İSTANBUL’DAN SOĞUTAN SEBEPLER Kırşehir’de yaşamaya başlayalı bir yılı geçti. Zaman zaman İstanbul’a gidişlerimde de aynı çile ile karşı

İSTANBUL’DAN SOĞUTAN SEBEPLER
Kırşehir’de yaşamaya başlayalı bir yılı geçti. Zaman zaman İstanbul’a gidişlerimde de aynı çile ile karşı karşıya kalmak geçekten beni ziyadesi ile üzüyor. Nasıl bir şehir anlamadım. Görmeyince özlüyorsun, varıp temaşa ettiğin zaman ise iyi ki gitmişim bu şehirden diyorsun. Yorucu, tempolu, koşuşturmacalı bir şehir. Her geçen gün ahlaki zafiyetlerin arttığını görmek ise daha üzücü. Yine de güzel şaire sormuşlar. Diye cümle ile başlamayacağım. Bana sorsanız İstanbul’un nesini seviyorsunuz diye: Çok net olarak şunu söyleyebilirim. İstanbul’dan tekrar Anadolu’ya yani şehrim Kırşehir’e gelişini seviyorum” diye bilirim. Ancak ben İstanbul’dan ne kadar kaçsam da, İstanbul benden kaçmıyor. Davetkâr bakışları ile bir şekilde beni hipnotize ediyor. Bakalım bu savaşı kim kazanacak. Ben mi? İstanbul mu? Ama yine de başta ben olmak üzere İstanbul’dan insanlar neden soğuyor bir bakalım. *** Arabaların rahatça akışına izin vermeyen ve insanı bunaltan yoğun trafik.Enteresan gelebilir ama aslında trafik değildir. Trafik içindeki kendini uyanık zanneden ….……………… ( siz noktalı yerlere gerekli sıfatları yerleştirirsiniz) İstanbul’dan soğuma sebeplerinden biri. Birkaç metre öne geçmek için emniyet şeridini kullanırlar, hatta geliş (yani ters) istikametinde giderler, kuyruğun en ucunda kaynak yapmaya kalkışırlar, sürekli makas atarlar, seni sıkıştırırlar, önüne kırarlar. Taksi-minibüsçü-otobüs şöförü-doblocu-minivancı'dır. Soğuma sebepleri... Çünkü hepsi senin hakkını gasp etmeye çalışırlar çoğunluğu. İstanbul’da yaşayanlar trafiğe alıştılar. Alışamadıkları ve kesinlikle alışamayacakları bu uyanık insanlar grubudur. ***Sadece araba sahipleri değildir. Mesela, metrobüse binerken seni itip/omuzlayıp koltuğu kapan da soğuma sebebidir. Metroda inenleri beklemeyip içeri dalmaya çalışan da. Yürüyen merdiven sanki kendisininmiş gibi kalabalığa rağmen solda duran da bir soğuma sebebidir... -Yolların ve kaldırımların yürümeye ve trafikte rahatça araba kullanmaya izin vermeyecek kadar dar olması. -İnsanlardaki geçim derdi ve hayatta kalmaya çalışma sıkıntısı yüzünden oluşmuş bir sürü psikolojik bozukluk ve yüksek sinir katsayısı. -Havanın aşırı kirli ve sanayi dumanları sebebiyle adeta zehirli, pis olması. -Hava sıcaklığının İstanbul’un coğrafi konumu nedeniyle dengesiz bir şekilde zırt pırt değişmesi. -Diğer şehirlere göre ev kiraları, yol, sebze, meyve, giyecek vs.'nin daha pahalı olması. Resmi daireler, bankalar ve toplu taşıma araçlarını beklemek için oluşan uzun kuyruklar ve bundan oluşan zaman kaybı. -İnsan ilişkilerindeki bozukluk ve salt çıkara dayalı yakınlıklar. Kimin ne zaman ne yapacağının bilinememesi, insanların fırsat buldukça birbirini kandırmaya çalışması, ilişkilerde samimiyetsizlikler, insanlarda birbirine güvensizlik. -Gelir seviyesindeki uçurumlar yüzünden büyük fakirlik ve zenginliklerin yanyana, içiçe yaşanıyor olması ve bunun insanın adalet, hak anlayış ve dengesini bozması. -Aşırı yoğun nüfus ve bu nüfusa değil çok daha az bir nüfusa göre dizayn edilmiş olduğundan yetersiz kalan alt yapıdır. -Ailesi buraya 40 sene önce göçmesine rağmen kendini İstanbullu sanan şehirde yaşamaya adapte olamamış 10 sene önce gelenlere, köyünüze gidin diyen Anadolucivanmetrleri!!!. -Şehrin içinde yaşayan, barınan her bireyin kendinde akıl almaz bir öncelikli insan vasfı görmesi. Şehrinde herkesin acelesi var, çok önemli bir iş üzerinde, bekler ise ülkede yer yerinden oynar. İnsanlar yaptıkları eylemi bir an önce bitirme derdinde, hiç onu yaparken zevk alma derdinde değil. İşe giderken görüyorumdum. O yüzlerdeki ifadeler. Başka bir güne uyanmanın insanlar üzerinde en ufak farkının veya anlamının olmaması. Bu mutsuzluk. -Vapurdayken şöyle bir Avrupa yakasına bakıldığında gökdelen yığınlarının ön plana çıkmaya başlaması.İnsanının hep asık suratlı ve koşuşturma içinde olmasıdır. Vapur yanaşmadan inmek için sıraya girip, manevralarda sağa sola savrulan, bir dakika önce inse neyi kazanacağını merak ettiğim insanlar bende şehre yabancılaşma hissi yaratıyor. Bedeniİstanbul’dayken ruhu Yozgat’ta, Erzincan’da, Diyarbakır’da, Van’da, Edirne’de, Hatay’da kalanlar. İşini gücünü vaktinde yapmayan, taahhüt ettiği zamanda gelmeyen her yalancı ve kaytarıcının 'çok trafik vardı' bahanesini sonsuz kez başarıyla kullanabilmesi. Bu sebepleri kısa keseyim İstanbul’a doğru yola çıkma zamanı. Ne yaparsın büyük aşklar nefretle başlar diyorlar ya. Bizim İstanbul’dan ne vazgeçesimiz var. Ne de eleştirmeyi, homurdanmayı bırakasımız. Allah bu kutsal beldenin bizlere kalmasına emeği geçen tüm vatan evlatlarından razı olsun. Selam ve saygılarımla…