Hevesin  Mutluluğun boğazda en sert kaldığı 

Hevesin 


Mutluluğun boğazda en sert kaldığı 


Coğrafyanın çocuklarıyız.


Cemal süreya 



Telefonuma Şanlıurfa da yaşayan bir arkadaşımdan gelen mesajla irkildim. 


- Hayırdır kim vefat etti 


- Şükür herkes iyidir vefat eden yok 


- Ne bu mesaj açıklar mısın...


Ve bir kahkaha işareti mesaj yoluyla ulaşıyor tabii ki rahatlıyorum. 


Bu bir yarışma ve tanıtım en iyi isot yarışması Urfa merkezde ,balıklı göl çevresinde bu aylarda 'Eylül ve Ekim arası ' slogan olarak yazılıp afişler asılır...gülümseyip, ne güzel bu acı tatlı acı yani damak zevkimiz. Böyle acılar baştacı yurdum insanının, zengin bir yemek kültürümüz var. Tv lerde çeşitli yemek programları yarışmalar düzenlenir, zamanı bol olan kadınlarımız büyük bir keyifle izler. Günler düzenlenip bir araya gelinir marifetli ellerde lezzet yolculuğundan dönen çeşitli tatlarımız, sofralarda yerini alıp afiyetle midelere indirilir. Tabii abartıyı seven bir millet olduğumuz için kilolara da davetiye çıkartırız. Obezite de bayaa ilerleme kaydettik. Türkiye istatistik kurumu ( TÜİK) verilerine göre obezite oranı 2008 ' de yüzde 15,2 iken, 2014 yılında 31,1 oranında artış göstererek yüzde 19,9 ' a yükseldi. Artış oranı, kadınlarda yüzde 32 ,3' erkeklerde ise yüzde 24 olarak ölçüldü. Türkiye obezite sıralamasında 3. Sırada maalesef. 


Biraz da diğer acılardan bahsedecek olursak...ekonominin kırbacı vatandaşın sırtında son 3 ayda yapılan zamlar insanları pskolojik olarak derinden etkiledi. Üretemeyip hazır tüketen bir millet olduk, tencereye koyacağımız çoğu gıdayı dışarıdan ihraç ediyoruz . Sağlığımızla oynanan oyunların acısı çok başka. Sağlığımızı düzeltelim derken ilaçlara bağımlı hale getiriliyoruz. Hakkına sahip çıkıp hakkını isteyen isçilerin işten ihraç edilmelerini tv de izliyor bazı cesur yayın organlarının, dergi ve gazetelerin ilk safya manşetten verdikleri haberleri okuyoruz. 


Kriz kasırgası asgari ücretle çalışan aileleri esir aldı. Meyve sebze dahi lüks gıda maddeleri arasında. Ekmeğin gramı düşürüldü evine ekmek götüremeyen babaların dramlarına şahit oluyoruz. İntihar haberleri çoğaldı ve bu haberleri yapan cesur kalemlere gözaltı  haberleri okumak kadar can sıkıcı bir şey olabilir mi ?


Millet olarak o kadar verimli topraklarımız varken buna bağlı olarak hayvan yetiştirebilen bir milletken,  yeterli destek olmadığı için çiftçilerimiz hayvan yetiştirmeye sıcak bakmıyorlar. Yem pahalı şartlar ağır der konuştuğum kişiler maddi gücü sınırlı,  zayıf. 


Bayramdan bayrama mutfaklarına et giren insanlarımıza kendilerince çare buldu sağolsun iktidar. Tuttular ucuz et ihraç ettiler büyük marketlerin reyonlarını süsledi bu etler. Bi darbe de sağlıgımıza ordan indirildi şarbonlu etler afiyetle yendi. Bunun adı, kuşatılmışlıktır. Çocuklara sağlam bir gelecek vaad edemiyor aileler,  babalar çaresiz anneler mutfak masraflarından şikayetçi. Doğal olarak beslenme düzenimiz bozuk makarna ve ekmeğe talim bir hayat yaşanıyor. Tabii ki bu anlattıklarımdan etkilenmeyen krizin teyet geçtiği zengiler de var. Ülkemizde ya açlık sınırında yaşayanlar ya da varlıklarına varlık katan , gün geçtikçe daha da zengin olan insanlarda var. Bu arada din ve umut satan sahtekãrlar bir hayli fazla bunlara inanıp prim verenler sayesinde rahatları oldukça iyi,  keyifleri paşalarda yok. 


En büyük acılarımızdan bir tanesi ise ,bizim ekonomistlere güven kalmayıp onları yok sayıp ekonomiyi dış güçlere teslim etmek . Hani her olayda yabancı gücler suçluydu? Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu diye bir vatandaş olarak sormak hakkım.


Memleketimin her bir karesi yabancı sermayedarlara peşkeş çekiliyorken,  düşünen, sorgulayan bir insan nasıl bunları irdelemez. Her yer Arap doldu yakında yurdumuzdan bizler kovulursak şaşırmam . Ya da eskiden olduğu gibi ağalık sistemi devreye  sokulup, sabahtan akşama bir kanun çıkarılıp ülkenin kaderi tamamen dış güçlere teslim edilip ve biz Türk vatandaşları meziyetlerimize göre sınıflandırılıp  birilerine köle olarak kelle hesabı satılırız. 


Milletiyle kafa bulan hükümet büyüklerime selam olsun. 


Sevgili acıyı sever okurlarım çoğumuz bunları biliyor ama susuyoruz, susturuluyoruz! 


Baş eğmeyen aslan gibi,  korkusuz çapulcular da var çok şükür memlekette. 


Bir sonra ki yazımda buluşmak üzere sevgiyle kalın.