarını istismar etmiyor. Hiç bir ferdin yediğine, içtiğine karışmıyor. Tayinlerde sadece liyakat esas alınıyor. Demokrasilerde, adaylar, halka biz devleti herkesten iyi yöneteceğiz, iş de projelerimiz bunlardır diyerek, kısıtlama olmadan, serbestçe kampanyalarını yaparlar, neticede millet tercihini yapar, beğendiği yönetime devletin idaresini teslim eder. 

Selçuk Maruflu Washington’da

ABD’de Başkanların, milletvekilleri ve senatörler üzerinde etkileri yoktur, öyle, ben hem Başkanım, hem de partimin başkanıyım diyemez. Parlamenterler istedikleri gibi, vicdanları ne diyorsa, öyle hareket ederler. Nitekim 6 Ocak ‘Riot” olayını teşvik ettiği için hakkında “Impeachment” prosedürü başlatılan Trump’ın aleyhine, 10 Cumhuriyetçi aksi oy vermiştir. Trump yönetiminin muhasebesini yapmak, bizim işimiz değildir. Önemli olan tarihinin en bozuk dönemini yaşayan Türk-Amerikan ilişkilerinin, yeni Başkan Biden zamanında, nasıl bir veçhe alacağıdır. Özellikle, Başkan Yardımcısı Kemala Harris’in, Türkiye’ye ilişkin görüşlerinin olumlu olmadığı söyleniyor. Siyasette, muhalefette, seçimlerde olmayacak, hesaba kitaba sığmayan sözler söylenmesi doğaldır. Ancak kazanıp, mesuliyet mevkiine oturunca, işler değişir. Ülkelerde, adına “Müesses Nizam” denilen gerçekler vardır. Bu düzen, sorumluluk mevkileri, insanları hizaya getirir, ülkeler arasında ebedi dostluklar veya düşmanlıklar olmaz, karşılıklı çıkarlar olur. Bu nedenle Biden de yeni dünya düzeninin gerektirdiği biçimde politikasını yürütecektir. 

Hiç unutmam, Özal’la konuşmamızda, “Bakın, Amerika çok güçlü, bir süper devlettir. Ekonomide, askeri alanda her şeyde bu böyledir. Bizim, Amerika ile NATO’da, BM’de, ikili ilişkilerde, önemli işbirliğimiz vardır. Amerika ile her zaman iyi ilişkiler içinde olmalıyız. Ordumuz, savaş gemilerimiz, uçaklarımız, teçhizatımız, ABD menşeilidir. Türk Ordusu, NATO’da, Amerika’dan sonra en güçlü ordudur. Öyle kalmak, kuvvetimizi arttırarak sürdürmeliyiz. Ben ABD ile olumlu ilişkilere, fevkalade önem verdim. Başkan Bush iye yakın arkadaşlık kurdum. Kendisine “Ben senden para istemiyorum, sadece bizimle ticaret yap” dedim. (Nitekim, ABD’ne önemli ihracatımız Turgut Bey’le başladı.) Bilindiği gibi Özal ve eşleri, ABD Başkanlarının özel evleri olan “Camp Davidde” ilk ve son ağırlanan Türk Devlet Adamıdır. Özal, ABD ile Türkiye’nin arası her zaman iyi olmalıdır derken, öncelikle, Türkiye’nin çıkarlarını, daima ön planda tutmuştur.  Dış politikada öyle “Eyyy” deyip, kendi halkına şirin görünmenin yeri yoktur. Bunu en iyi Dışişleri Bakanının bilmesi gerekir. Türkiye’yi, ABD’de temsil eden temsilciler, hep değerli hariciyemizin, en güzide, kıymetli, kariyerden gelen insanları arasından seçilmiş, atanmıştır. Büyükelçiler, Melih Esenbel, Şükrü Elekdağ, Nusret Kandemir, Nabi Şensoy, bunlara örnektir. 

Ben bu yazımın sınırları içine F-35 uçaklarına olan hayati ve acil ihtiyacımızı sokmuyorum. Ben bu yeni süreçte, yeni Başkan Biden ile Türkiye arasında olumlu, her iki tarafın menfaatlerine uygun ilişkiler temenni ediyorum.