Komsumun evi-villası var benimde olsun. Arabası özellikle Mercedes’i var benimde olsun. Evi en kalite cihazlarla dolu benimde olsun. Ailesi çocukları


Komsumun evi-villası var benimde olsun. Arabası özellikle Mercedes’i var benimde olsun. Evi en kalite cihazlarla dolu benimde olsun. Ailesi çocukları ve çevresi marka giyiniyor benimde olsun. Ne yazık ki, nefsimizin ve maddiyatın kölesi olduk. Hiçbir şeye kanaat etmez olduk!..
Hani: “Ayağını yorganına göre uzatmayı bileceksin.” Diyorlar ya…
Ayaklar yorgandan dışarı çıkarsa üşür. Üşüdüğümüzü belirli bir zaman sonra göreceğiz, gördüğümüz anda çok geç kalmış olacağız. Böylece maddiyata maddeye düşkünlüğümüz ailemizden komşularımızdan çevremizden uzaklaştıracak. Hem aile içinde hem çevremizde kendimize yabancı olacağız. Hatta birbirimize çoktan yabancılaştık fakat durumu görme cesaretimiz yok. Hani: “Zararın neresinden dönersek kardır.” Diyorlar ya…
Atalarımız bizlere hep böyle öğüt veriyordu değil mi?
O zaman sorunumuz sorumluluğumuz nerede?
Yüreğimizi sorgulamaya neden cesaret edemiyoruz?
Kendimizi sorgulamaktan neden ve niçin korkuyoruz?
Rüyalarımız: “Her şeyin lüksü bizde olsun.” Diyoruz neden niçin ve kimler için?
Çocuklarımıza pahalı markalı giysiler pahalı oyuncaklar okul gezileri turlar ve:
“Onlar sussun şımarmasın gerisi bir şekilde hallolur.” Diyoruz niçin kimler için?
Asıl sorun hallolmayacak olan sorun onları bu tavrımızla şımartmak olduğunu görmemektir. Çünkü dünyada hiçbir şey kendiliğinden düzelmiyor. Geleceği ve gerçeği düşünmeden hesaplamadan yaptığımız herhangi bir konumun acısını ceremesini çekmeye hazır olmalıyız. Sevgi şefkat yerine sevgilerini maddiyatla satın aldığımız çocuklardan şuan şikayetçiyiz neden?
Oysa anne baba olarak yüreğimizin derinliklerine inerek kendimizi sorgulasak gerçeği orada göreceğiz. Evet, bu zamanın gençliğinden şuan ki neslimizden şikayetçiyiz. Lakin bir yerlerde yanlış yaptığımızı da kabullenmek zorundayız.
Çünkü maddiyatla sevgilerini satın aldığımız yavrularımızı maddiyatın nefsinin lüks hayatın kölesi yaptık!.. 
Hani: “Ekmek aslanın ağzındadır.” Diyorlar ya…
Bu gerçeği görmeyerek her şeyin lüksüne mükemmelliğe endekslenmiş olduk yavrularımız belirli yaşa gelince de yaşanan sorunlarda onları suçluyoruz…
Kapitalizmin bize getirdiği lüksün ve mükemmelliğin aile bağlarımızı insana saygıyı büyüklere hürmeti yıllarca süregelen örf ve adetlerimizi kaybetme anına geldik. Bilmeliyiz ki, mutluluklar ufacık şeylerde saklıdır. Saklandığımız mazeretse mükemmellik. Mükemmelliğin birlikte beraberlikte gizli olduğunu öğrenmekte öğretmekte geç kaldığımızı görmek zorundayız. Dünya ülkelerinde her insanın kendine göre bir yaşam felsefesi vardır. Kendi işimizi kendimiz görerek başkalarının bize vereceği ve öğreteceği şeylerin bize uygun olmayabileceğini bilmeliyiz. Başkalarının bize vereceği herhangi bir konumun bizim yaşamımıza kişiliğimize hayat felsefemize yanlış gelebileceğini görmek zorundayız. Emin olmadığımız hayalin peşinden koşmanın bize açacağı zararı iyi hesaplamakla mükellefiz!..
Hani: “Zararın neresinden dönersen kardır.” Diyorlar ya…
Elimizi vicdanımıza koyarak neslimizi devam ettirecek yavrularımızı oldukları gibi kabul etmeliyiz. Onlara dinleyen bir kulak olup negatif birikintilerimizden ders alarak onlara yol göstermeliyiz. Hataları ne olursa olsun yüreğimizdeki sevgilerinin hiç eksilmeyeceğini söylemeliyiz. Sorunlarda her daim yanlarında olacağımızı sözde değil özde hissettirmeliyiz. Geçmişi unutmamalarına bugünü adam gibi yaşamalarına yarını hazırlanmalarına yardımcı olmalıyız. Hiçbir ferdin yaptığı iş “altın tepsiyle” sunulmuyor sunulmayacak sunulmadı!..
Görüş açısı dar bir dünyada yaşamak yaşatmak mı? 
Yoksa ufku açık güçlü bir nesil olarak çocuklarımızı geleceğe sağlam adımlarla ilerlemelerini sağlamak mı?
İnsanoğlunun hayatı pozitiflerle ve negatiflerle doludur. İnsanları insan yapan kişiliğini oluşturan benliğin geliştiren sağlam adımlarla ileriye götürecek olan geçmişlerindeki negatiflerdir. “Ah keşkem” yerine iyi ki, bu negatifleri yaşamışım diyebilmeliyiz. Çünkü yaşamış olduğumuz negatifler geleceğimizde azığımız olacak ve doğruyu iyiyi güzeli seçme şansına nail olacağız!..
Ninnilerle ağıtlarla büyüttüğümüz yavrularımızı ağzını açmış canavar misali koca dünyanın boşluğuna mı bırakacağız?
Yoksa yaşadığımız olumsuzlukları bıraktığımız yerden tekrar ele alarak çareler mi arayacağız?
Hani: “Ya ninniye razı olacaksın ya kışkışa.” Diyorlar ya… 
Ya öğreneceğiz öğreteceğiz yada bizlere verilen ömür sürecinde keşkelerimizle yaşamak zorunda kalacağız…
Keşkelerle yaşamayın. Keşkeler yaşatmayın…
Sevgi ve saygılarımla Zekiye Doğan

Not: Yazmış olduğum bu makale Hollanda SonHaber.NL gazetesinde Türkçe olarak yayınlanmıştır.