Fransa’nın dünyaca ünlü mizah dergisi Charlie Hebdo’nun son sayısında yayımlanan bir karikatür yine uluslararası alanda tartışmalara neden oldu.

Fransa’nın dünyaca ünlü mizah dergisi Charlie Hebdo’nun son sayısında yayımlanan bir karikatür yine uluslararası alanda tartışmalara neden oldu. Fransız mizah dergisinin, Ege Denizi’nde boğulan ve cesedi Türk kıyılarına vuran Aylan bebek ile Köln’de yılbaşı gecesi kadınlara sarkıntılık eden sığınmacılar arasında paralellik kurması tepki yarattı(Gazeteler 15.01.2016). Bu derginin masum bir mevtaya karşı yapmış olduğu merhametsizce yayını kınayarak ve lanetleyerek söze başlıyorum!
“Hazreti Peygamber'e hakaret içeren yukarıdaki-ikinci-karikatür krizinin bir benzeri 117 yıl önce de yaşandı. Abdülhamit, Müslümanları rencide eden piyes yüzünden Fransa'ya kesin uyarı verdi. Yani Danimarka ve Norveç'in tetiklediği Peygambere hakaret eden birinci karikatür krizi benzeri Osmanlı döneminde de yaşanmıştır.
Bildiğiniz gibi, Hazreti Peygamber’in ölümü sonrası Hazreti Ali ile Muaviye arasındaki halifelik savaşı Emevi ailesinin hileli bir şekil de halifeliği ele geçirmesiyle birlikte birçok halifeliğin dini temsilini bir kenara bırakarak sadece hükümdarlık anlayışını öne çıkararak yanlış uygulamalara girmişlerdir. Onların başında Muaviye ve oğlu Yezit gelir. Mesela Yezit’in Hazreti Muhammed(A.S.)’in torunu Hazreti Hüseyin’i vahşi bir şekilde şehit etmesi İslam tarihinde kara bir lekedir. Oysa zalim Yezit’de halife sayılır. Bu zalim Yezit dışında; nice zarif, merhametli ve şefkatli halifeler gelmişlerdir ki. Asla unutulmazlar. İşte Onlardan biri si de Ulu Hakan Abdülhamit Han’dır. Onun Peygamberimize olan sevgisini sizlere birkaç örnekle hatırlatmak istiyorum:
O Abdülhamit ki, zamanında yapımına karar verilen, Hicaz ve Bağdat Demiryolu yapımı bitmek üzeredir. Demiryolu yapımının Medine’ye ulaştığı esnada, Sultanın verdiği şu çok özel talimat; onun, Ehl-i Beyt’in şahsında Peygamber efendimize olan sevgi, saygı ve bağlılıktaki hassasiyetini göstermesi açısından, eşine az rastlanır müthiş bir misaldir:
“Mümkün olan aletlerin üzerine keçeler sarınız ki, fazla gürültü olmasın ve Ehl-i Beyt’in ve burada yatanlarının mübarek ruhları rahatsız olmasın!..” Böyle inançlı olan bir halife elbette ki Peygamberine karşı yapılan olumsuzluklara göz yummayacaktı.
Sultan Abdülhamit Han’ın padişahlığı döneminde, yıl 1889 yılında Fransız senaryo yazarı Vicomte Henri de Bornier de, Hz. Muhammed(A.S.)’i küçük düşürmek amacıyla “Mahomet” adı altında bir tiyatro oyunu hazırlamış; hatta asılsız iftiralar ve çirkin ithamlarla dolu olan bu oyununu, Commedie Française’de oynatmak için hazırlıklara başlamıştı.
Peygamberi temsilen sahneye birinin çıkarılacağı, tamamen uydurma ve hayâl mahsulü hezeyanların, yalan ve iftiraların ortaya haberini alan; Abdülhamit hızla harekete geçerek, oyun sahneye konulduğu taktirde Osmanlı’nın Fransa ile bütün ilişkilerini koparacağını, bunun Fransızlar için hiç de iyi olmayacağını ilân eden ve oyunun derhâl yasaklanmasını öngören bir ferman yayınladı.
Bu uyarıyı alınca eli-ayağı birbirine dolaşan ve ne yapacağını şaşıran Fransız hükümeti; ister istemez duruma müdahale etmek zorunda kalıp, büyükelçilik vâsıtasıyla oyunun bütün Fransa’da yasaklandığını duyurdu. Bornier, yediği ilk darbenin üzerinden 5 yıl geçtikten sonra, bu kez de maksatlı oyununu İngiltere’de oynatma hevesine kapılıp Londra’daki "Lyceum Tiyatrosu" ile anlaşma cesaretinde bulunmuştu. Abdülhamit Londra Büyükelçiliği vâsıtasıyla sert bir ihtarda bulunarak oyun durduruldu.
İslam Peygamberi'ne hakaret etmekte ısrar eden Bornier, bu kez de, 1892'de Amerika'yı şovuna alet etmek istedi. Osmanlı'nın Amerika Büyükelçisi Mavroyani'nin oyunun sahnelenmemesi için verdiği mücadele de sonuç verdi. Bornier'in “ Peygambere hakaret içeren oyunu” Amerika da oynamak için tiyatrolarından da kendine sahne bulamadı. Bornier dördüncü defa da oyunu oynatmak istediyse de Osmanlı Sultan Abdülhamit Han azim ve cesaretle ne pahasına olursa olsun oyunu durdurdu. Hatta biletler satılmasına rağmen oyun sahnelemedi.
Ayrıca Voltaire’nin “Muham-med(A.S.)’in Cenneti” adlı piyesiyle tekrar sergilenmeye çalışılmıştı. Paris’te sahnelenmek istenen bu piyeste de; peygamberi açıktan açığa kötülenmeye ve küçük düşürülmeye kalkışılmıştı. Nitekim Sultan’ın bu defaki tehdidi de beklenen neticeyi verdi ve oyun bu kez de henüz prova hâlindeyken, Fransa’nın hiçbir şehrinde gösterilmemek üzere yasak edildi!.. Ancak batılı devletler kin ve küfürlerini dizginleyemedikleri için bu gibi faaliyetlerinden geri kalmıyorlardı.
Nitekim Voltaire de tıpkı Bornier gibi, oyununu ikinci kez İngiltere’de oynatmaya teşebbüs etmekten çekinmedi. Fakat Sultan Abdülhamit Han onlardan kat be kat daha basiretli ve zeki bir şekilde düşmanlarını bir daha harekete geçemeyecekleri bir tehditle sindirdi. Sultan Abdülhamit’in bu tehdidiyle oyun, artık ne Amerika ne de hiçbir Avrupa Devleti’nin oynatmaya cesaret edemeyeceği bir tarzda iptal edilmişti!.. “ Ben yine de iyi niyetle diyorum ki; “Doğulu veya Batılı yayıncılar,” İnşallah dün Abdülhamit örneğinde olduğu gibi, bugün milyarlarca Müslüman’ın “Hazreti Muhammed(A.S.)” sevgisine saygı gösterip akıllarını başlarına alırlar da bir daha bir daha aleyhte yayınlar yapmazlar!
Kısacası: “Ey Ulu Hakan Abdülhamit Han! Sana “Kızıl Sultan” diyenler; kendi gözlerini “kızıl kan” bürümüş olanlardır!