Değerli okuyucularım.

Gün geçmiyor ki kötü haberlerden kendimizi alalım. Her gün insanın canını acıtacak hemde yüreğimizden vurularak maalesef acı haberler alıyor ve yine canımız acıyarak bir vah vaaah çekiyoruz. İki yıla yakındır bu korona illeti tüm dünyayı sarmış ve her gün milyonlarca insanın ölümünden ders alacağımıza ne yazık ki daha da kötüye gidiyoruz.

Geçenlerde bir haberde " Müezzin baba üç çocuğunu öldürdü" diye yazıyordu. Çocuklarını öldüren bir baba ne olursa olsun, nasılsa da kıydı o yavrularına. O kadar mı gözü dönmüştü. Bunu bu hale ne getirmişti de hemde küçük yavrularını göz göre göre belinde çıkardığı silahla kurşuna dizmişti. 

Neymiş, sabah eşiyle tartışmış da, öfkesini çocuklardan çıkarmış. Olacak gibi değil. Evde eşinle tartışmış olabilirsin fakat bu çocukların günahı neydi. Hiç mi yüreğin sızlamadı o minik yavruları kurşun ateşine dizerken? İnsanları anlamaktan bazen zorluk çekiyorum. Neden insanlar bu hale geldi diye. Hey mahluk! Eşinle anlaşamıyorsan ayrılabilirdin. Evlenmek ne kadar doğalsa, boşanmakta o kadar doğaldır. O hayatı yeni yeni tanımaya çalışan üç mahsun yavrudan ne istedin. Kim bilir çocuklar o gün babaları gezmeye götürüyor diye ne kadar sevinmişlerdir. O minicik yürekleri ne de sevinçten hop hop atıyordu kim bilir.

 Yüreğimiz  o kadar taş olmuş ki evlatlarımızı bile artık göremiyoruz. Bu adam birde Müezzinmiş. Yazık! Hey adam! Sen Müezzinlíğin ne olduğunu biliyor musun? Müezzin olmuşsun ama insan olamamışsın. 

Müezzin olmak o kadar kolay değil. Bakın İslam tarihinde ilk müezzin olan ezan okuyan kişi Bilal-i Habeşi'dir. Müezzin demek Bilal-i Habeşi gibi İslam'a dört elle sarılmak ve iyi bir Müslüman olmaktır.

Bu arada Müezzin ne demektir ona da bir açıklık getirelim.

Müezzin; camilerde ezan okuyan, sala getiren ve namazlarda selam, tesbih dualarını okuyan kişidir.

Mademki bu adam müezzin  o halde Kur'an-ı Kerim'in ayetlerinden haberdar olması lazım. Ve örnek bir müslüman olmalıydı. Müezzinler topluma hep örnek olmuş insanlardır. Fakat ne yazık ki toplumda ağzı kapanmayacak yaralar açılmaktadır. Bu kadar ilim okuyacaksın ve sonradan kalkıp bir hiç uğruna canından ciğerinden olan sana karşı savunmasız üç evladını kurşun ateşine vereceksin. Peki okuduğun ilim nereye gitti? Şimdiki insanların ne okuduğunu da anlamış değiliz.

Evet belki sonradan canı acımış, kim bilir belki de pişman olmuştur fakat iş işten geçmiştir artık.  Ne sen hayatta olacaksın artık, nede yavruların. Hem kendini bitirdin, hemde zavallı dünyanın kahrından, pisliğinden ve acımasızlığıdan haberi olmayan o minik  kız çocukların hayatını. 

Bakın Kur'an-ı Kerim de bir insanı öldürmenin hükmü nedir?

" Bir cana kıymanın ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarmanın cezası olmaksızın kim bir kimseyi öldürürse sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir canı kurtarırsa sanki bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur." Şüphesiz Peygamberimiz onlara apaçık deliller, mücizeler getirdiler. Ne var ki, bütün bunlardan sonra onların pek çoğu hâlâ yeryüzünde taşkınlık yapıp durmaktadır. (Maide-32)

" Bir mü' mini kasten öldürenin cezası ise, içinde ebedi kalacağı cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, onu lanetlenmiş ve onun için pek büyük bir azap hazırlamıştır." ( Nisa- 93)

İnsanlar nedense öfkelerine hep yenik düşüyorlar. Buda onların sonu oluyor. O nedenle ne olursa olsun öfke hâkimiyeti çok önemlidir. Kızmak, tartışmak olabilir. Gerek eşler arasında, gerekse iki kişinin karşılıklı konuşmaları hep birbirini anlayıp saygı çerçevesinde olmalıdır. Buradan bir ata sözümüzü hatırlatmadan geçmek istemiyorum.

" Öfke ile kalkan, zararla oturur." Diye. Yabana atılacak bir söz değil bu. Herşeyi kötü tarafından değil, hep iyi tarafından bakmak dileğiyle, böyle yürek yakan acıların yaşanmaması arzusuyla.

Allah'a emanet olun.