Başbakan Yardımcısı Kaynak, ABD Başkanı Trump'ın bazı ülke vatandaşları için getirdiği ABD'ye giriş yasağına ilişkin, "ABD göçmenlerin teşkil ettiği bir devlettir, kendi tarihini inkar olur" dedi.

Başbakan Yardımcısı Veysi Kaynak, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'na konuk olarak gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.


Başbakan Yardımcısı Kaynak, Anayasa değişikliğine ilişkin kanunla ilgili, "Halk kendisi bizzat seçecektir yürütme organını ve güvenoyunu kendisi verecektir. Meclis tarafından 'başkanın ve hükümetin Türkiye'yi yönetmediği' iddiasıyla yeni seçim kararı alınırsa da halk, güvenini tazeleyecektir ya da tazelemeyecektir. Doğrudan halkın iradesine dayanan, gerçekten doğrudan demokrasinin çok güzel bir örneği olacaktır." dedi.

Anayasa değişikliğine ilişkin kanunun redaksiyon ve yazım çalışmalarının tamamlanmak üzere olduğunu bildiren Kaynak, "Referandum, kanunun Cumhurbaşkanı'nca onayının ardından Resmi Gazete'de yayımlanmasını takip eden 60'ıncı günden sonraki ilk pazar yapılacak. Muhtemelen 9 ya da 16 Nisan olabilir. Her iki tarihte de ilgililer ve siyasi partiler için yeterli kampanya süreci var. Bugünden itibaren 70-75 gün var demektir. Zaten siyasi partiler, değişikliğin Anayasa Komisyonunda görüşülmesi ve TBMM Genel Kuruluna gelmesinin ardından argümanlarını söylemeye başladılar." diye konuştu.

'Kendi tarihini inkar olur'

ABD Başkanı Donald Trump'ın çıkardığı kararnameyle ülkesine girecek mültecilere getirilen sınırlama ve sonrasındaki tepkilere ilişkin soru üzerine Kaynak, "ABD göçmenlerin teşkil ettiği bir devlettir, kendi tarihi böyle oluşmuştur. Kendi tarihini inkar olur. Dünya radikalizmden, aşırılıktan çok çekiyor ve bunun neticesi de terörizme gidiyor. Radikalizmi ve aşırılığı doğuran sebepler birbirine tahammül etmemek, birbirine hoşgörülü davranmamak, birbirinin ırkını, diğerinden üstün görmek ya da daha kötü görmek. Birbirinin inancını diğerinden daha üstün ya da daha kötü görmek." dedi.

Söz konusu kararnamede belli ülkelerin seçildiğini aktaran Kaynak, şunları söyledi:

"Bu yapılan, sadece belli ülkeler seçilmesi, bu ülkelerin vatandaşlarının belli ırka ya da belli dine mensup olması asla modern dünyanın üzerine bina edildiği değerlere yakışmaz. Modern dünya demokrasi, insan hakları, özgürlükler ve hukuk devleti üzerine bina edilir. Herkesin diline, dinine, ırkına, düşüncesine, siyasi düşüncesine saygı, hoşgörü esastır."

Söz konusu kararın ABD'deki çeşitli kurumlar tarafından uygun karşılanmadığını vurgulayan Kaynak, "Türkiye'de 3 milyon mülteci var, bu mültecilerin büyük çoğunluğu Suriyeli ama Filistinliler, Iraklılar, Afganlar var hatta Ermeniler var. Biz, bunların tamamına sadece insan olarak bakıyoruz. Tamamının sağlığını, iaşesini, eğitimini, geleceğini inşa etmeye çalışıyoruz. Bizim hem kültürümüz hem tarihi köklerimiz böyle yapmamızı gerektiriyor." diye konuştu.



'10-20 bin seçmenle referandum neticesi değiştirilemez'

Başbakan Yardımcısı Veysi Kaynak, "10 bin Suriyeli mülteciye vatandaşlık verilerek oy kullandırılacağı" iddiasına ilişkin, "50 küsur milyon seçmenin olduğu bir ülkede, 10-20 bin seçmenle referandumun neticesinin değiştirilmesini düşünmek en hafif tabirle, büyük bir safdillik olur. 10-20 bin seçmenle referandum neticesi değiştirilemez, değiştirilmesi hayal bile edilemez. Bunlar gereksiz vehimlerdir." dedi.

'Almanya, Türkiye'nin başına bela olan her türlü teröriste kucak açmış bir ülke'
Veysi Kaynak, Almanya Başbakanı Merkel'in ziyaretine ilişkin ise şunları ifade etti:

"Almanya'da evet mülteci meselesi var, Almanya'da bizim başka dertlerimiz var. Almanya hem PKK teröristlerine hem DHKP-C teröristlerine, Türkiye'nin başına bela olan her türlü teröriste kucak açmış bir ülkedir. En son darbecilerin önemli aktörleri, yargı ayağı Almanya'da misafir ediliyor ve Almanya, Yunanistan'la AB içerisinde en iyi ilişkiler kurabilen, Yunanistan'a ekonomik açıdan büyük destekler verilmesini sağlayan bir ülke. Yunanistan'ın darbeci askerleri, bizzat darbeye katılan, bizzat helikopterimizi alıp Yunanistan'a o helikopterle kaçan darbeci askerleri vermemesiyle, Almanya'nın darbeci yargıçları ve savcıları, diğer PKK teröristleri vermemesi arasında bir fark yoktur. Ama Almanya'da kendi iç siyasi çekişmelerinin, argümanlarının göç ve göçmen üzerine kurulu olduğunu biliyoruz."

"Anlaşmalar asla tek taraflı olmaz"
Yunanistan'ın 8 darbeci askeri iade etmemesi kararı ardından Yunanistan ile Geri Kabul Anlaşması'nın iptali ve mültecilere kapıların açılmasının gündemde olup olmadığı sorusuna Kaynak, şu yanıtı verdi:

"Komşular iyi ilişkiler içinde olmalıdır ama iyi ilişki içinde olmak için komşuların birbirine saygıyla yaklaşması gerekiyor. Türkiye'nin Cumhurbaşkanı'nın canına kasteden, Başbakanı'nın canına kasteden, demokrasine, milletin iradesine kasteden, şehitlerimiz, gazilerimiz var, bunlara kasteden darbeciler hangi gerekçeyle iade edilmez? Bunların iade edilmesi için daha hangi sebep olmalıdır? Bunun asla kabul edilmesi mümkün değil."

Yunanistan'ın darbelerden çok zorluklar çeken bir ülke olduğunu anımsatan Kaynak, şu değerlendirmede bulundu:

"Anlaşmalar asla tek taraflı olmaz. Anlaşmalar bir tarafa yük yükleyen, sürekli bir tarafın fedakarlık ve maliyeti üsteleneceği nitelikte olamaz. Genelkurmay Başkanı'nın ziyaretine gelince, bildiğiniz gibi Türkiye'nin sınırlarını korumakla görevli Türk Silahlı Kuvvetlerinin de komutanı Genelkurmay Başkanımız, deniz sınırını, hava sınırını ve kara sınırını korumak görevini yerine getiriyor. Kardak kayalıkları ve ona benzer bir kısım kayalıklar maalesef Yunanistan tarafından suistimal edilmeye çalışılıyor ama Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti asla Yunanistan'ın buralarda yeni bir alan açmasına imkan vermeyecektir. Biz hangi anlaşmaya, hangi akde imza koymuşsak o akde sadık oluruz. Ona kendimizi bağlı hissederiz ama muhattaplarımızın da buna bağlı olmaları gerekir."

'Türkiye terörle mücadelesini asla gevşetemez'
Avrupa Birliği'nin Türkiye'den Terörle Mücadele Yasası'nı gevşetmesini istediğini anlatan Başbakan Yardımcısı Veysi Kaynak, şunları kaydetti:

"Türkiye Cumhuriyeti için kendi ülkesinin ve kendi milletinin güvenliğinden daha önemli bir şey yoktur. Ama AB'nin şunu hesap etmesi gerekir. Türkiye'nin, terörle mücadelesini gevşetmesi demek, aslında Avrupa'nın kendi güvenliğini riske etmesi demektir. Türkiye, terörle mücadelesini asla gevşetemez. Türkiye'nin terörle mücadelesini gevşetmesi demek, Avrupa'nın kendi güvenliğini riske etmesi demektir."

'Fırat Kalkanı, Astana ya da Cenevre'ye asla engel değil'
Başbakan Yardımcısı Kaynak, "Astana görüşmelerinin ardından, 20 Şubat'ta Cenevre'de Suriye sorununun bir kez daha masaya yatırılması bekleniyor. Bu süreç sonunda ortaya çıkacak tablo, Türkiye'nin Suriye'de yürüttüğü Fırat Kalkanı Harekatı'nı nasıl etkiler?" sorusu üzerine, Astana sürecinde Türkiye ve Rusya'nın İran'ı da alarak çok iyi bir iş çıkardığını vurguladı.

Kaynak, "Bu, umutlarımızı biraz daha artıran bir gelişmedir. Bundan anladığım, 20 Şubat'a kadar çözüme yönelik daha kapsamlı görüşmeler yapılacaktır. Fırat Kalkanı, Astana ya da Cenevre'ye de asla engel değil tersine büyük destek veren bir operasyondur." dedi.

'Biz orada istilacı değiliz'
Cerablus'ta sivil hayatın yeniden başladığını, binlerce insanın kendi şehirlerine döndüğünü dile getiren Kaynak, Azez ile Cerablus arasında 550-560 bin kişinin yaşadığını, bu insanların en azından sağlık ve gıda ihtiyaçlarını karşılamak için büyük bir gayret içerisinde olduklarını bildirdi.

Kaynak, Kilis'e, Elbeyli'ye AFAD olarak büyük bir lojistik depo yaptıracaklarına dikkati çekerek, şu görüşlere yer verdi:

"Bizim milletimiz yardımsever, hayırsever. Bir çok yardımlar geliyor. Onları o depolarda tasnif edeceğiz, paketler haline getireceğiz. Bu zeytinlik bölge dediğimiz bu alanda yaşayan insanların, şimdi düşünebiliyor musunuz, orada şu anda 100 binden fazla insan üzerlerinde bir çadır dahi yok. Ağaç gölgelerinde, bir çaputun, bir bezin altında kalmaya çalışıyorlar. Bu insanların kendi hayatlarını idame ettirebilmeleri için elbette destek olacağız ama şunu asla unutmayacağız, orası bizim egemenlik sınırları içerisinde bir yer değil, biz orada istilacı değiliz, orayı ilhak etme gibi bir niyetimiz yok."

"Çalışmalar 15 Temmuz'dan önce başladı"
FETÖ ile mücadele kapsamında kaç vakıf kapatıldığı, bunların ne kadar taşınmazının Vakıflar Genel Müdürlüğüne devredildiği, bunların nasıl kullanılacağı ve mali değerlerine ilişkin soru üzerine Kaynak, FETÖ'yle mücadele bakımından Vakıflar Genel Müdürlüğünün çalışmalarının 15 Temmuz'dan önce başladığını, Devlet Denetleme Kurulu ile çalışarak birçok tespiti birlikte yaptıklarını söyledi.

Kaynak, şunları söyledi:

"15 Temmuz'dan sonra kanun hükmünde kararnamelerin verdiği imkanla kapatılan vakıf sayısı toplam 104'tür. Aslında daha fazla kapatılmıştı, yanlış yaptığımızı anladığımız vakıfların bir kısmının geri açılmasını sağladık. Bu 104 FETÖ'cü vakfın yaklaşık 2 bin 200 parsel taşınmazı, Vakıflar Genel Müdürlüğüne intikal etti. Bunların içerisinde okullar, yurtlar, sağlık tesisleri var. Sağlık tesislerini bedelsiz olarak Sağlık Bakanlığına, okulları MEB'e, yurtları da Kredi Yurtlar kurumuna tahsis ettik. Ancak onların ihtiyacından fazla olan okullar ve yurtlar var ise Kredi Yurtlar kurumumuzun ihtiyaç duymadığı ama çeşitli sivil toplum kuruluşlarımızın talepleri üzerine bir değerlendirme yapıldı. Bunlara da tahsis kararı alındı. Bunun dışında tavuk çiftliği, değirmen gibi birçok daha taşınmaz var. Bunların şimdi tespitlerini yaptırıyoruz, ne şekilde kullanacağımıza da karar vereceğiz."
Editör: TE Bilisim